2 Temmuz 2013 Salı

Sahih-i Buhari Bölüm 13

Bölüm 13

KİTÂBÜ'L-LİBÂS

 Hz. Peygamber'in elbisesi LİBÂS HAKKINDAKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem, izâr (denilen libâs) ın iki topuktan aşağı sarkanı ateştedir, buyurmuştur. 1942

 Hz. Peygamber'in elbisesi  Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur. Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e en sevimli esvab bürd-i yemânî elbîse geymekti. 1943

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Hz. Peygamber'in elbisesi RESÛL-İ EKREM'İN EN SEVDİĞİ LİBÂS, HİBER YÂNİ BÜRD-İ YEMÂNÎ DENİLEN PAMUKTAN VEYÂ KETENDEN NESC OLUNAN KUMAŞTAN İDİ, MEÂLİNDEKİ ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem vefât ettiğinde (beyaz) bürd-i yemânî ile örtülmüş (kefenlenmiş) di. 1944

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Kadınlaşan erkekler;Mü'min Cennete girer EBÛ ZERR-İ GIFÂRÎ RADİYA'LLÂHU ANH'İN RESÛL-İ EKREM'İ BİR ZİYÂRETİNDE BEYAZ BİR LİBÂS ÖRTÜNEREK UYUR BULDUĞUNA DÂİR RİVÂYETİ Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem (i ziyâret)e gelmiştim Resûlu'llah, üzerinde beyaz bir örtü bulunduğu halde uyuyordu. (Döndüm) sonra yine geldim. Bu def'a uyanmıştı. (Müsâhabet esnâsında) Resûl-i Ekrem : - Lâ ilâhe illa'llah, deyip sonra bu ikrâr ve îmân üzerine vefât eden hiç bir kul yoktur, muhakkak o kul, Cennet'e dâhil olacaktır, buyurdu . Ben : - O kul zinâ etse, sirkat etse de mi? Diye sordum. O : - Zinâ etse de, sirkat etse de (tevbe ve nedâmet ederse), buyurdu. Ben (hayret ederek): - Zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da mı? Diye (tekrar) sordum. O: - Zinâ etse de, sirkat etse de, buyurdu. Ben (üçüncü def'a): - Zinâ etse de, sirkat etse de mi? Diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Evet, Ebû Zerr'in burnu toprakta sürtülmesine rağmen o kul zinâ etse de, sirkat etmiş olsa da (Cennet'e girecektir) buyurdu. Râvî (Ebu'l-Esved der ki): Ebû Zerr bu hadîsi her rivâyet ettiğinde: Ebû Zerr'in burnu toprakta sürtülmesine rağmen, der idi. 1945

KİTÂBÜ'L-LİBÂS İpekli elbise giymek İPEKLİ KUMAŞTAN MA'MÛL ELBÎSE GİYMEKTEN RESÛL-İ EKREM'İN NEHYETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÖMER HADÎSİ Ömer b. el-Hattâb Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem Harirden (hâlis ipek elbîse geymekten) nehyetmiştir. Yalnız -paş parmağı yanındaki iki parmağiyle (şahâdet ve orta parmaklariyle) işâret ederek- şu kadarı müstesnâ demiştir. (Râvî Ebû Osmân Nehdî der ki:) Resûlu'llah bu işâretiyle (libâsının iki parmak mikdârı ipek) alâmetlerini (ve bu mikdârın menhî olmadığını) kasdetmiştir. 1946

KİTÂBÜ'L-LİBÂS İpekli elbise giymek HAZRET-İ ÖMER'İN RİVÂYET ETTİĞİ "DÜNYÂDA İPEKLİ ELBÎSE GİYEN ÂHÎRETTE GİYEMEZ" HADÎSİ Ömer b. el-Hattâb Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: Her kim dünyâda harîr libâs giyerse, âhirette giyemez, buyurmuştur: 1947

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Altın ve gümüş kap kullanmak;İpekli elbise giymek RESÛL-İ EKREM'İN -ALTIN, GÜMÜŞ KAPTAN SU İÇMEK VE YEMEK YEMEDEN, İPEKLİ ELBÎSE GİYMEKTEN VE ÜZERİNE OTURMAKTAN- MEN' ETTİĞİNE DÂİR HUZEYFE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Huzeyfe b. el-Yemânî Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem bizi şunlardan nehyetti: Altın, gümüş kap içinde su ve meşrûbat içmekten ve böyle kap içinde yemek yemekten, harîr ve dîbâc elbîse giymekten, ve böyle ikpekli kumaş üzerine oturmaktan. 1948

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Süslenmek için boyanmak RESÛL-İ EKREM'İN: KİŞİNİN SÜSLENMEK İÇİN YÜZÜNE BOYA SÜRMESİNİ, MENETTİĞİNE DÂİR ENES İBN-İ MALİK HADİSİ Enes b. Mâlik Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: "Kişinin (süslenmek ve neş'elenmek için vücûdüne) zâ'ferân (safran) sürünmesini nehyetti" dediği rivâyet olunmuştur. 1949

