2 Temmuz 2013 Salı

Sahih-i Buhari Bölüm 4

Bölüm 4

BÂBU BED'İ'L-EZÂN

 Ezan EZÂNIN MEŞRÛİYYETİ HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle der idi: Müslümanlar (Muhâcir olarak) Medîne'ye geldikleri zaman bir araya toplanıp namaz (vaktin)i gözetlerlerdi. Namaz için nidâ edilmezdi. Bir gün bu husus hakkında konuşuldu. Bâzıları Nasârânın çanı gibi çan kullanılsın, diğer bâzıları da çan olmasın da Yahûdilerin nefîri gibi boru olsun dediler. Ömer (radiya'llâhu anh): "Öyle amma namaza (halkı) çağırmak için niye bir adam göndermiyorsunuz?" dedi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, bunun üzerine: "Bilâl, (haydi) kalk, namaz için nidâ et (yâni ezân oku)" buyurdu. 358

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan;Kamet EZÂNIN ELFÂZI Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Bilâl'e (elfâz-ı) ezânı ikişer ikişer, (elfâz-ı) ikâmeti de birer birer söylemesi emr olundu. Yalnız kad kâmeti's-salâtü (lâfzı) müstesnâ (ki onu iki def'a söylemekle me'mûr oldu). 359

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  ŞEYTANIN EZANDAN ÜRKÜP KAÇMASI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Namaza nidâ edildiği vakit şeytan ezânı işitmemek için (yâhud ezan sesini duymıyacak yere kadar, yâhud duymıyayım diye) yüz-geri edip (kemâl-i telâş ile) yellene yellene kaçar. Nidâ bitince yine (vesvese etmek üzere döner) gelir. Namaz için tesvîb (yâni ikâmet) edilince yine (evvelki gibi) yüz-geri edip kaçar. Tesvîb de bitince yine (vesvese için) gelip insan ile nefsi arasına sokulur. Falan şeyi hatırla, falan şeyi hatırla diyerek (namazdan evvel insanın) hiç de aklında olmayan şeyleri yâdettirir (durur). Tâ (insan) kaç rek'at kıldığını bilmez oluncaya kadar (kendisiyle uğraşır) 360

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Müezzinlerin fazîleti;Namazda şeytan vesvesesi EZÂN OKUMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Müezzin sesinin yetiştiği yere kadar ins, cin, (hattâ) hiçbir şey yoktur ki (ezânı) duymuş olsun da kıyâmet gününde müezzin için (hüsn-i) şahâdette bulunmasın. 361

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan EZÂNIN, İSLÂM DÎNİ'NİN ŞİÂRI OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir kavmin üzerine bizi gazâya götürdüğü vakitlerde sabah olmadıkca bize hücûm ettirmezdi. (Sabah olunca) beklerdi: Ezan (sesi) işitirse (harpten) vazgeçerdi. Ezan (sesi) işitmezse kendilerine baskın ederdi. 362

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Müezzinin söylediklerini tekrar EZAN SESİNİ DUYAN KİMSELERİN NE ŞEKİLDE HAREKET EDECEKLERİNE DÂİR RİVÂYETLER Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Müezzinin) nidâsını işittiğinizde, (siz de) onun dediği gibi deyiniz. 363

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Müezzinin söylediklerini tekrar EZAN SESİNİ DUYAN KİMSELERİN NE ŞEKİLDE HAREKET EDECEKLERİNE DÂİR RİVÂYETLER Muâviye b. Ebî Süfyân Müşârün-ileyhin (birgün ezan okunurken) müezzinin dediklerini ... ye kadar tekrâr etmiş, (müezzin) ... dediği vakit ... demiş, (ondan sonra da): "Peygamberiniz salla'llâhu aleyhi ve sellem'in işte böyle söylediğini işittim." dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 364

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan sonunda okunacak duâ;Hz. Peygamber'in şefâati EZÂN İŞİTİLDİĞİ ZAMAN YAPILACAK DUÂ VE PEYGAMBERİMİZİN ŞEFÂATİ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim ezânı işittiği zaman ... derse kıyâmet gününde benim şefâatim ona râygân olur. 365

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazın fazîleti;İlk safta bulunmanın fazîleti;Müezzinlerin fazîleti EZÂN OKUMANIN, İLK SAFDA, NAMAZLARIN İLK VAKTİNDEKİ CEMÂATLERDE VE YATSI İLE SABAH CEMÂATLERİNDE BULUNMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Nâs, ezan (okumak) da ve saff-ı evvelde (bulunmakta) ne (bereketler, hayır)lar olduğunu bilseler de (onlara nâil olmak için) kur'a atmaktan başka çâre bulamasalar kur'a atarlar. (Her namazın) ilk vaktinde (ki cemaatler) de olan (fazîlet)i bilseler (onlara yetişmek için) yarış ederler. Yatsı ile sabah (cemâatlerin) deki Eltâf-ı İlâhiyyeyi bilseler emekliye emekliye, (yâhud sürtüne sürtüne) de olsa onlara gider (terketmez)ler. 366

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Sâhur yemeği BİLÂL'İN SAHÛR VAKTİ SONUNDA EZÂN OKUDUĞUNA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bilâl, ezânını gece okuyor. İbn-i Ümmi Mektûm ezân okuyuncaya kadar yiyip içiniz. (İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ, yâhud aradaki râvîleriden biri) der ki: İbn-i Ümmi Mektûm a'mâ bir kimse idi. Kendisine: "Sabah oluyor." denmedikce ezan okumazdı. 367

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Sabah namazının sünneti RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN FECR-İ SÂDIKIN HULÛLÜNDEN (FECİR AYDINLIĞI İYİCE BELİRDİKTEN SONRA EZÂN İLE İKÂMET ARASINDA İKİ REK'AT NAMAZ KILDIĞINA DÂİR HAFSA (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-Mü'minîn Hafsa bint-i Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Müezzin sabah vaktini bekleyip sabah belir(diğini gör)ünce Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (farz) namaz ikâme olunmazdan evvel (hemen) hafif iki rek'at (namaz) kılardı. 368

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaza uyandırmak;Sâhur yemeği FECİRDEN EVVEL EZÂN OKUNABİLECEĞİNE DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bilâl'in ezânı hiç birinizi sahûrundan alıkoymasın. Çünkü o, (henüz) gece (iken) ezân okur. Tâ ki (namazda) kâim olanınızı (kıyâmından artık sabah yaklaşıyor diye) vaz geçirsin. Uykuda olanınızı da uyandırsın. Fecir böyle değildir. Tâ böyle olmayınca (fecir olmaz). (Râvî) der ki: (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz Hazretleri böyle değildir derken mübârek) parmaklarını yukarıya kaldırıp baş aşağı dikti. (Tâ böyle olmayınca derken de) sebbâbelerini (yâni şahâdet ve orta parmaklarını üst üste bindirip sağa sola uzatmak sûretiyle işâret buyurdu. 369

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  "HER İKİ EZÂN (EZÂN VE İKÂMET) ARASINDA (KILMAK) İSTEYEN İÇİN BİR NAMAZ VARDIR." HADÎSİ Abdullâh b. Mugaffel-i Müzenî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem üç kere: "Her iki ezân (yâni her ezân ile ikâmet) arasında (kılmak) isteyen için bir namaz vardır." buyurdu. (Yine Abdullâh b. Mugaffel'den gelen) diğer rivâyette de: "Her iki ezân arasında bir namaz vardır, her iki ezân arasında bir namaz vardır." buyurduktan sonra üçüncüsünde: "İsteyen için." (sözünü ilâve) buyurdular. 370

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan;İmamlık HAZAR VE SEFERDE VAKİT GİRDİĞİNDE EZÂN OKUMAĞA, İKÂMET ETMEĞE VE EN YAŞLI KİMSENİN İMÂMETİNE DÂİR MÂLİK İBN-İ HUVEYRİS HADÎSLERİ Mâlik b. el-Huveyris Şöyle demiştir: Kavmimden ben on kişi ile berâber Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gelmiştim. Nezd(-i âlîler) inde yirmi gün kaldık. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem mü'minlere) rahîm idi. Rıfk ile mecbûl idi. Ehl ü ıyâlimizi özlediğimizi görünce bize: "Haydin (kendi ehlinizin yanına) dönünüz. Yanlarında bulununuz. Onlara (dîni) öğretiniz. (Beni nasıl namaz kılar gördünüzse öylece) namaz kılınız. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. En yaşlınız da size imam olsun." buyurdu. 371

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan;İmamlık;Kamet HAZAR VE SEFERDE VAKİT GİRDİĞİNDE EZÂN OKUMAĞA, İKÂMET ETMEĞE VE EN YAŞLI KİMSENİN İMÂMETİNE DÂİR MÂLİK İBN-İ HUVEYRİS HADÎSLERİ Mâlik b. el-Huveyris İki kimse seferi niyet ederek Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nezdine (vedâa) geldiler. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Buradan çıktığınızda (her namaz vakti geldikçe) ezân okuyunuz. Sonra ikâmet ediniz. Sonra en yaşlınız imâm olsun." buyurdu. 372

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ezan SOĞUK VE YAĞMURLU ZAMANLARDA, BULUNULAN YERDE NAMAZ KILINABİLECEĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem seferde iken soğuk, yâhud yağmurlu gecede müezzine ezân okumasını ve ardından da: "Haberiniz olsun, namazlarınızı olduğunuz yerlerde kılınız." diye nidâ etmesini emrederdi. 373

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaza giderken sekînet üzere olmak CEMÂATE YETİŞMEK İÇİN ACELE ETMİYİP SEKÎNET VE VAKÂR İLE GİTMEĞE DÂİR EBÛ KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: (Bir def'a) biz Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte namazda iken bir çok kimselerin koşuşma (ve haykırışma) seslerini duydu. Namazı kıldırdıktan sonra: "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. "Namaz(a yetişmek) için acele ettik" dediler. Buyurdu ki: (Hayır,) öyle yapmayınız. Namaza geldiğinizde (vakar ve) sekînetden ayrılmayınız. (Ağır ağır yürüyünüz). Namazın yetiştiğiniz kadarını (imam ile berâber) kılar, fevt ettiğinizi de sonra yalnız) itmâm edersiniz. 374

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaza giderken sekînet üzere olmak İKÂMET EDİLİP İMAM AYAĞA KALKMADAN CEMÂATİN AYAĞA KALKMAMASINA DÂİR EBÛ KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Namaz ikâme edildiği vakit beni (hücremden çıkmış) görmedikçe ayağa kalkmayınız. (Sekînet üzere olunuz)" buyurdu. 375

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  BU HUSUSTA DİĞER RİVÂYETLER Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Bir def'a yatsı) namaz(ı) ikâme edilirken Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem mescidin bir tarafında biri ile yavaş yavaş konuşuyordu. Cemâat(in bir takımı) uyuklayıncaya kadar (sözü uzattı ve) namaza durmadı. 376

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  EZÂN OKUNUP DA CEMÂATİ BIRAKIP NAMAZA GELMEYENLER HAKKINDA PEYGAMBERİMİZİN TEHDÎDİ Ebû Hüreyre (Senedi muttasıl ile) ravi, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Nefsim yed-i kudretinde olan Allâh'a kasem olsun, içimden öyle geçiyor ki, (bir çok) odun yığdırayım. Sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birine cemâate imam olsun diyeyim. Sonra o cemâati bırakıp (namaza gelmeyen) kimselerin üzerlerine gidip evlerini (kendileri içerde iken) yakıvereyim. Nefsim yed-i kudretinde olan Allâh'a kasem ederim ki, (cemâatten) bu (geri kala)nların her hangisi (burada) semiz etli bir kemip parçası, yâhud iki tâne a'lâ paça bulacağını aklı kesse (hemen) yatsıya gelir. 377

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazın fazîleti CEMÂATLE KILINAN NAMAZIN FAZÎLETİ HAKKINDAKİ RİVÂYETLER Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Cemâatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece efdaldir. 378

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazın fazîleti CEMÂATLE KILINAN NAMAZIN FAZÎLETİ HAKKINDAKİ RİVÂYETLER Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Cemâatle kılınan namaz, birinizin yalnız başına kıldığı namazdan yirmi beş derece efdaldir. Gece melâikesi ile gündüz melâikesi de salât-ı fecirde buluşurlar. 379

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  UZAK YERDEN CEMÂATEA GİTMENİN VE NAMAZA MUNTAZIR OLMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ MÛSÂ EL-EŞ'ARÎ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, namazdan dolayı nâsın en büyük ecre müstahak olanı (mescid-i cemâata) derece derece uzaktan yürüy(üp gel)enleridir. İmâm ile berâber kılayım diye namaza muntazır olan kimse de (hemen) kılıp yatıverenden daha büyük ecre nâil olur. 380

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Şehitler YOL ÜZERİNDE İNSANLARA EZİYET VEREN BİR ŞEYİ KALDIRMANIN FAZÎLETİNE VE ŞÜHEDÂYA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ;ŞEHÎDİN LÛGAVÎ VE ŞER'Î MA'NÂLARI Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Vaktiyle) biri yolda giderken güzergâhının üstünde bir diken dalı buldu. Onu alıp (yoldan dışarıya) attı. Allâhu Teâlâ bu (ameli) ni hüsn-i kabûl buyurup günahlarını mağfiret etti. Sonra (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Şühedâ beştir: Tâûndan ölen, karın illetinden vefât eden, suda boğulan, yıkık altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda şehîd olan, yâni katlolunan. Hadîsin bakıyesi (yukarıda) geçmişti. 381

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazın fazîleti NAMAZ İÇİN ATILACAK ZİYÂDE ADIMLARIN ECRİNE DÂİR ENES HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Ensârdan) Benû Selime (Mescid-i Şerîf-i Nebevî'ye uzak düşen) menzillerinden göçüp Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'e yakın gelmek istedilerdi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Medîne'yi (koruyan bu menzillerini) ıssız bırakmalarını arzu etmediler. Ve onlar: "Âsârınızı (yâni attığınız adımların ecrini) hesâba katmaz mısınız?" buyurdular. 382