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Hz. Peygamber'in pabuçları RESÛL-İ EKREM TEK AYAKKABI GİYMEKTEN MEN' EDERDİ. İPTİDÂ SAĞ AYAKKABI GİYİLMESİNİ EMREDERDİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, (Râvî Ebû Mesleme Sa'îd tarafından) Enes İbn-i Mâlik'e: - Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem ayağındaki iki ayakkabı ile namaz kılar mı idi? Diye soruldu. O da: - Evet, diye tasdik etmiştir. 1950

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Tek ayakkabı ile gezmek RESÛL-İ EKREM TEK AYAKKABI GİYMEKTEN MEN' EDERDİ. İPTİDÂ SAĞ AYAKKABI GİYİLMESİNİ EMREDERDİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'lalh Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sakın sizin biriniz bir ayakkabı ile (herkesin gözü önünde) gezmesin. Yâ ikisini birden çıkarsın (çıplak gezsin), yâhut ikisini de giysin (giyimli gezsin). 1951

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Ayakkabı giyerken sağdan başlamak;Sağdan başlamak RESÛL-İ EKREM TEK AYAKKABI GİYMEKTEN MEN' EDERDİ. İPTİDÂ SAĞ AYAKKABI GİYİLMESİNİ EMREDERDİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sizin biriniz ayakkabısını giyeceği zaman, sağ ayağı ile başlasın, çıkaracağı zaman da sol ayağıyle çıkarmağa başlasın. Bu sûretle sağ ayak, giyilen iki ayağın önü, çıkarılan iki ayağın da sonu olsun. 1952

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Hz. Peygamber'in mührü RESÛL-İ EKREM'İN (MUHAMMED RESÛ'LULLÂH) YAZILI MÜHÜRÜ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem, gümüşten yüzük bir mühür edinmişti, üzerine de "Muhammed Resûlu'llah" ('Âl-i unvânını) nakşettirmişti. Bunun üzerine Resûlu'llah: Hiç kimse (ben hayatta iken) bu yazıyı yüzüğüne nakş ve taklît etmesin, buyurdu. 1953

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Erkekleşen kadınlar KADINLAŞAN ERKEKLERE VE ERKEKLEŞEN KADINLARA RESÛL-İ EKREM'İN LÂ'NET ETTİĞİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ABBÂS RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem erkeklerden kadınlaşanlara, kadınlardan da erkekleşenlere lâ'net etti (ilendi). Ve: Bu makule kimseleri evinizden kovunuz, buyurdu. İbn-i Abbâs der ki: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem falanı çıkardı, Ömer de filânı çıkardı. 1954

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Müşriklere benzememek;Sakal bıyık traşı EY MÜ'MİNLER! MÜŞRİKLERE HER TÜRLÜ HAL VE HAREKETİNİZDE MUHÂLEFET EDİNİZ! MEÂLİNDEKİ ABDULLÂH İBN-İ ÖMER RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Müşriklere (her bal ve hareketinizde) muhâlefet ediniz (ve benzemeyiniz.) Sakallarınızı bırakınız, bıyıklarınızı da iyice ve derince kesiniz!" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 1955

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Sakal boyamak YAHÛDÎLERE VE HIRISTİYANLARA DA MUHÂLEFET EDİNİZ! MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: Ashab'ım yahûdîler, hıristiyanlar sakallarını boyamazlar, siz onlara muhâlefet ediniz (kına ile boyayınız!) buyurduğu rivâyet olunmuştur: 1956

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Hz. Peygamber'in şemâili (vasıfları);Şemâil-i Şerîfe RESÛL-İ EKREM'İN MÜBÂREK SAÇI NE KISA VE KIVIRCIK, NE DE İKİ KULAĞI ARASINA VE BOYNUNA SARKIK UZUNDU, İKİSİ ARASI MU'TEDİL İDİ Enes b. Mâlik (Resûlu'llah'ı vasfederken) şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in (mübârek) saçı ne kısa ve kıvırcık, ne de iki kulağı arasına ve boynuna sarkık, uzun olmayıp ikisinin arası mu'tedil idi. 1957

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Hz. Peygamber'in şemâili (vasıfları);Şemâil-i Şerîfe RESÛL-İ EKREM'İN İKİ ELİ VE İKİ AYAĞI DOLGUN VE TOMBUL İDİ Enes b. Mâlik Şöyle vasfettiği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in iki eli, iki ayağı kalındı. Ben ne ondan önce, ne de sonra (güzellikte bir benzerini) görmedim. Resûlu'llah'ın iki avucu (hılkaten ve sûreten) açıktı. 1958

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Çocuk saçını yarım kesme ÇOCUKLARININ BAŞLARINI TIRAŞ EDİP ALNINDA PERÇEM DENİLEN SAÇ BIRAKMAKTAN NEHYE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ, YA TAMAM TIRAŞ EDİLİR, YÂHUT SAÇ TAMÂMİYLE BIRAKILIR Abdullâh b. Ömer Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in çocuk başının bir kısım saçını tıraş edip bir kısmının bırakılmasını nehyettiğini işittim, dediği rivâyet olunmuştur: 1959

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Güzel koku sürünmek HAZRET-İ ÂİŞE, RESÛL-