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Münâfığın alâmetleri SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. 383

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Âdil devlet başkanı;Allah için sevmek;Allah korkusu ile ağlamak;Cemâate devamın fazîleti;Gençlikte ibâdet;İffeti korumak;Sadakayı gizli vermek KIYÂMET GÜNÜ ALLÂH'IN ZILLİ ALTINDA BARINACAK YEDİ SINIF İNSAN Ebû Hüreyre (Sened-i muttasıl ile) ravi, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle buyurduklarını rivâyet etmiştir: Yedi kimseyi Allâhu Teâlâ kendi zıllinden başka zıl olmayan (Kıyâmet) gününde kendi zılli altında barındıracaktır: (Birincisi) imâm-ı âdil, (ikincisi) Rabbine (tâat ve) ibâdet içinde perverde olmuş genç, (üçüncüsü) gönlü mescidlere merbut olan kimse, (dördüncüsü) Allah yolunda sevişip buluşmaları da, ayrılmaları da buna müstenid olan iki kimsenin her biri, (beşincisi) mansıb ve cemâl sâhibi bir kadının matlûbu olduğu halde "Ben Allah'dan korkarım" diyerek harâmı irtikâb etme)yen erkek, (altıncısı) infâk ettiğinden solundaki haberdâr olmayacak kadar ahfâ olarak sadaka veren adam, (yedincisi de) tenhâda (lisânen, yâhud kalben) Allâhu Teâlâ'yı zikredip de gözü (dolup) taşan kişi. 384

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâate devamın fazîleti NAMAZ İÇİN MESCİDE GİDİP GELMENİN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Her kim (namaz için) mescide gidip gelirse her gidip geldikce Allâh(u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) ona Cennetteki konağını tehiyye ve ihzâr eder." buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 385

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazların rekât sayısı SABAH NAMAZI İKÂME OLUNURKEN NAMAZ KILAN BİR KİMSEYİ (PEYGAMBER (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN TEVBÎHİNE DÂİR ABDULLAH İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Abdullâh b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir sabah) namaz ikâme edilmiş iken birinin iki rek'at (sünnet) kıldığını gördü. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namazdan çıkınca oradakiler etrâfını sardılar. -Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (tevbîh olarak) ona: "Sabahı (da) mı dört kılıyorsun? Sabahı (da) mı dört kılıyorsun?" buyurdu. 386

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN HASTA OLDUKLARI HALDE CEMÂATLE NAMAZA İCÂBET BUYURMALARI HAKKINDA ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, vefâtiyle netîcelenen hastalığa tutulduğu zaman (bir kere) namaz vakti gelmiş, ezan da okunmuştu. "Ebû Bekr'e söyleyin de nâsa kıldırsın." buyurdu. "(Yâ Resûlâ'llâh) Ebû Bekr pek yufka yüreklidir. Senin makâmında durup da halka namaz kıldıramaz" denildi. (Evvelki emrini) tekrar buyurdu. Yine kendisine böyle söylendi. Üçüncü def'a yine o emrini tekrarlayıp: "Şüphesiz ki siz Yûsuf (aleyhi's-selâm)'ın savâhibisiniz. (Yâni onun günündeki kadınlar gibisiniz). Ebû Bekr'e söyleyin (diyorum) nâsa namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekr (es-Sıddîk radiya'llâhu anh mihrâba) geçip namazı kıldırdı. (Bu namazlardan biri esnâsında) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (vücûd-i mübârekinde) hafiflik his buyurup iki kimseye dayanarak (namaza) çıktı. Tâkatsızlığından dolayı (yürürken) mübârek ayaklarını yerlerde sürüdüğü hâlâ gözümün önündedir. Ebû Bekr geriye çekilmek istedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Yerinde dur" diye işâret buyurdu. Sonra (ileriye) götürüle götürüle Ebû Bekr'in tâ yanına oturtuldu. -(Râvî A'meş'e: "(Nasıl?) namazı Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem kıldırıyordu da Ebû Bekr onun namazına, cemâat de Ebû Bekr'in namazına tebean (mı?) namaz kılıyorlardı" (diye sordular -A'meş, başı ile evet dedi). - Bir rivâyette de: "(Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) Ebû Bekr'in soluna oturdu. Ebû Bekr de ayakta namaz kılıyordu" denilmiştir. 387

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN HASTA OLDUKLARI HALDE CEMÂATLE NAMAZA İCÂBET BUYURMALARI HAKKINDA ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hastalığı ağırlaşıp da ağrısı iştidâd ettiği zaman benim evimde bakılmak üzere zevcât(-ı tâhirât)ından izin istedi. Onlar da izin verdiler. Hadîsin bakıyyesi demincek geçti idi. 388

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cuma namazı ve hutbesi İBN-İ ABBÂS'IN RESÛL-İ EKREM'E TEBAAN ÇAMURLU BİR GÜNDE NÂSA CUM'AYI EVLERDE KILMALARINI MÜEZZİNE NİDÂ ETTİRMESİ Abdullâh b. Abbâs (Sened-i muttasıl ile) Çamurlu bir günde nâsa (Cum'a) hutbe(sini) îrâd edeceği sırada müezzine "Namaz evlerde kılınacak!" diye nidâ etmesini emretmiş. (Bunun üzerine) nâs (bu sözden) hoşlanmamış gibi biribirlerine bakışmışlar. (İbn-i Abbâs radiya'llâhu anh) demiş ki: (Ne o?) Gâlibâ bunu siz beğenmediniz. (Halbuki) bunu -Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i kastederek- benden (çok) hayırlı olan bir zat yapmıştır. Bu (yâni Cum'a namazı) mütehattim ve vâcib (bir şey) dir. Ben ise sizi (olduğunuz yerlerden) çıkarmak istemedim. 389

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Duha namazı (kuşluk namazı);Kuşluk namazı RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM)İN DUHÂ NAMAZI KILDIKLARINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Ensârdan biri: "(Yâ Resûla'llâh) Ben seninle namaz kılmağa gelemiyorum." dedi. O zât şişman bir kimse idi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem için taâm pişirip hânesine da'vet etti. Bir hasır yayıp kenarına su serpti. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de o hasırın) üzerinde iki rek'at namaz kıldırdı. Âl-i Cârud'dan (bunu işiden) biri Enes radiya'llâhu anh'e: "Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem duhâ namazı kılar mı idi?" diye sordu. O da: "O günden başka kıldığını görmedim." dedi. 390

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Akşam namazını iftardan sonraya bırakmak AKŞAM YEMEĞİ HAZIR OLDUĞUNDA, NAMAZDAN ÖNCE YEMEĞİN YENİLMESİNE DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Akşam yemeğiniz önünüze konduğu vakit, akşam namazını kılmadan yemeğe başlayınız. Acele edip de yemeğinizi bırakmayınız. 391

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ev işlerini görmek RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM)İN, HÂNE-İ SAÂDETLERİNDE EHL-İ BEYTLERNİN HİZMETİNDE BULUNDUKLARI VE NAMAZ VAKTİ GELİNCE DE NAMAZA ÇIKTIKLARI HAKKINDA ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Müşârün-ileyhâya Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Hâne-i Saâdetlerinde ne işle meşgûl olduklarını sordular. "Kendi ehl-i beytlerinin hizmetinde bulunurlardı. Namaz vakti gelince namaza çıkarlardı" cevâbını vermiş. 392

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NASIL NAMAZ KILDIKLARINA DÂİR MÂLİK İBN-İ HUVEYRİS RİVÂYETİ Mâlik b. el-Huveyris Şöyle demiştir: (Asıl) arzum namaz kılmak olmadığı halde size namaz kıldıracağım. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i nasıl namaz kılar gördümse öyle kıldıracağım. 393

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Hz. Peygamber'in hastalığında Ebûbekr'in imam oluşu RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN, HASTALIĞINDA İMÂMETE EBÛ BEKR (RADİYA'LLÂHU ANH) İ TEVKÎL ETMESİ HAKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Mervî hadîsi ki (yukarıda 387 nci olarak) geçmişti. Bu rivâyete göre de (Ümmü'l-Mü'minîn Hazretleri) şöyle diyor: "(Yâ Resûla'llâh) Ebû Bekr, Senin makâmında (yâni namaz kıldırdığın mihrabda) durursa ağlamaktan (kırâeti) nâsa işittiremez. Ömer'e ferman buyur da nâsa o kıldırsın" dedim. Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: Hafsa (radiya'llâhu anhâ) ya da: "Ebû Bekr senin makâmında durursa ağlamaktan (kırâeti) nâsa işittiremez. Ömer'e ferman buyur da nâsa o kıldırsın de." dedim. Hafsa (dediğimi) yaptı. Onun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Yeter, (sus,) Yûsuf (aleyhi's-salâtü ve's-selâm)ın savâhibi şüphesiz ki sizlersiniz. Ebû Bekr'e söyleyin (diyorum) halka namazı o kıldırsın" buyurdu. Bunun üzerine Hafsa radiya'llâhu anhâ, Âişe radiya'llâhu anhâ'ya: "(Zâten) senden bana hayır gelecek değildi." di(ye canının sıkıldığını izhâr et)di. 394

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Hz. Peygamber'in hastalığında Ebûbekr'in imam oluşu NEBİYY-İ MUHTEREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN VEFATLARI İLE NETÎCELENEN HASTALIKLARINDA SON BİR DEFA AYAKTA ODALARININ PERDESİNİ KALDIRARAK MESCİD'DE ASHÂBININ NAMAZ KILMALARINA BAKARAK TEBESSÜM BUYURDUKLARINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Enes b. Mâlik (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hâbeye Mescid-i Şerîf-i Nebevî'de) Ebû Bekr (radiya'llâhu anh) namaz kıldırıyordu. (Enes der ki:) Nihâyet pazartesi günü olunca saf saf (sabah) namaz(ın)a durduğumuz esnâda Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem hücrelerinin perdesini kaldırıp bizi temâşâya başladı. Ayakda duruyor ve dîdâr-ı tâb-dârı varaka-i Mushaf gibi (parıl parıl) parlıyordu. Sonra tebessüm buyurarak güldü. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i görmekle (o kadar sevindik ki) sevincimizden az kalsın namazı bozuyorduk. Ebû Bekr (radiya'llâhu anh) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem namaza çıkıyor zanniyle (ilk) saffa girmek için geri geri gelmeğe başladı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bize namazınızı tamamlayınız, diye işâret buyurup perdeyi örttü. İşte o gün rûh-i mübârekleri A'lâ-yı İlliyyîne pervaz buyurdu. (Salla'llâhu aleyhi ve sellem teslîmen kesîren dâimen ebedâ.) 395

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Alkış;Namazda imâmı îkaz için tesbih NAMAZDA İKEN ERKEKLER İÇİN (BİR ŞEY ÂRIZ OLDUĞUNDA) EL ÇIRPMANIN MENHÎ OLDUĞUNA; BÖYLE BİR DURUMDA TESBÎH EDİLMESİNE, EL ÇIRPMANIN KADINLARA MAHSÛS OLDUĞUNA DÂİR SEHL İBN-İ SA'D HADÎSİ Sehl b. Sa'd Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) ıslâh-ı beyn için Benû Amr b. Avf (yurdun)a teşrîf etmişti. Namaz vakti geldi. Müezzin (Bilâl radiya'llâhu anh) Ebû Bekr (radiya'llâhu anh)'e gelip: "Nâsa namaz kıldırır mısın, ikâme(-i salât) edeyim mi?" diye sordu. O da: "Evet" dedi. Ve namaza başladı. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, nâs namazda iken teşrîf etti. (Safları yara yara birinci) saffa vardı. (Onu gören) cemâat el çırptılar. Ebû Bekr (radiyallâhu anh) namazı kılarken başını çevir (ip hiçbir tarafa bak) mazdı. (Arkasındaki) cemâat el çırpmayı çoğaltınca başını çevir(ip bak)dı. Ve Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i gördü. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Yerinde dur!" diye kendisine işâret buyurdu. Ebû Bekr (radiya'llâhu anh) ellerini kaldırıp Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in kenidsine olan bu emrinden dolayı Allâh'a hamd ü senâ etti. Sonra Ebû Bekr (radiya'llâhu anh birinci) saffa girinceye kadar geri geri gitti. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de içeriye geçip namazı kıldırdı. Namazdan çıkınca: "Yâ Ebâ Bekr, sana emrettiğim vakit yerinde kalmaktan seni meneden ne idi?" diye sordu. Ebû Bekr de: "İbn-i Ebî Kuhâfe için Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in önünde (durup) namaz kılmak lâyık olmaz." dedi. (Ondan sonra) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (cemâate dönüp): "Size ne oluyordu? El çırpmayı neden bu kadar çoğalttınız? Namazda iken her kim bir şey ârız olduğunu görürse tesbîh etsin. Tesbîh ettiği vakti (elbette) kendisine (imam tarafından) iltifat ve dikkat olunur. El çırpmak kadınlara mahsustur." buyurdu. 396

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Hz. Peygamber'in hastalığında Ebûbekr'in imam oluşu RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN SON HASTALIĞI GÜNLERİNDE CEMÂATE NAMAZ KILDIRMAK İÇİN DAVRANMASI, BAYILIP BUNA MUKTEDİR OLAMAYINCA NAMAZI EBÛ BEKR'İN KILDIRMASINI EMİR BUYURMALARI HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ağırlaştığı zaman: "Nâs namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır, yâ Resûlâ'llâh, Sana intizâr ediyorlar." dedik. "(Öyle ise) benim için liğene su koyunuz" diye emretti. Su koyduk. İğtisâl buyurdu. Kalkmaya davranırken bayıldı. Sonra ayıldı. (Yine): "Nâs namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır, yâ Resûlâ'llâh, Sana intizâr ediyorlar." dedik. (Yine): "Benim için Liğene su koyunuz." buyurdu. Oturup iğtisâl etti. Sonra kalkmağa davranırken (yine) bayıldı. Sonra ayıldı. (Yine): "Nâs namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır, yâ Resûlâ'llâh, Sana intizâr ediyorlar." dedik. (Yine): "Benim için Liğene su koyunuz." buyurdu. (Yine) oturup iğtisâl etti, sonra kalkmağa davrandı. (Yine) bayıldı. Sonra ayıldı. (Yine): "Nâs namazı kıldılar mı?" diye sordu. "Hayır, yâ Resûlâ'llâh, Sana intizâr ediyorlar." dedik. (O sırada) nâs mescidde Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i yatsı namazına bekleyip duruyorlardı. Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem nâsa namaz kıldırması için Ebû Bekr'e (haber) gönderdi. Haberci Ebû Bekr'e gidip: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem nâsa namaz kıldırmanı sana emrediyor" dedi. Ebû Bekr -ki yüreği yufka bir zât idi- (Ömer'e): "Yâ Ömer, nâsa sen kıldır." dedi. Ömer, ona: "Sen buna ehaksın" cevâbını verdi. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hasta olduğu) o günlerde namazı Ebû Bekr kıldırdı. Hadîsin mâba'di yukarıda geçmişti. 397

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak;İmamlık NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) EFENDİMİZ'İN HASTALIĞI ESNÂSINDA OTURDUĞU HALDE CEMÂATE İMÂMETİNE VE CEMÂATE NAMAZLARINI NASIL KILMALARI GEREKTİĞİNİ ÎZÂH BUYURDUKLARINA DÂİR ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem hasta olduğu halde Hâne-i Saâdette (bir def'a) namaz kıldırdı idi. (Bu) namazı (kendisi) oturarak, birtakım kimseler de arkasında ayakda kıldılar. Onlara: "Oturunuz." diye işâret buyurdu. Namazdan çıktığında buyurdu ki: İmam, kendisine uyulsun diye imam edilir. Öyle olunca o, rükûa vardığı vakit rükûa varınız. (Başını) kaldırdığı vakit de siz (başınızı) kaldırınız. (Semia'llâhu limen hamideh) dediği vakit (Rabbenâ leke'l-hamd) deyiniz. Oturduğu halde kıldığı vakit hep oturarak kılınız. 398

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak NAMAZDA İMAMA MÜTÂBEAT HAKKINDA BERÂ' İBN-İ ÂZİB HADÎSİ Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Semia'llâhu limen hamideh) dediğinde Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem secdeye varmadıkça hiçbirimiz (secdeye varmak için) belimizi bükmezdik. Biz Ondan sonra (ve Ona tebean) sücûda varırdık. 399

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak;Namazda imamdan önce hareket İMAMDAN EVVEL BAŞI SECDEDEN KALDIRMANIN KERÂHETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İmamdan evvel başını (secdeden) kaldıran her hanginiz, acabâ şundan korkmaz mı ki, Allâhu Teâlâ, başını eşek başına -yâhud sûretini, eşek sûretine- çevirsin? 400

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ulû'l-Emre itâat "ÜZERİNİZE BAŞI KURU (KARA) ÜZÜM TÂNESİ GİBİ OLAN BİR (ABD-İ) HABEŞÎ DE ÂMİL NASBEDİLMİŞ OLSA, ONU DİNLEYİNİZ VE İTÂAT EDİNİZ" HADÎSİ Enes b. Mâlik Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Üzerinize başı kuru (kara) üzüm tânesi gibi olan bir (abd-i) Habeşî de âmil nasbedilmiş olsa, onu dinleyiniz ve itâat ediniz" buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 401

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Ulû'l-Emre itâat "(İMAMLAR) SİZİN İÇİN NAMAZ KILARLAR. EĞER İSÂBET EDERLERSE HEM SİZLERE, HEM ONLARA (NAMAZ SEVÂBI VAR) DIR. EĞER HATÂ EDERLERSE SİZLER İÇİN SEVAB, ONLAR İÇİN IKÂB VARDIR." HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, (imamlar) sizin için namaz kılarlar. Eğer isâbet ederlerse hem sizlere, hem onlara (namaz sevâbı var)dır. Eğer hatâ ederler (, ısâbet etmezler)se sizler için sevâb, onlar için ıkâb vardır. 402

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  NAMAZDA ME'MÛNUN İMAMIN NERESİNDE DURACAĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Teyzesi (Ümmü'l-Mü'minîn Meymûne binti'l-Hâris el-Hilâliyye radiya'llâhu anhâ)nın hânesinde gecelemesine dâir hadîsi ki, evvelce geçmişti. Bu rivâyette ise (İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ): "Sonra (uykuya mahsus) teneffüsleri duyulacak kadar uyudu. Zâten uyuyunca seslice teneffüs etmek mu'tâd-ı şerifleri idi. Sonra müezzin (Bilâl gelip) kendilerine (namaz vaktini) haber verdi. Bunun üzerine çıkıp namaz kıldılar. Ve abdest almadılar" diyor. 403

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazı uzatmamak FARZ NAMAZ KILAN KİMSENİN NÂFİLE KILANA İKTİDÂSI HAKKINDA CÂBİR İBN-İ ABDİLLÂH HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Muâz b. Cebel radiya'llâhu anh (her def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in arkasında (yatsı) namazını kıldıktan sonra dönüp kavmine (yâni Benû Selime'ye o namaz için) imâmet ederdi. (Bir def'asında) yatsıyı kıldırdı. Ve Sûre-i Bakare'den (başlayıp) okumağa kalktı. (Cemâatinden) biri ayrıl(ıp namazı yalnız kıl)dı. Muâz (radiya'llâhu anh) onun hakkında fenâ söz söyler gibi oldu. Keyfiyyet Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bâliğ olunca Muâz'a üç kere: "Fettansın, fettansın, fettansın", yâhud: "Fâtin oldun, fâtin oldun, fâtin oldun" buyurdu. Ve mufassalın evsatından iki sûre ile (kıldırılmasını) emretti. 404

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazı uzatmamak CEMÂATİ TENFÎR EDECEK ŞEKİLDE NAMAZI UZATMANIN DOĞRU OLMADIĞINA DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir def'a) biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, filânca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki, vallâhi sabah namazına gitmekten (âdetâ) geri kalıyorum." dedi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i hiçbir mev'ızada o günkü kadar gazablı görmedim. Sonra buyurdu ki: "(Ey nâs,) içinizden bâzı kimselerde cemâati tenfîr (hasleti) vardır. Her hanginiz namaz kıldıracak olursa hafif tutsun. Çünkü (cemâatin) içinde zaîf olanı var, yaşlı olanı, iş-güç sâhibi olanı var." 405

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  BU BÂBDA VÂRİD OLAN DİĞER RİVÂYETLER Câbir b. Abdullâh Yine Câbir radiya'llâhu anh'in Muâz (b. Cebel) hakkındaki hadîsi ki (buradaki rivâyete nazaran) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Muâz'a: ... sûreler (i gibiler)ini okumalı değil miydin?" buyurmuşlardır. 406

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazı uzatmamak BU BÂBDA VÂRİD OLAN DİĞER RİVÂYETLER Enes b. Mâlik "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem namazı (hem) îcâz, (hem) de ikmâl sûretiyle kıldırdı." dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 407

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazı uzatmamak BU BÂBDA VÂRİD OLAN DİĞER RİVÂYETLER Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Çok kere) ben namaza (kırâeti) uzatmak niyyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını duyunca anasına meşakkat (ve zahmet) getirmeyeyim diye namazımı kısa keserim. 408

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda safları sık ve düzgün tutmak NAMAZDA SAFLARIN DÜZGÜN VE SIKI OLMASI HAKKINDA NU'MÂN İBN-İ BEŞÎR VE ENES İBN-İ MÂLİK (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Nu'mân b. Beşîr Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ya saflarınızı düzeltiniz, ya Allâhu Teâlâ'nın yüzlerinizi ayrı ayrı taraflara çevireceğini muhakkak bilesiniz." buyurdu. 409

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda safları sık ve düzgün tutmak BU HUSUSTA DİĞER RİVÂYETLER Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Namaz saflarınızı doğrultunuz ve sımsıkı birbirinize yapış(ıp aranızda boşluk bırakma)yınız. Zîrâ ben sizi arkamdan (da) görüyorum." buyurdu. 410

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Gece namazı (teheccüt);Teheccüd RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN GECE NAMAZI HAKKINDA ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem gece vakti olunca hücre(-i şerîfe)sinde namaz kılardı. Hücrenin duvarı alçacık olduğu gibi nâs Nebiyyu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (namaz kılarken) şahs-ı mübârekini (yâni karaltısını) gördüler. Birtakım kimseler namaza durup kendisine iktidâ ettiler. Sabah olunca bu (yaptıkları)nı arzettiler. Ertesi gece (yine gece namazına) kalktı. (Yine) birtakım kimseler kendisine iktidâen namaza durdular. Bu işi iki, yâhud üç gece (tekrâr) ettiler. Ondan sonra (ki gece) olunca Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (evinde) oturdu. Ve ortaya çıkmadı. Sabah olunca bâzı kimseler (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e sebebini anlamak için) bunu da arzettiler. (Cevâben): "Gece namazı size farz olacak diye korktum." buyurdu. 411

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatle kılınan namazın fazîleti;Evlerde kılınan nâfile namazın fazîleti;Gece namazı (teheccüt);Teheccüd NÂFİLE NAMAZLARIN EVLERDE KILINMASININ FAZÂİLİ HAKKINDA ZEYD İBN-İ SÂBİT HADÎSİ Zeyd b. Sâbit Rivâyetinden vârid olan yine bu hadîsde (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) "Yaptığınızı gördüğüm şu işi beğendim. (Lakin yine) ey nâs, (bu nevâfili) evlerinizde kılınız. Zîrâ namazın efdali insanın kendi evinde kıldığı namazdır. Meğer farz ola (ki onu mescidde cemâatla kılmak efdaldir) buyurdu" ziyâdesi vardır. 412

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak;Rükû' ve sücûd tekbirleri RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM)İN, NAMAZDA İFTİTAH TEKBÎRİ İLE RÜKÛ' VE SÜCÛDUNA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namaza başladığında (mübârek) ellerini omuzlarının hizâsına kadar kaldır(ıp tekbîri öyle al)ırdı. Rükû' için tekbîr aldığında ve rükû'dan (mübârek) başını kaldırdığında yine (ellerini) öylece kaldırır ... buyururdu. Sücûd (a vardığın) da (ise) bunu yapmazdı. 413

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda el bağlamak NAMAZDA KIYAMDA İKEN ELLERİN NASIL KONULACAĞINA DÂİR SEHL İBN-İ SA'D HADÎSİ Sehl b. Sa'd Şöyle demiştir: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in gününde) nâsa, namaz kılarken sağ ellerinizi sol bileklerinizin üzerine koyunuz, diye emrolundu. 414

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda fâtiha okumak NAMAZA FÂTİHA İLE BAŞLANDIĞINA DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr ve Ömer radiya'llâhu anhümâ namaza (hep) El-hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn ile başlarlardı. 415

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN TEKBÎR İLE KIRÂET ARASINDA OKUDUKLARI DUÂ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (namaz başlangıçlarında iftitah) tekbîr (i) ile kırâet arasında (azıcık) sükût buyururdu. Dedim ki: Yâ Resûla'llâh, anam, babam sana kurbân olsun, tekbîr ile kırâet arasındaki şu sükûtun (nedir? Orada) ne dersin? Buyurdu ki: ... derim. 416

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Güneş tutulması ve namazı;Nâfile namazı uzatmak PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN KÜSÛF NAMAZI VE NAMAZIN SONUNDA HALKA, KENDİSİNE CENNET VE CEHENNEM'İN YAKLAŞTIRILDIĞINI BEYAN BURUMALARI HAKKINDA ESMÂ' (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Esmâ' b. Ebî Bekr Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz küsuf namazını kıldırdı idi. (Şöyle ki:) Kıyâma durup kıyâmı çok uzattı. Sonra rükûa varıp rükûu (çok) uzattı. Sonra başına kaldırıp kavmeyi (çok) uzattı. Sonra (yine) rükûa varıp rükûu (çok) uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye varıp sücûdu (çok) uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra (yine) secdeye varıp sücûdu (çok) uzattı. Sonra ayağa kalkıp kıyâmı uzattı. Sonra rükûa varıp rükûu (çok) uzattı. Sonra başını kaldırıp kavmeyi (çok) uzattı. Sonra (yine) rükûa varıp rükûu (çok) uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secdeye varıp sücûdu (çok) uzattı. Sonra başını kaldırdı. Sonra (yine) secdeye varıp sücûdu (çok) uzattı. Sonra namazdan çıktı. -(Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: (İyi biliniz,) Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı,) o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tânesini (alıp) size getirebilecektim. Cehennem de bana o kadar yaklaştı ki "Ey Rabbim, ben de onlarla berâber miyim" de(meğe başla)dım. (Orada bir de ne göreyim?) bir kadını bir kedi tırmalayıp duruyor. "Buna ne oluyor?" diye sordum. "(Bu kadın) bu kediyi ölünceye kadar haps etti. Ne yiyeceğini verdi, ne de yeryüzündeki haşerattan nafakalansın diye salıverdi." dediler. 417

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN ÖĞLEN VE İKİNDİ NAMAZLARINDA KUR'ÂN OKUDUĞUNA DÂİR HABBÂB HADÎSİ Habbâb b. el-Erett (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunduğuna göre ravi'ye "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem öğlen ile ikindi namazlarında (Kur'ân) okur muydu?" diye sorulmuş. "Evet" demiş. "Ya bunu nereden anlardınız?" diye sorulunca da: "Lihye(-i mübâreke) sinin oynamasından" cevâbını vermiş. 418

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda gözünü, başını çevirmek NAMAZDA GÖZLERİ SEMÂYA ÇEVİRMENİN NEHYİNE DÂİR ENES (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir def'a namaz kıldırıp mübârek yüzünü Ashâb-ı Kirâmına döndürdükten sonra): "Bâzı kimselere ne oluyor ki, namaz kılarlarken gözlerini semâya dikiyorlar?" buyurdu. Bu husûstaki (nasîhat-âmiz) sözlerini o kadar şiddetlendirdi ki, nihâyet: "Bunlar ya (yaptıklarından) vazgeçerler, ya gözler(inin nûr)u (alınıp) kör olur(lar)" buyurdu. 419

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda gözünü, başını çevirmek NAMAZDA BAŞI SAĞA, SOLA ÇEVİRMENİN NEHYİNE DÂİR ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e namazda iltifât(ın, yâni başını sağa, sola çevirmenin hükmün)ü sordum. "Kulun namazından şeytanın kapıp kaçtığı bir şeydir" buyurdu. 420

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  HAZRET-İ ÖMER'İN, SA'D'İ KÛFE VÂLİLİĞİNDEN AZLİNE VE BU AZLİN SEBEBLERİNE DÂİR CÂBİR İBN-İ SEMÜRE RİVÂYETİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: (Bâzı) Kûfe ahâlîsi Ömer radiya'llâhu anh nezdinde Sa'd'i şikâyet ettiler de (Ömer radiya'llâhu anh) i üzerlerine âmil nasbetti. (Kûfeliler) şikâyeti o kadar ileri götürmüşlerdi ki, namaz kılmasını bile bilmiyor, demişlerdi. Ona adam gönder(ip celbet)di. Ve: "Yâ Ebâ İshak, bu adamlar sen namaz kılmayı bilmiyorsun diye iddiâ ediyorlar. (Sen ne yapıyordun ki?)" diye sordu. (Sa'd): "Vallâhi ben onlara Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazın(a benzer namaz)ı kıldırıp ondan sonra hiçbir şey eksiltmezdim. Yatsı namazını -yâhud öğlen ile ikindiyi- kıldırır(ken) ilk iki rek'atlarda (çok) dururum, son iki rek'atta hafif tutarım" dedi. (Ömer radiya'llâhu anh): "Senin hakkındaki zannımız da (zâten) bu idi" dedikten sonra (tahkîk-ı mes'ele için) birini -yâhud birkaç kimseyi- kendisiyle birlikte Kûfe'ye gönderdi. (Gönderilen zât) Kûfe ahâlîsinden (Sa'd'in hâlini) sordu. Hiçbir mescid bırakmadı ki, oradan (Sa'd'in hâlini) sormasın. Onlar da hep hayırlı senâlarda bulundular. Nihâyet Benû Abs'e âit bir mescide gir(ip herkesi bildiğini Allâh için söylemeğe and vererek da'vet et)di. "Ebû Sa'de" künyesiyle anılan Üsâme b. Katâde isminde biri ayağa kalktı. Ve: "Mâdem ki bize and verdin, (söyliyelim.) Sa'd, askerin başına geçip harbetmez. (Mal) taksîm ederken müsâvât gözetmez. Hüküm (ve kazâsın) da adâlet etmez" dedi. (Bunun üzerine) Sa'd dedi ki: "(Mâdem ki böyle söyledin,) ben de vallâhi (senin aleyhine) üç duâ edeceğim, (dinle): İlâhî, Sen'in bu kulun yalancı ise, (bu sözü) riyâ ve süm'a olsun diye ayağa kalk(ıp söyle)diyse ömrünü uzat, fukarâlığını çoğalt, fitnelere uğrat" dedi. sonraları o adam (hâlinden) suâl edildiği vakit: "Kocamış, fitneye uğramış (zavallı) bir pîr-i fânîyim. Sa'd'in duâsı bana isâbet etti." derdi. Câbir (radiya'llâhu anh) den (bu hadîsi) rivâyet eden (Abdü'l-Melik b. Umeyr) de der ki: Sonraları onu ben de gördüm. Yaşlılıkdan kaşları gözlerinin üzerine sarkmış olduğu halde yolda (rast geldiği) kızlara sataşır, onları çimdiklerdi. 421

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda fâtiha okumak UBÂDE İBNİ'S-SÂMİT (RADİYA'LLÂHU ANH) DEN RİVÂYET OLUNAN "(NAMAZDA) FÂTİHATÜ'L-KİTÂB'I OKUMAYANIN HİÇ NAMAZI YOK" HADÎSİ Ubâde b. es-Sâmit Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "(Namazda) Fâtihatü'l-Kitâb'ı okumayanın hiç namazı yok" buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 422

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) NAMAZINI ÂDÂBINCA KILAMAYAN BİR BEDEVÎYE, RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZI TA'RÎF BUYURMASINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Mescid(-i Şerîf)e girdi. (Derken) biri de girip namaz kıldı. Sonra Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem(in huzûrun)a (gelip) selâm verdi. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) redd-i selâm buyurduktan sonra: "Dön (de yeni baştan) kıl. Çünkü sen (namaz) kılmış olmadın." buyurdu. O kimse dönüp (evvelce) kıldığı gibi (namazı tekrar) kıldı. Sonra gelip Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e selâm verdi. Yine: "Dön (de yeni baştan) kıl. Çünkü sen (namaz) kılmış olmadın" buyurdu. Bu da üç kere oldu. (Nihâyet) o kimse: "Seni hak ile ba's buyuran (Zât-ı Ecell-ü A'lâ'y)a kasem olsun ki, bunun başka (türlü)sünü bilmiyorum. Bana (doğrusunu) ta'lim buyur" dedi. Bunun üzerine buyurdu ki, namaza durduğun vakitte (ihram) tekbîr(ini) al. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur'ân oku. Sonra rükûa var(ıp) tâ mutmain (yâni a'zâ-yı bedenin yatışmış) oluncaya kadar (dur.) Sonra başını kaldır(ıp) ayakda (büsbütün) doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye var(ıp)tâ mutmain oluncaya kadar (kal). Sonra başını kaldır(ıp) tâ mutmain oluncaya kadar otur. Bunu namazının bütününde (de böylece) yap. 423

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda fâtiha okumak;Namazda kırâeti ilk rekâtta uzatmak RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN ÖĞLE, İKİNDİ VE SABAH NAMAZLARINDAKİ KIRÂETİNE DÂİR EBÛ KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) öğlen namazının ilk iki rek'atında Fâtihatü'l-Kitâb ile birer sûre tilâvet buyurur, (şu kadar ki,) ilk rek'atta uzun (sûre), ikincisinde kısa (sûre) okur, sırran okuduğu âyeti de ahyânen bize duyururdu. İkindi (namazın) da (ilk iki rek'atta) Fâtiha ile birer sûre tilâvet buyurur ve birincisinde uzun (sûre), ikincisinde kısa (sûre) okurdu. Sabah namazınının (ise) ilk rek'atında (kırâeti) uzatır, ikincisinde kısaltırdı. 424

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN AKŞAM NAMAZLARINDA OKUDUĞU SÛRELER DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS, ZEYD İBN-İ SÂBİT VE CÜBEYR İBN-İ MUT'İM HADÎSLERİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: (Bir def'a vâlidem) Ümmü'l-Fazl ... (sûresini) okuduğumu işitti. Bana dedi ki: Yavrucuğum, bu sûreyi okumakla billâhi (derdimi) aklıma getir(ip depreştirir) din. Bu sûre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in akşam namazında okuduğunu en son işittiğim (sûre) dir. 425

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN AKŞAM NAMAZLARINDA OKUDUĞU SÛRELER DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS, ZEYD İBN-İ SÂBİT VE CÜBEYR İBN-İ MUT'İM HADÎSLERİ Zeyd b. Sâbit Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i dinledim. Akşam namazında en uzun iki sûrenin uzununu okuyordu. 426

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN AKŞAM NAMAZLARINDA OKUDUĞU SÛRELER DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS, ZEYD İBN-İ SÂBİT VE CÜBEYR İBN-İ MUT'İM HADÎSLERİ Cübeyr b. Mut'im Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in akşam namazında ... (sûresini) okuduğunu işittim. 427

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YATSI NAMAZINDA OKUDUĞU SÛRELERE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE BERÂ' (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Ebü'l-Kâsım (Muhammed Mustafâ) salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (bir def'a) arkasında yatsı namazı kıldı idim. ... (sûre-i şerîfesin) i okuyup (secde yerinde) secde buyurdu. Ben (de âlem-i ukbâba) O'na mülâkî oluncaya kadar bu sûre (nin kırâeti esnâsın) da hep secde edip duracağım. 428

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YATSI NAMAZINDA OKUDUĞU SÛRELERE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE BERÂ' (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: (Bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem seferde idi. Yatsı namazında iki rek'atın birinde ... (sûresini) okudu. Diğer rivâyette de (Berâ' radiya'llâhu anh): "Ondan güzel sesli, yâhud kırâetli hiçbir kimseyi dinlemiş, değilim." diyor. 429

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) NAMAZDA KIRÂATİN VÜCÛBUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Her namazda (Kur'ân) okunur. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bize duyurduklarını biz de sizlere duyuyoruz. Bizden gizlice okuduklarını biz de sizlerden gizli okuyoruz. Ümmü'l-Kur'ân'dan (yâni Fâtiha'dan) başka (bir şey) okumazsan (sana) yeter. Daha ziyâde (sini kırâet) edersen (hakkında) daha hayırlı olur. 430

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cin Sûresinin inişi;Cinlerin Kur'ân-ı Kerîm dinlemesi RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM)İN SALÂT-İ FECİRDE KUR'ÂN'I CEHREN KIRÂET ETTİĞİNE VE KIRÂETİNİ ŞEYÂTÎNİN İŞİTTİKLERİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Ashâb (-ı Kirâm'ın) dan bir kaç zât ile birlikte Sûk-ı Ukâz'a doğru yürüyorlardı ki, o târihde şeyâtin, semâdan haber almaktan men' edilmiş, (haber almağa çıktıkca) üzerlerine şühub (-i sâkıbe) atılmağa başlamış bulunuyordu. (Semâya doğru çıkıp koğulan) şeyâtîn, kavimleri nezdine döndüklerinde kendilerine: "Ne oluyorsunuz? (Neden hiçbir haber getiremiyorsunuz?)" dediler. Onlar da: "Ne yapalım? Semâdan haber almaktan men' edildik. Üzerimize şühub (-i sâkıbe) havâle edildi" dediler. (Bunun üzerine) onlara: "Sizin haber almanıza hâil olan her halde yeni hâdis olmuş bir şeydir. Arzın şarklarını, garblarını dolaşın (da) semâdan haber almanıza hâil olan (bu yeni şey) ne imiş (öğreniniz)" denildi. (İşte) bunların içinden Tihâme cihetine yönelmiş olan takım da Sûk-ı Ükâz'a gitmek üzere Nahle'de bulunan Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bulunduğu yere varmış oldular ki, o sırada (Resûl-i Hüdâ aleyhi efdalü't-tehâyâ Efendimiz) orada Ashâb-ı Kirâmına salât-ı fecri kıldırıyordu. (Namazda okuduğu) Kur'ân'ı işidince bunlar kulak verdiler ve (biribirine): "Semâdan haber almaktan sizi men' eden vallâhi işte budur" dediler. İşte o zaman bu haberciler kendi kavimleri nezdine döndüklerinde: ... dediler. Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri de Peygamberi salla'llâhu aleyhi ve sellem'e ... sûresini inzâl buyurdu. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vahyolunan işte cinnin bu sözleridir. 431

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Hz. Peygamber en güzel örnektir;Hz. Peygamber'in Allâh'ın emirlerine uygun hareket ettiği RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN MÜ'MİNLER İÇİN EN GÜZEL NÜMÛNE OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Namazda) emrolunduğu yerde okudu. (Kezâlik) emrolunduğu yerde sükût buyurdu. Senin Rabb'in unutkan değildir. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de sizin için (Bi'llâhi en) güzel nümûnedir. (Yaptığı gibi yapınız). 432

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  İKİ YÂHUT DAHA ZİYÂDE SÛRENİN BİRER REK'ATTA CEM'İ HAKKINDA İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd (Sened-i muttasıl ile) mervîdir ki: (Bir gün Abdullâh) b. Mes'ûd radiya'llâhu anh'e biri gelip: "Bu gece ben bütün mufassalı bir rek'atta okudum" dedi. İbn-i Mes'ûd (radiya'llâhu anh) cevâben: "Şiir okur gibi acele acele mi? Vallâhi ben Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nazâirden hangilerini bir araya getirdiklerini biliyorum" deyip her rek'atta ikişer (okunmuş) sûre(ler) olmak üzere mufassaldan yirmi sûre saydı. 433

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak;Namazda fâtiha okumak;Namazda kırâeti ilk rekâtta uzatmak HAZRET-İ PEYGAMBER'İN ÖĞLE VE İKİNDİ NAMAZLARINDA SİRRAN KIRÂETTE BULUNDUĞU; İLK İKİ REK'ATTE FÂTİHA'DAN ZAMM-I SÛRE OKUDUĞU VE İLK REK'ATTE DAHA UZUN OKUDUĞUNA DÂİR KATÂDE HADÎSİ Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) Öğle namazının ilk rek'atında Ümmü'l-Kitâb (yâni Fâtiha) ile birer sûre, son iki rek'atında da (yalnız) Ümmü'l-Kitâb okurdu. (Ahyânen) bize (sırran okuduğu) âyeti (de) duyururdu. İlk rek'atta ikinci rek'attan ziyâde (kırâeti) uzatırdı. İkindi namazında da, sabah namazında da böyle (yapardı). 434

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda fâtihadan sonra âmin demek EBÛ HÜREYRE'DEN RİVÂYET OLUNAN, "İMAM 'ÂMÎN' DEDİ Mİ, SİZ DE 'ÂMÎN' DEYİNİZ...", "SİZLERDEN BİRİ 'ÂMÎN' DESE, MELÂİKE DE SEMÂDA 'ÂMÎN' DESELER DE HER İKİSİ YEKDİĞERİNE MUVÂFIK DÜŞERSE, O KİMSENİN GEÇMİŞ GÜNAHLARI MAĞFÛR OLUR" HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: İmam (Fâtiha'dan sonra) "âmîn" dedimi (arkasında) siz de "âmîn" deyiniz. Zîrâ her kimin "âmîn" demesi meleklerin "âmîn" demesine uyarsa, geçmiş günahları mağfûr olur. (Râvî İbn-i Şihâb-ı Zührî, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de "âmîn" derdi diyor). 435

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda fâtihadan sonra âmin demek EBÛ HÜREYRE'DEN RİVÂYET OLUNAN, "İMAM 'ÂMÎN' DEDİ Mİ, SİZ DE 'ÂMÎN' DEYİNİZ...", "SİZLERDEN BİRİ 'ÂMÎN' DESE, MELÂİKE DE SEMÂDA 'ÂMÎN' DESELER DE HER İKİSİ YEKDİĞERİNE MUVÂFIK DÜŞERSE, O KİMSENİN GEÇMİŞ GÜNAHLARI MAĞFÛR OLUR" HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, sizlerden biri (Fâtiha'dan sonra) "âmîn" dese, Melâike de semâda "âmîn" deseler de her ikisi yekdiğere muvâfık düşerse o kimsenin geçmiş günahları mağfûr olur. 436

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cemâatten ayrı namaza durmak;Namaza yetişmek SAF DIŞINDA NAMAZ KILMANIN, CEMÂATE YETİŞMEK İÇİN NEFES NEFESE KOŞMANIN NEHYİNE DAİR EBÛ BEKRE HADİSİ Ebû Bekre Nufey' b. Hâris (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur ki, Ebû-Bekre (Nüfey' b. el-Hâris b. Kelede) radiya'llâhu anh (bir def'a koşa koşa) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (in Mescid-i Şerîf'in)e vardı. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) rükû'da idi. O da saffa (kadar) vâsıl ol(ub içine gir)meden (hemen olduğu yerde) rükûa varıverdi. (Sonra) Bu keyfiyeti Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e haber verdi. O da: "Allah hırsını arttırsın. Lâkin bir daha (bunu) yapma" buyurdu. 437

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz tekbirleri;Namazda tekbir RESÛL-İ EKREM (SALLAH'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZI TA'RİF EDERKEN HER KALKIP İĞİLDİKÇE "ALLÂHU EKBER" DEDİĞİNE DAİR İMRAN İBN-İ HUSAYN HADİSİ İmrân İbn-i Husayn (Sened-i Muttasıl ile) mervîdir ki, (vak'a-i Cemel'den sonra bir def'a), İmrân b. Husayn(-ı Huzâl) radiya'llâhu anh, Basra'da Alî (b. Ebî Tâlib) radiya'llâhu anh'in ardında namaz kılmış. (Namazdan sonra râvî Mutarrif b. Abdullâh'a:) "Vallâhi bu zât Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte kıldığımız (o güzelim) namaz(lar)ı bize hatırlattı" deyip (namazı ta'rîf ederken) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in her kalkıp her eğildikçe "Allâhu Ekber" dediğini zikretmiştir. 438

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz tekbirleri;Namazda tekbir RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDA NERELERDE TEKBÎR ALDIĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namaza kalktığında ayakda iken (ihram) tekbîr(ini) alırdı. Sonra rükûa varırken tekbîr alırdı. Sonra rükû'dan belini doğrulttuğunda ... sonra ayakta iken ... derdi. "Sonra (secdeye) inerken tekbîr alır; sonra secdeden başını kaldırırken tekbîr alır; sonra (ikinci) secdeye varırken tekbîr alır; sonra (bir daha) başını kaldırırken tekbîr alır; sonra tamâm edinceye kadar bütün namazda böyle yapardı. İkinci rek'atı bitirip oturduktan sonra ayağa kalkarken de tekbîr alırdı" 439

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Rükûda elleri dizler üzerine koymak RÜKÛ'DA İKİ AVUCU TATBÎK EDİP (BİRBİRİNE YAPIŞTIRIP) UYLUK ARASINA KOYMANIN NEHYİNE DÂİR SA'D İBN-İ EBÎ VAKKÂS HADÎSİ Sa'd b. Ebî Vakkâs (Sened-i muttasıl ile) mervîdir ki, (bir def'a) oğlu (Ebû Zürâre) Mus'ab (b. Sa'd), yanında namaz kılmış. (Mus'ab) der ki: (Rükû' esnâsında) iki avucumu tatbîk ettikten sonra (ellerimi) iki uyluğumun arasına koydum. Babam beni (bundan) nehyedip: "Biz bunu (vâkıâ) evvellerini yapardık. (Lâkin sonra bundan nehyolunduk. Ve ellerimizi dizlerimizin üzerine koymakla emrolunduk" dedi. 440

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) EFENDİMİZ'İN RÜKÛU, SÜCÛDU, İKİ SECDE ARASINDAKİ CÜLÛSU, RÜKÛ'DAN BAŞ KALDIRIP DURMASI, TAKRÎBEN BİRBİRİNE MÜSÂVÎ OLDUĞUNA DÂİR BERÂ' İBN-İ ÂZİB HADÎSİ Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Resûlullâl salla'llâhu aleyhi ve sellem'in -(Kırâet için olan) kıyâm ile ka'de müstesnâ olmak üzere- rükûu, sücûdu, iki secde ara(sındaki cülû)su, rükû'dan baş kaldır(ıp dur)ması biribirine takrîben müsâvî idi. 441

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem rükûunda ve sücûnda: ... derdi. 442

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe (Diğer tarîkden mervî bu) hadîsde: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bunu demekle) Kur'ân'a imtisâl ediyordu" dediği haber veriliyor. 443

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, İmam: ... dedimi siz: ... deyiniz. Zîrâ her kimin (böyle) demesi melâikenin (böyle) demesine muvâfık düşerse, geçmiş günahları mağfûr olur. 444

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  KUNUT HAKKINDA EBÛ HÜREYRE VE ENES (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Rivâyet olunuyor ki, müşârün-ileyh: "(Size) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz'in) namazına yakın namaz kıldıracağım" de(yip namaz kıldır)dı. -(Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh) öğlen, yatsı ve sabah namazlarının son rek'atlarında ... dedikten sonra kunût okur, (bu kunutunda) mü'minlere duâ ve küffâra lâ'net ederdi. 445

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Kunut KUNUT HAKKINDA EBÛ HÜREYRE VE ENES (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Enes b. Mâlik "(Vaktiyle) kunut akşam ile sabah namazlarında (okunur) idi" dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 446

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda hamdin fazîleti RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN TESMÎ' VE TAHMÎDİ HAKKINDA RİFÂA İBN-İ RÂFİ' (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSİ Rifâa b. Râfi' (Ensâriyyi'z-Zürakıyy) Şöyle demiştir: Bir gün Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılıyorduk. Rükû'dan (mübârek) başını kaldırdığında: ... buyurdu. (Ardında namaz kılan) biri: ... dedi. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) namazdan çıkınca: "(Demin şu kelâm ile) mütekkelim olan kim idi?" diye suâl buyurdu. O da: "(Yâ Resûlâllâh,) benim" dedi. (Bunun üzerine): "Vallâhi otuz bu kadar melek gördüm ki, (bu sözü) bakalım hangimiz evvel yazıp Huzûr-ı Hakk'a çıkacak diye yarış ediyorlardı" buyurdu. 447

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  ENES İBN-İ MÂLİK'İN, RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZINI TA'RÎFİNE DÂİR SÂBİT İBN-İ ESLEM HADÎSİ Enes b. Mâlik (Sened-i muttasıl ile Sâbit b. Eslem-i Bünâhî) Enes (b. Mâlik) radiya'llâhu anh'den (bahs ile) demiştir ki: (Enes radiya'llâhu anh) bize Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazını ta'rîf ederdi. Namaz kılardı da başını rükû'dan kaldırdığı vakitte secdeye varmayı (gâlibâ) unuttu diyecek kadar ayakta kalırdı. 448

BÂBU BED'İ'L-EZÂN İmâma uymak;Namaz tekbirleri NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDA TESMÎ', TAHMÎD VE TEKBİRLERİNE; RÜKÛ'DAN DOĞRULDUĞUNDA DA MÜ'MİN VE MÜŞRİKLER İÇİN YAPTIĞI DUÂSINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh farz olsun, olmasın; (kezâ) Ramazan'da olsun olmasın, her namazda tekbîr alırdı. (Şöyle ki, namaza başlayıp) durduğu vakit tekbîr alırdı. Sonra rükûa varırken tekbîr alırdı. Sonra ... der, daha sonra secdeye varmazdan evvel ... derdi. Sonra secdeye indiği vakit ... der, daha sonra başını secdeden kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra (ikinci) secde(yi) ederken tekbîr alırdı. Sonra secdeden başını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci rek'attaki cülûsdan (yâni ka'de-i ûlâdan) ayağa kalktığı zaman tekbîr alırdı. Namazı bitirinceye kadar her rek'atta da bunu yapardı. Sonra namazdan kalktığı zaman: "Nefsim yed(-i kudret)inde olan (Allâhu zü'l-Celâl)'e kasem olsun ki, içinizde Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazına en çok benzeyen namazı kıldıran benim: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) dünyâdan müfârekat buyuruncaya kadar namazı vallâhi işte böyle idi" derdi. -Yine (râvî Ebû Bekr b. Abdü'r-Rahmân ile Ebû Seleme b. Abdü'r-Rahmân) Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyeten derlerdi ki: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (mübârek) başını rükû'dan kaldırırken ... der, isimlerini söyliyerek bir takım kimseler için duâ buyurur ve: "İlâhî Velîd b. el-Velîd'i, Seleme b. Hişâm'ı, Ayyâş b. Ebî Rebîa'yı (küffâr elinde bunalıp) zaîf (ve âciz) görülen (diğer) mü'minleri kurtar. İlâhî, Mudar'ı daha bedter çiğne. (İlâhî, içinde bulundukları) bu yılları Yûsuf (aleyhi's-selâm) ın (o şiddetli) yıllarına benzet" derdi. -(Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh) der ki: O sıralarda Mudar'ın ehl-i maşrık olanları Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e henüz muhâlif idiler. 449

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cehennem azâbı;Haşr;Rü'yetullah;Sırat KIYÂMET GÜNÜNDE MÜ'MİNLERİN ALLÂH'I RÜ'YETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir def'a) öteki, beriki: "Yâ Resûlâllâh, Kıyâmet gününde biz Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz Hazretleri de mukâbeleten): "Ayın on dördüncü gecesi rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Kamer(i görmek husûsun)da şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. "Hayır, yâ Resûlâllâh (bunda ihtilâf etmeyiz)" denince tekrar: "Ya, rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Güneş (i görebileceğiniz) de şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. (Yine): "Hayır, yâ Resûlâllâh. (Bunda da ihtilâf etmeyiz)" denince buyurdu ki: İşte O'nu siz böyle (açık) göreceksiniz. Kıyâmet gününde nâs haşrolunacak (yâni bir araya toplanacak. Rabbimiz Teâla ve Tekaddes Hazretleri): "Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün" buyuracak. (Yâhud Hakk'ın emriyle bu sözü diyen diyecek.) Artık kimi Şems'in, kimi Kamer'in, kimi tâğutların ardına düş(üp gid)ecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münâfıkları da olduğu halde (yerinde durup) kalacak. Allah (Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri) onlara (evvelce tanıdıklarından başka bir sûrette) gelip: "Ben sizin Rabbinizim" buyuracak. Onlar (Rabb-i Müteallerini o tecellî ile tanımıyacakları için: "Sen'den Allâh'a sığınırız.) Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. (Yerimizden ayrılmayız). Rabbimiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız" diyecekler. Allâhu Azze ve Celle (Hazretleri) onlara (Bu def'a tanıdıkları sûrette) gelip: "Ben Rabbinizim" buyuracak. Onlar da: "(El-Hak) Sen bizim Rabbimizsin" diyecekler. Ve Allâhu Teâlâ(nın) onları da'vet buyur(ması üzerine ona tâbi' ola)cak(lar). Cehennem'in de (tam) ortasına Sırât (yâni köprü) kurulur. Ümmetini (onun üstünden) en evvel geçirecek ben olacağım. O gün Rüsül(-i Kirâm) dan başka hiçbir kimse (hevl ve dehşet dolayısiyle) tekellüm edemez. Rüsül(-i Kirâm)ın da o günkü kelâmı "İlâhî, selâmet ver, selâmet ver" (den ibâret) olacaktır. Cehennem'de sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini (hiç) görmüşlünüz var mı? -Evet (vardır.)- İşte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allâhu Teâlâ bilir. İşte bunlar nâsı (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi (kötü) ameli dolayısiyle helâk olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra necat bulur. Nihâyet Allâhu Teâlâ ehl-i nârdan her kimlere rahmet buyurmayı dilemişse (onları çıkaracak. Dünyâda iken) Allâh'a ibâdet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek, onlar da onları çıkaracaktır. (Melekler) onları âsâr-ı sücûddan (yâni secde a'zâlarındaki izlerden) tanıyacaklardır. Ve (işte onlar öylece) çıkarılacaklardır. Allâhu Teâlâ eser-i sücûdu ye(yip mahvet)meyi nâr(-ı Cahîm)e harâm kılmıştır. Binâenaleyh Âdem-oğlunun bütününü (Cehennem) ateş(i) yer de yalnız eser-i sücûdu yiyemez. Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine Âb-ı hayât dökülecek de seyl uğrağında biten yabânî reyhan tohumları nasıl (çabuk) biterse (yeniden) öylece biteceklerdir. Sonra Allâh(u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) kulları arasında (hüküm ve) kazâyı hitâma erdirir. (Ancak) Cennet ile Cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o, Cennet'e girecek ehl-i nârın sonuncusu olacaktır. (O kimse): "Yâ Rab, yüzümü (şu) ateşden döndür. 450

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Secde RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YEDİ A'ZÂ ÜZERİNE SECDE ETMEKLE EMROLUNDUĞUNA VE NAMAZDA ELBÎSE İLE, SAÇLA MEŞGÜL OLMAKTAN NEHYOLUNDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Biri) alın -(mübârek alnını gösterirken mübârek eliyle) burnuna da işâret etti-, (ikis) eller, (diğer ikisi) dizler, bir de (ikisi) ayak uçları olmak üzere yedi kemik (yâni a'zâ) üzerine secde etmekle emrolundum. (Namaz kılarken) elbisemizle saçımızı (durumu bozulmasın, yâhud tozlanmasın diye) toplamaktan da nehyolundum. 451

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN YEDİ A'ZÂ ÜZERİNE SECDE ETMEKLE EMROLUNDUĞUNA VE NAMAZDA ELBÎSE İLE, SAÇLA MEŞGÜL OLMAKTAN NEHYOLUNDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Enes b. Mâlik "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bize nasıl namaz kıldırdı ise size de öylece namaz kıldırmaktan vazgeçmiyeceğim..." dediği rivâyet olunmaktadır. Hadîsin alt tarafı (yukarıda) geçmişti. 452

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Secde RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN: "SECDEDE İ'TİDÂL ÜZERE BULUNUNUZ. HİÇBİRİNİZ DE KOLUNU (SECDE ESNÂSINDA) CANAVAR KOLUNU YAYAR GİBİ YAYMASIN" HADÎSİ Enes b. Mâlik (Sened-i muttasıl ile) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Secdede i'tidâl üzere bulununuz. Hiç biriniz de kolunu (secde esnâsında) canavar kolunu yayar gibi yaymasın" buyurduğunu rivâyet etmiştir. 453

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZIN TEK REK'ATLERİNDE CELSE-İ İSTİRAHAT BUYURDUKLARINA DÂİR MÂLİK İBNİ'L-HUVEYRİS HADÎSİ Mâlik b. el-Hüveyris "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i namaz kılarken gördüm. Namazının tek rek'atlarında ol(ub da rek'atı tamamla)dığı zamanlarda (bir müddet) oturmadıkça (sonraki rek'at için) ayağa kalkmazdı" dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 454

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz tekbirleri RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN SECDEYE VARIRKEN, BİRİNCİ SECDEDEN DOĞRULURKEN VE İKİNCİ SECDEDEN KALKARKEN TEKBİRLERİ CEHREN ALDIĞINA DÂİR EBÛ SAÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî (Sened-i muttasıl ile) mervîdir ki (bir def'a) namaz kıldırmış ve (bu namazda) secdeden başını kaldırırken, (ikinci) secdeye varırken, (bu) secdeden başını kaldırırken, ikinci rek'attan (yâhud ikinci secdeden) kalkarken tekbîr(ler)i cehren almış ve: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i (namazı) böyle (kılar) gördüm" demiştir. 455

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda oturma şekli NAMAZLARDA SAĞ AYAĞI DİKİP SOL AYAĞI BÜKMENİN SÜNNET OLDUĞUNA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur ki, Abdullâh b. Ömer radiya'llâhu anhümâ namazda iken (teşehhüd-i ahîr için) oturduğunda bağdaş kurardı. (Bir gün) oğlunun (da) böyle yaptığını gördü de kendisini bu (oturuşu)ndan nehyetti. Ve: "Namazdaki sünnet ancak sağ ayağını dikip sol ayağını bükmektir" dedi. (Oğlu): "Sen bunu yapıp duruyorsun" deyince: "(Evet, yapıyorum. Çünkü) ayaklarım beni taşıyamıyor" cevâbını verdi. 456

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda oturma şekli RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN İFTİTAH TEKBÎRİNDE, RÜKÛ'DAN DOĞRULUŞUNDA, SECDESİNDE VE TEŞEHHÜD İÇİN OTURDUĞUNDA A'ZÂLARININ DURUMUNA DÂİR EBÛ HÜMEYD HADÎSİ Ebû Humeyd Ensârî-i Sâidî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazını en iyi belleyeniniz ben idim. Görürdüm ki (iftitah) tekbîr(ini) aldığında ellerini omuzları hizâsına getirir, rükûa vardığında da elleriyle dizlerini tutardı. Sonra belini (kanburlaşdırmadan) büker, başını kaldırdığında omurga kemiklerinden her biri yerli yerine gelinceye kadar doğrulur, secde ettiğinde kollarını yere yaymaksızın ve birbirine yanaştırmaksızın (yere) koyup ayaklarının parmaklarını kıbleye karşı getirir, (ilk) iki rek'at başında (teşehhüd için) oturduğunda sol ayağının üzerine oturup sağ ayağını diker, son rek'atta oturduğunda (ise) sol ayağını ile alıp ve diğerini dikip mak'adesi üstüne oturur idi. 457

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda yanılmak;Sehiv secdesi PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN SECDE-İ SEHVİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ BUHAYNEA HADÎSİ Abdullâh İbn-i Buhayne (Sened-i muttasıl ile) Ravi'nin -ki Ashâb-ı Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'den idi -şunu naklettiği rivâyet edilmiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem kendilerine (bir def'a) öğlen namazı kıldırmış. Bu namazda ilk iki rek'attan sonra (teşehhüde) oturmaksızın (secdeden üçüncü rek'ata) kalkmış, nâs da (iktidâen) birlikte ayağa kalmışlar ve namazı bitirip de -halk, selâm vermesine intizâr eyledikleri sırada- oturduğu yerden tekbîr alıp selâm vermeden (sehv için) iki kere secde buyurmuş ve sonra selâm vermiş. 458

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda tahiyyât;Namazda çıkış TEŞEHHÜD HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz)in ardında namaz kıldığımız vakitlerde: ... derdik. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bize dönüp buyurdu ki: "Selâm, Allâh(u Tebâreke ve Teâlâ Hazretlerin)in kendisidir. Her hanginiz namaz kıldırdığında ... desin. Zîrâ siz bu (İbâdî'llâhi's-sâlihîn)i dediğinizde gökte olan ve yer (yüzün) de olan her sâlih kula râci' olmuş olur. (Sonradan da) : ... (deyiniz)." 459

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz sonunda duâ RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZIN SONUNDAKİ DUÂSINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR İBNİ'L-ÂS VE İBN-İ MES'ÛD (RADİYA'LLÂHU ANHÜM) HADÎSLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevce(-i pâkize)si Âişe(-i Sıddîka) radiya'llâhu anhâ'dan sened-i muttasıl ile rivâyet olunuyor ki, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namaz(ın sonun)da: ... diye duâ buyururdu. Biri kendisine: "Mağremden (yâni borçtan) ne de çok istiâze ediyorsun!" dedi. Bunun üzerinde: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde duramaz" buyurdu. 460

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz sonunda duâ RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZIN SONUNDAKİ DUÂSINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR İBNİ'L-ÂS VE İBN-İ MES'ÛD (RADİYA'LLÂHU ANHÜM) HADÎSLERİ Abdullâh b. Amr b. Âs (Sened-i muttasıl ile Abdullâh b. Amr b. el-Âs radiya'llâhu anhümâ'nın) Ebû Bekri's-Sıddîk radiya'llâhu anh'den rivâyetine nazaran (Müşârün-ileyh Hazretleri bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e: "(Yâ Resûla'llâh,) bana bir duâ öğret de namazım(ın sonun)da okuyayım" di(ye niyazda bulun)muş. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de): ... de" cevâbını vermişlerdir. 461

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZIN SONUNDAKİ DUÂSINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR İBNİ'L-ÂS VE İBN-İ MES'ÛD (RADİYA'LLÂHU ANHÜM) HADÎSLERİ Abdullâh b. Mes'ûd İbn-i Mes'ûd (radiya'llâhu anh) hadîsi ki, biraz evvel geçmişti. Bu rivâyete göre (İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh) ... demesini müteâkıb: "Sonra en ziyâde beğendiği duâyı intihâb edip onunla niyazda bulunsun" demiştir. 462

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda selâm NEBİYY-İ MUHTAREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDA, SELÂMINI VERDİKTEN SONRA KALKMADAN ÖNCE AZICIK BEKLEDİĞİNE DÂİR ÜMMÜ SELEME (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) HADÎSİ Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (namazdan) selâm verdiğinde selâmını itmâm eder etmez kadınlar (hemen) kalkar. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de) ayağa kalkmazdan evvel azıcık bekler dururdu. 463

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazda selâm İMAMA UYAN KİMSENİN, İMAMIN SELÂMINI MÜTEÂKİP SELÂM VERMESİNE DÂİR ITBÂN HADÎSİ Itbân (b. Mâlik-i Ensârî) Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bir def'a) namaz kıldıktı. Selâm verdikleri vakit (biz de) selâm verdik. 464

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  İMAMA UYAN KİMSENİN, İMAMIN SELÂMINI MÜTEÂKİP SELÂM VERMESİNE DÂİR ITBÂN HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Halk farz namazdan çıkınca yüksek sesle zikretmek (tâ) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zamânında var idi. (Aynı sened ile) İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ: "Ben bu sesi işitir işitmez bununla (yâni zikir seslerinin yükselmesiyle) namazdan çıktıklarını anlardım" der. 465

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namazdan sonra tesbih HER NAMAZDAN SONRA OTUZ ÜÇ KERE TESBÎH, TAHMÎD VE TEKBÎR ALMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (Muhâcirîn) fukarâ(sı) gelip dediler ki: (Yâ Resûlâllâh,) servet ve sâmân sâhibleri en yüksek dereceleri (kazanıp ve) naîm-i mukîm (devletine ermek fazîlet ve saâdetin)i alıp gittiler: (Hem) bizim kıldığımız gibi (onlar da) namaz kılıyor, bizim oruç tuttuğumuz gibi (onlar da) oruç tutuyorlar. (Hem de) onların artık malları var da onunla haccediyor, umre yapıyor, cihad ediyor, sadaka veriyorlar. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) buyurdu ki: Size bir şey haber vereyim mi ki, siz onu yaptığınız takdirde hem (bu husûslarda) sizi geçmiş olanlara yetişesiniz, hem de sizden sonraya kalanlardan hiçbir kimse size yetişemesin? Ve içlerinde bulunduğunuz cemâat içinde en hayırlı (ümmet) siz olasınız? Meğer ki, (onların içinde size tavsiye ettiğim amelin) mislini yapan biri buluna: Her (farz) namazdan sonra otuz üçer kere tesbîh ve tahmîd eder, tekbîr alırsınız. -Râvî der ki: Aramızda ihtilâf çıktı. İçimizden biri: "Otuz üç kere tesbîh, otuz üç kere tahmîd eder, otuz dört kere tekbîr alırız" deyince (sormak için) yanına döndüm. "Her biri otuz üçer oluncaya kadar tesbîh ve tahmîd eder, tekbîr alırsınız" dedi. 466

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz sonunda duâ HER NAMAZDAN SONRA OTUZ ÜÇ KERE TESBÎH, TAHMÎD VE TEKBÎR ALMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Muğîre b. Şu'be Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) her farz namazdan sonra: ... buyururlardı. 467

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz bitince imâmın cemâate dönmesi RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDAN SONRA YÜZÜNÜ CEMÂATE ÇEVİRDİĞİ HAKKINDA SEMÜRE İBN-İ CÜNDEB (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSİ Semüre b. Cündeb Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) bir namaz kıldımı (selâm verdikten sonra mübârek) yüzünü bize doğru döndürürdü. 468

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Namaz bitince imâmın cemâate dönmesi;Yağmuru Allah yağdırır YAĞMURUN FALAN YILDIZIN BATIP DOĞMASI İLE YAĞDIĞINA İNANAN KİMSENİN ALLÂH'A ÎMÂN ETMEYİP O YILDIZA ÎMÂN ETMİŞ OLACAĞINA DÂİR ZEYD İBN-İ HÂLİD-İ CÜHENÎ HADÎSİ Zeyd b. Hâlid-i Cühenî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Hudeybiye'de geceleyin yağan yağmurdan sonra bize sabah namazını kılırdı. Namazdan çıkınca (mübârek) yüzünü cemâate döndürüp: "Bilir misiniz, Rabb'ınız Azze ve Celle (Hazretleri) ne buyurdu?" diye suâl etti. "Allah ve Resûlü a'lemdir" dediler. Dedi ki (Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri): "Kullarımdan kimi bana mü'min, kimi kâfir (olarak) sabahı etti. Her kim Allâh'ın fazl u rahmeti ile üzerimize yağmur yağdı dedi ise, işte o bana îmân etmiş, yıldıza etmemiştir. Her kim de falan ve falan (yıldız)ın nev'i (yâni batıp doğması) ile üzerimize yağmur yağdı dediyse, işte o, bana îmân etmemiş, yıldıza etmiştir" buyurdu. 469

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Sadaka vermek;Tasadduk NAMAZDA İKEN MÜ'MİNİ DÜNYÂYA ÂİT HİÇBİR ŞEYİN MEŞGÛL ETMEMESİNE DÂİR UKBE İBNİ'L-HÂRİS HADÎSİ Ukbe b. el-Hâris Şöyle demiştir: (Bir def'a) Medîne (-i Tâhire)'de Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in arkasında ikindi namazını kılmıştım. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) selâm verdi. Sonra kalkıp acele acele ve cemâatin omuzları üstünden aşarak zevcât-ı tâhirâtına mahsûs hücrelerin birini teşrîf etti. Halk (bu) sür'atinden ürktüler. (Biraz sonra) cemâatin yanına çıktı. Ve sür'atinden ürktüler. (Biraz sonra) cemâatin yanına çıktı. Ve sür'atinden şaşakaldıklarını görünce: "(Namazda iken bizde) biraz altun (olduğunu) der-hâtır ettim. Beni alıkoymasını istemedim de dağıtılmasını emret (meye git)tim" buyurdu. 470

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDAN ÇIKINCA SOL TARAFA DÖNDÜĞÜNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Herhangi biriniz (namazdan çıkarken) behemahâl sağ tarafına dön(üp işine git)mek üzerine vâcibdir zannederek şeytana (sakın bir) hisse ayırma(ya kalkışma)sın. Vallâhi ben, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in sol tarafa döndüğünü çok kereler görmüşümdür. 471

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Soğan sarmısak yiyenlerin mescide gelmemesi NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN, SARMISAK YİYEREK MESCİDLERE VE İNSANLARIN YANINA GELMEKTEN NEHİY BUYURDUKLARINA DÂİR CÂBİR İBN-İ ABDİLLÂH HADÎSLERİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem sarmısağı murâd ederek: "Her kim bu yeşillikten yerse mescidlerimize, yanımıza gelmesin" buyurdu. -Râvî (Atâ' b. Ebî Rebâh) der ki: Câbir'e (yâhud Abdü'l-Melik b. Cüreyc der ki: Atâ' 'ya): Acabâ hangi sarmısağı kasd buyuruyor? dedim. "Zannıma göre (sarmısağın) ancak çiğini, bir rivâyete göre kokusunu murad buyuruyordu" cevâbını verdi. 472

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Soğan sarmısak yiyenlerin mescide gelmemesi BU BÂBDA VÂRİD OLAN DİĞER RİVÂYETLER Câbir b. Abdullâh (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Her kim sarmısak, soğan yemiş bulunursa bizden -yâhud mescidimizden- uzak durup evinde otursun" buyurdu. (Yine aynı sened ile) rivâyet olunur ki: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (bir kere) huzûr(-ı şerifler)ine, içinde tâze sebze bulunan bir tencere getiril(ip takdîm edil)di. (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onda nâhoş bir koku duydu. (Ne olduğunu) suâl buyurunca içinde olan sebzelerin ne olduğu kendisine haber verildi. Bunun üzerine Ashâb(-ı Kirâm'ın)dan nezdinde bulunan birine (işâret buyurarak: "Ona) götürünüz" buyurdu. (O Sahâbî de aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz'in) böyle yaptığını görünce yemek istemedi. Bunun üzerine: "Sen (bundan) ye. Zîrâ ben senin münâcât etmediklerinle münâcât ederim" buyurdu. 473

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN KABİR ÜZERİNE NAMAZ KILDIKLARINA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (bir def'a) kenarda kalmış bir kabre -yâhud da bir lakît, yâni tıfl-ı metrûk kabrine- yolu uğradığı ve (onu görünce) kendilerine imam ol(ub meytin üzerine namaz kıl)dığı ve (kendileri de ardında) saf bağladıkları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 474

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Cuma günü yıkanmak "CUM'A GÜNÜNÜN GUSLÜ, HER BÂLİĞ OLAN KİMSEYE VÂCİB (GİBİ)DİR" HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Cum'a gününün guslü her bâliğ olan kimseye vâcib (gibi)dir" buyurdukları (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor. 475

BÂBU BED'İ'L-EZÂN  RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN BAYRAM NAMAZINA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, birinin ravi'ye: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bayram namazgâhına) çıkışta (hiç) bulundun mu?" demesi üzerine (müşârün-ileyh) şu cevâbı vermiştir: "Evet, (bulundum.) Ona olan yakınlığım da olmasaydı orada bulunamıyacaktım". -Râvî der ki: Yaşımın küçüklüğünden dolayı (bulunmıyacaktım) demek istedi. -(Yine İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ der ki: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) Küseyyir b. es-Salt (b. Ma'dî Kerb-i Kindî) hânesinin hizâsındaki sütûnun yanına geldi. Sonra (orada) hutbe îrâd buyurdu. Sonra kadınlar(ın bulunduğu taraf)a gelip onlara va'z ve tezkîrde bulundu. Ve sadaka vermelerini fermân buyurdu. Bunun üzerine kadınlar(ın her biri) elini üzerindeki (yüzük ve sâire gibi) halklara (yâhud da boyuna) uzatıp (zînetini) Bilâl (radiya'llâhu anh)in eteğine atmaya başladı. Sonra Bilâl ile birlikte Hâne-i Saâdetlerine teşrîf ettiler. 476

BÂBU BED'İ'L-EZÂN Kadınlara mescid izni "KADINLARINIZ SİZDEN GECELEYİN MESCİDE (GİDİP İBÂDET İÇİN) İZİN İSTEDİKLERİNDE, KENDİLERİNE İZİN VERİNİZ." HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Kadınlarınız sizden geceleyin mescide (gidip ibâdet için) izin istediklerinde, kendilerine izin veriniz" buyurduğunu (sened-i muttasıl ile) rivâyet ediyor. 477


CUM'A BAHSİ

 Müslümanın fazîleti CUM'ANIN FARZİYYETİ VE EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Bizler (Ehl-i Kitâb'a nazaran) en sonra gelmişler (ken) Kıyâmet gününde (fazîletce) en başa geçecek olanlarız. Şundan dolayı ki, bizden evvel onlara, (daha sonra bizlere) kitab verildi de Allâh'ın onlara farz buyurduğu gün, bu (cum'a günü) iken onlar ihtilâf çıkar(ıp başka günlere ta'zîm et)diler. Bize ise o güne i'tibâr etmek husûsunda Hak Teâlâ hidâyet verdi. Artık bu babda nâs bizden geri kalmış oludular. Yahûdiler(in ibâdet günü) yarın, Nasârâ (nınki) de öbür gündür. 478

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Güzel koku sürünmek;Misvak kullanmak CUM'ANIN MÜSTAHABLARI VE EBÛ SAİD-İ HUDRÎ HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Her bâliğ olan (kimseye) cum'a günü gusletmek ve imkân bulursa gerek misvaklenmek, gerek hoş koku sürünmek vâcib (gibi) dir." buyurduğuna şehâdet ederim. 479

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Cuma namazı ve hutbesi;Cumanın fazîleti EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) buyurdu ki: Her kim cum'a günü cenâbet guslü ile iğtisâl ettikten sonra (ilk saatte Cum'a namazına) giderse bir deve, ikinci saatte giderse bir sığır, üçüncü saatte giderse (sağlam) boynuzlu bir koç, dördüncü saatte giderse bir tavuk, beşinci saatte giderse bir yumurta kurban etmiş gibi (sevâba nâil) olur. İmam (hutbeye) çıkınca da melekler zikri (yâni hutbeyi) dinlemek için (mecliste) hazır bulunurlar. 480

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Cumanın fazîleti;Güzel koku sürünmek SELMÂN-I FÂRİSÎ HADÎSİ Selmân-ı Fârisî Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Hiç bir kimse yoktur ki, Cum'a günü iğtisâl edip elinden geldiği kadar paklandıktan ve (başını ve sakalını tarayıp kullandığı) yağından yağlandıktan, yâhud evindeki kokudan süründükten sonra (hânesinden mescide) çıksın, yanyana oturan iki kimsenin arasını açmasın, daha sonra (Hak Teâlâ tarafından) ona takdîr edildiği kadar namaz kılsın, daha sonra da imam söze başlayınca (namaz bitinceye kadar) sesini kessin de o Cum'a ile öteki Cum'a arasındaki günahları mağfûr olmasın. 481

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Güzel koku sürünmek İBN-İ ABBÂS'IN İĞTİSÂL HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle rivâyet olunmuştur: Müşârün-ileyh'e: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: Cum'a günü cünüb olmasanız da yine iğtisâl edip başlarınızı yıkayınız, bir miktar koku da sürününüz, buyurduklarını söylüyorlar. (Ne dersin?)" dediler. (İbn-i Abbâs cevâben): "Gusül (hakkında) evet, (böyle buyurduğunu bilirim) lâkin koku (hakkında) birşey buyurduğunu bilmiyorum" dedi. 482

CUM'A BAHSİ İpekli elbise giymek HAZRET-İ ÖMER'İN «HULLE-İ SİYERA» HAKKINDAKİ RİVÂYETİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: (bir def'a) Ömer İbnü'l-Hattâb mescidin kapısında (Utarid İbn-i Hâcibe âit satılık) ipekten bir hulle gördü. "Yâ Resûlâ'llâh, (keşki) bunu satın alsan da cum'a gün(ler)i ve huzûr-ı (âlî) ne vefdler geldiği vakitler giysen!" dedi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bunu olsa olsa Âhiretten nasîbi olmayan kimse giyer" buyurdu. Sonraları (bir kere) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (onun gibi ipek) hulleler geldi ve Ömer İbnü'l-Hattâb (radiya'llâhu anh)a hullelerden birini bahşetti. Ömer (İbnü'l-Hattâb:) "Yâ Resûlâ'llâh, bunu bana verdin. Halbuki Utarid'in hullesi için o buyurduğunu buyurmuştun" di(ye istifsarda bulun)du. Bunun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (cevâben): "Bunu ben sana giyesin diye vermedim ki" buyurdu. Ömer (İbnü'l-Hattâb hulleyi alıp) Mekkede (henüz) müşrik olan bir kardeşine verdi. 483

CUM'A BAHSİ Misvak kullanmak MİSVAK HAKKINDAKİ TAVSİYELERİM ÇOK OLDU BUYURULDUĞU HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ümmetime -yâhud (diğer rivâyete nazaran) nâsa- meşakkat vermek korkusu olmasaydı kendilerine her namaz kılarken misvak (isti'mâlini) emrederdim. 484

CUM'A BAHSİ Misvak kullanmak MİSVAK HAKKINDAKİ TAVSİYELERİM ÇOK OLDU BUYURULDUĞU HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kerre): "Misvâk (isti'mâli) hakkında (ki tavsiyelerim) artık çoğa vardı (dinleyip itâat etmek gerek.)" buyurdu. 485

CUM'A BAHSİ Namazda istiâne (başka şeyle meşgul olmak) MİSVAK HAKKINDAKİ TAVSİYELERİM ÇOK OLDU BUYURULDUĞU HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) cum'a günü sabah namaz(ının ilk rek'at) ında ... (ikinci rek'atinde de) ... (Sûre-i şerîfelerini) okurlardı. 486

CUM'A BAHSİ Âile sorumluluğu;Devlet adamının sorumluluğu;Kadınların sorumluluğu;Mes'ûliyet (sorumluluk);Sorumluluk İBN-İ ÖMER'DEN MEVRÎ HADÎS-İ ŞERÎFİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Her birerleriniz râî (yâni elinin altında ne varsa onu lâyıkiyle muhâfaza ve sıyânetle mükellef)dir ve her birerleriniz elinin altındakinden mes'uldür. Devlet adamları birer râîdir ve raiyyesinden mes'uldür. İnsan ehl(u ayâl)inin râîsidir ve raiyyesinden mes'uldür. Kadın, kocasının evinin râîsi (yâni muhâfızı)dır. Hizmetkâr efendisine âid malın râîsidir ve elinin altındakinden mes'uldür. -Râvî ki, İbn-i Ömer, yâhud ondan rivâyet eden oğlu Sâlim İbn-i Abdillâh'tır- Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bir de: "İnsan babasına âid malın râîsidir ve elinin altındakinden mes'uldür" buyurduklarını zannediyorum, der. (Elhâsıl) her birerleriniz râî ve her birerleriniz raiyyesinden mes'uldür. 487

CUM'A BAHSİ Yıkanmak İĞTİSÂL HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre O hadîsi ki -biraz evvel (478) inci olarak geçmişti- Bu (tarikten olan) rivâyette şöyle bir ziyâde (de) vardır: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz biraz sükût buyurduktan sonra) "Her yedi günde bir gün iğtisâl edip başını ve bütün cesedini yıkamak (Cum'a'ya giden) her (bâliğ) müslüman üzerine (Allâh'ın) bir hakkıdır" buyurdu. 488

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Yıkanmak İĞTİSÂL HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE RİVÂYETİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Ahd-i Celîl-i Risâlet-Penâhî'de) nâs (gerek Medîne'ye yakın) menzillerinden ve (gerek) avâlîden Cum'a'da nevbetleşe hazır olup (sırtlarında yün aba olarak) toz toprak içinde gelirlerdi ki, toz toprak vücudlarına sinip bedenlerinden ter (kokusu) çıkardı. (Bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem benim yanımda iken bunlardan biri (yâhud bir takımları) huzûruna geldi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bâri bu gün yıkansanız!" buyurdu. 489

CUM'A BAHSİ Cuma günü yıkanmak;Yıkanmak İĞTİSÂL HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE RİVÂYETİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Zamân-ı saâdette) halk kendi işlerini kendi gören takımdan idiler. Cum'a'ya gittikleri vakit de (iş zamanlarındaki hal ve hey'etleri ne ise) o hâl ve hey'etleri ile giderlerdi. (Bundan dolayı) kendilerine: "Keşki yıkansanız" buyuruldu. 490

CUM'A BAHSİ Cuma vakti CUM'ANIN VAKTİ HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Cum'a'yı Güneş (batıya) meylettiği zamanda kıldırdı. 491

CUM'A BAHSİ Cuma vakti CUM'ANIN VAKTİ HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) namazı, soğuk şiddetlendiği zamanlarda erken kıldırır, şiddetli sıcaklar bastığında serinlik vaktine te'hir buyururdu. Râvî, (Enes'in namazdan) kasdettiği ma'nâ Cum'a (namazı)dır, diyor. 492

CUM'A BAHSİ  CUM'ANIN FAZILETİ HUSÛSUNDA EBÛ ABS'İN HADÎSİ Ebû Abs (Abdurrahmân İbn-i Cebr-i Ensârî) Ravi'nin (salât-ı) Cum'a'ya giderken: "Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: Her kimin ayakları Allah yolunda toza bulanırsa o(nun vücûdu) nu Allâhu Teâlâ Cehennem (ateşin) e harâm eder, buyurduğunu işittim" dediği (sened-i sahîh-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. 493

CUM'A BAHSİ Oturanı kaldırmamak CUM'ANIN ÂDÂBI HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Bir kimsenin (bir Müslüman) kardeşini oturduğu yerden kaldırmasını ve oraya oturmasını Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) nehiy buyurdu. (Râvî Nâfi'a:) "Bu, (salât-ı) Cum'a'da mı?" diye soruldu. (Nâfi':) "Cum'a'da da, başkasına da" cevâbını verdi. 494

CUM'A BAHSİ Cuma ezanı CUM'A EZÂNININ İLK VAKTİ HAKKINDA SÂİB İBN-İ YEZÎD HADÎSİ Sâib b. Yezîd Şöyle demiştir: Cum'a günü (Cum'a) nidâsı, (ezânı) ilkin Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr ve Ömer (radiya'llâhu anhümâ) zamanlarında iman minbere oturduğ vakit başlardı. Osmân (radiya'llâhu anh halîfe) olup nâs da (Medîne'de) çoğalınca Zevrâ'da (okunan) üçüncü nidâyı, (ezânı) ilâve etti. 495

CUM'A BAHSİ Cuma ezanı CUM'A EZÂNININ İLK VAKTİ HAKKINDA SÂİB İBN-İ YEZÎD HADÎSİ Sâib b. Yezîd (Bundan evvelki rıvâyetini te'yid ettikten sonra) şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (Cum'a ezânını okuyan) birden ziyâde müezzini yoktu. Cum'a günü ezân okunması da imam minbere oturduğu vakitte olurdu. 496

CUM'A BAHSİ Müezzinin söylediklerini tekrar MUÂVİYE İBN-İ EBÎ SÜFYÂN'IN EZAN HADÎSİ Muâviye b. Ebî Süfyân (Sened-i sahîh-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur ki, Muâviye İbn-i Ebî Süfyân radiya'llâhu anhümâ bir Cum'a günü minbere oturmuş. Müezzin: ... demiş. Muâviye de: ... demiş, (Müezzin:) ... demiş. Muâviye: ... yâni: Buna ben de şehâdet ederim, demiş. (Müezzin:) ... demiş. Muâviye (yine) ... demiş. (Müezzin:) ezânı bitirince Muâviye: "Ey nâs, ben Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bu makamda (yâni minber üzerinde) oturur ve müezzin ezân okurken benden işittiğiniz (bu) sözleri buyurduğunu işittim." demiş. 497

CUM'A BAHSİ Namaz bitince imâmın cemâate dönmesi SEHL İBN-İ SA'D'İN MİNBER-İ NEBEVÎ HADÎSİ Sehl b. Sa'd (Yine) Sehl İbn-i Sa'd (-i Sâidî) radiya'llâhu anhümâ'nın minber hakkındaki hadîsi ki (yukarıda (447) inci olarak) geçmişti (o rivâyette) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz'in) minber üzerinde namaz kıldıkları ve (esnâ-yı salâtta) geri geri gittikleri zikredilmişti. Bu rivâyette (ise Sehl radiya'llâhu anh): "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem namazdan çıkınca nâsa dönüp: Ey nâs, bu (gördüğünüz) şeyleri bana uyasınız ve benim namazımı öğrenesiniz diye yaptım" buyurdu" sözlerini ziyâde etmiştir. 498

CUM'A BAHSİ Hz. Peygamber'in mu'cizeleri MİNBER ÎMÂLİ VE HAZRET-İ RESÛL'ÜN CUM'ADA ŞİMDİKİ GİBİ İKİ HUTBE ÎRÂD BUYURDUKLARI Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Bir hurma kütüğü vardı ki, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz hutbe esnâsında) onun üzerinde dururdu. Kendisi için minber kurulduğunda (bu) kütükten, gebe develerin iniltisine benzer sesler (çıktığını) işittik. Tâ ki, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (minberden) inip de elini üzerine koyunca (sustu). 499

CUM'A BAHSİ Cuma namazı ve hutbesi MİNBER ÎMÂLİ VE HAZRET-İ RESÛL'ÜN CUM'ADA ŞİMDİKİ GİBİ İKİ HUTBE ÎRÂD BUYURDUKLARI Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) -(tıpkı) sizin şimdi yaptığınız gibi- (ilk) hutbesini ayakta îrâd buyurur, sonra otururdu. Ba'dehû (tekrar ikinci hutbe için) ayağa kalkardı. 500

CUM'A BAHSİ Hırs HİTÂBETİN ÂDÂB VE ERKÂNI Amr b. Tağlib Şöyle demiştir: (bir def'a) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (Bahreyen'den) bir (çok) mal, yâhud bir (çok) seyb (üserâ) gönderilmişti. Onu taksim buyurdu. (Taksim ederken) birtakım kimselere atıyye verdi de bir takımlarına (hiç) aldırmadı. (Sonra) haber aldı ki (atıyyesiz) bıraktığı kimseler ıtâb ediyorlar. Bunun üzerine (hutbeye çıkıp) Allâhu Teâlâ'ya hamd, sonra senâ etti. Ondan sonra (da) : Vallâhi ben aldırmadığım kimseyi atıyye verdiğim kimseden ziyâde sevip dururken (yine) birine atıyye verip (sevdiğime hiç) aldırmadığım olur. Lâkin (şu var ki) bir takım kimselere, kalplerinde ceza' ve helâ' (yâni sabırsızlık ile hırs ve tama') gördüğüm için (kendilerine mal) verdim. Bâzı kimseleri de Allâhu Teâlâ'nın, kalblerinde yarattığı gınâ (-yi nefsî) ve hayr (-ı cibillî) ye havâle eder(ek mahrum bırakır)ım. Amr İbn-i Tağlib de bunlardan biridir. Râvî Amr İbn-i Tağlib (radiya'llâhu anh) der ki: Vallâhi o kadar (sevindim ki) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bu (taltifkârâne) sözüne bedel bütün dünyâya mâlik olmayı gönlüm istemez. 501

CUM'A BAHSİ Hz. Peygamber'in "emmâ be'du" kullanması HİTÂBETDE BESMELE, HAMDELE, TASLİYYEDEN SONRA Ebû Humeyd Ensârî-i Sâidî Ebû Humeyd (Ensârî-i) Sâidî radiya'llâhu anh'den, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (bir gün) ba'de'z-zuhr namazdan sonra (hutbeye) kalkıp teşehhüde ve Allâhu Teâlâ'ya ehli olduğu sözlerle (hamd ü) senâda bulunduğu, ondan sonra da ... buyurduğu (sened-i sahîh-i muttasıl ile) rivâyet edilmiştir. 502

CUM'A BAHSİ Cuma namazı ve hutbesi HAZRET-İ RESÛL'ÜN SON HUTBELERİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün mübârek) sırtında büyük bir ridâ olarak (sarınıp) bürünmüş ve (mübârek) başını boz bir sarık ile bağlamış olduğu halde minbere çıktı ki, bu (hutbe îrâdı için minbere) son oturması oldu, Allâhu Teâlâ'ya hamd ü senâ etti. Sonra: Ey nâs, yakına gelin" buyurdu. (Sahâbe-i Kirâm) etrâfına toplandılar. Ondan sonra buyurdu ki: (Biliniz) bu Ensâr cemâati (günden güne) azalacaklar, (başka) kimseler ise çoğalacaklardır. Binâenaleyh Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem ümmetinden her kim her hangi bir şey üzerine sâhib-i vilâyet olup da bir kimseye zarar vermeğe veya menfaat eriştirmeğe kudret-yâb olacak olursa onlardan iyilik edenlerin iyiliğini kabûl, kötülük edenlerin seyyiesini affetsin. 503

CUM'A BAHSİ Cuma namazı ve hutbesi HAZRET-İ RESÛL'ÜN SON HUTBELERİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz) cum'a günü hutbe îrad buyururken biri mescide geldi: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:) "Filân, sen namaz kıldın mı?" diye sordu. O da "Hayır" dedi. (Bunun üzerine:) "(Öyle ise) kalk da namaz kıl" buyurdu. 504

CUM'A BAHSİ Yağmur duâsı HAZRET-İ ENES'İN RESÛL-İ EKREM'İN HUTBEDE İSTİSKÂLARINA DÂİR HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem zamânında nâs bir kıtlığa müptelâ oldu idi. Bir cum'a günü Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem hutbe îrâd buyururken A'râbînin biri ayağa kalkıp: "Yâ Resûla'llâh, mallar helâk oldu. Çoluk çocuk da aç kaldı bize duâ buyur" de(ye niyâz et)di. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (mübârek) ellerini kaldırdı ki, (o sırada) gözümüze gök yüzünde hiçbir bulut parçası görünmüyordu. Nefsim yed-i kudretinde olan Zât-ı Ecell-ü A'lâ'ya kasem olsun ki, bulutlar dağlar gibi (gök yüzünü) istilâ etmedikçe o (mübârek) ellerini indirmedi ve (yağmur yağmadan) minberinden inmedi. (Minberden inerken mübârek) sakalına doğru yağmur (tânelerin)in yuvarlandığını gördüm. O gün, ertesi gün, daha ertesi gün.. tâ öteki Cum'aya kadar (hep) üzerimize yağıp durdu. (Ertesi Cum'a) yine o A'râbî (Enes radiya'llâhu anh'in dediğine göre) yâhud bir başkası ayağa kalkıp: "Yâ Resûlâ'llâh, (artık) binâlar yıkıldı. Mallar da (suda) boğul(mağa başla) dı. Bize duâ buyur" de(ye istirham et)di. (Bunun üzerine Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem yine mübârek) ellerini kaldırdı. Ve: "İlâhî, etrâfımıza (yağdır), üzerimize değil" di(ye duâ buyur)du. (Bunu söylerken de mübârek) eliyle hangi cihetteki buluta işâret buyurdu ise (orası) açıldı ve Medîne (üstü açık) bir alan gibi oldu. Kanat vâdîsi bir ay mütemâdiyen aktı ve her hangi cihetten kim geldiyse bol bol yağmur yağdığından bahsetti. 505

CUM'A BAHSİ Cuma hutbesini dinlemek EBÛ HÜREYRE'NİN ESNÂ-YI HUTBEDE SÜKÛT HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz): "Cum'a günü imam hutbe (îrâd) ederken arkadaşına (yalnız) dinle desen (yine) lâğvetmiş olursun" buyurdu. 506

CUM'A BAHSİ Cumanın fazîleti CUM'A GÜNÜNDE SÂAT-İ İCÂBET Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) Cum'adan bahs buyuruyordu (da): "Onda bir saat vardır ki hiçbir abd-i Müslim, namazda bulunup ve o sâate rast getirip Allâhu Teâlâ'dan bir şey dilemez ki, Allâhu Azze ve Celle ona (dileğini) bahşetmesin" buyurdu. (O sâatin) kısa olduğunu anlatmak için (mübârek) eli ile (ve baş parmağını orta ve adsız parmaklarının iç tarafına basarak) işâret buyurdu. 507

CUM'A BAHSİ  CUMA SURESİ 11 NOLU ÂYET-İ KERÎMESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: (Bir def'a) biz Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (Cum'a) namazı kılarken (Şam tarafından) yiyecek yüklü bir kârbân geldi. (Cemâat birer birer) kâfileye doğru yönelip on iki kişi kalıncaya kadar hep dağıldılar. Şu: ... âyet-i kerîmesi işte bunun üzerine nâzil oldu. 508

CUM'A BAHSİ Evlerde kılınan nâfile namazın fazîleti CUM'A FARZINDAN EVVEL VE SONRAKİ NAMAZLAR HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem öğlen namazından evvel iki ve ondan sonra (yine) iki, akşam (namazın)dan sonra da Hâne-i saâdetinde iki rek'at namaz kılardı. Yatsı (namazın)dan sonra (kezâlik) Hâne-i saâdetinde iki rek'at kılardı. Cum'a (namazın)dan sonra ise (Mescid-i Şerîf'den Hâne-i saâdete) teşrîf etmeden (namaz) kılmazdı. (Lâkin sonra) iki rek'at kılardı. 509


SALÂT-İ HAVF BAHSİ

 Cephede namaz;Korku namazı SALÂT-İ HAVFİN SÜRET-İ EDÂSI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Necid tarafına müteveccihen gazâya gitmiştim. Düşmanın hizâsına geldik. Onlara karşı saflarımızı düzdük. (Namaz vakti gelince) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bize, kıldırmak üzere namaza durdu. Bir kısım (Ashâb) da onunla berâber (namaza) durdular diğer kısım (ise) yönünü düşmana çevirdi. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem kendisiyle birlikte olanlarla berâber rükûa vardı ve iki (def'a) secde etti derken (berâber namaz kılanlar henüz) kılmamış olan tâifenin yerlerine gittiler. Ötekilr de gelip Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in arkasında durdular. Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem onlarla berâber (de) rükûa varıp iki secde etti. Sonra selâm verdi. (Ondan sonra) o iki tâifenin her biri (nöbetleşe namaza) durup kendi hesaplarına birer kere rükûa varıp ikişer secde ettiler. 510

SALÂT-İ HAVF BAHSİ Cephede namaz;Korku namazı KORKU ÇOK OLURSA HAYVAN ÜSTÜNDE YÂHUD YAYA OLARAK KILINMASI Abdullâh b. Ömer Başka bir rivâyette, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den naklen: "Düşman daha çok (olup da korku daha ziyâde) olursa yaya ve süvâri olarak (ayakta ve hayvan üstünde) namaz kılsınlar" demiştir. 511

SALÂT-İ HAVF BAHSİ Benî Kureyza Gazâsı ABDULLÂH İBN-İ ÖMER'İN BENÎ KUREYZA SEFERİ HAKKINDAKİ HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Ahzab'dan dönünce Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hiçbir kimse (niz) ikindiyi Benû Kureyza'ya varmadıkça kılmasın" buyurdu. (Oraya gidenlerin) bâzıları yolda iken İkindi vakti girdi. (vakit çıkmaya yaklaşınca içlerinden) bâzıları: "Oraya varmadıkça (namazı) kılmayız", (diğer) bâzıları (da): "Hayır, biz kılarız. Bizden taleb olunan bu (dediğiniz) değildir" dediler. Sonra bu (işi) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e arzettiler. İçlerinden hiçbirine darılmadı. 512

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder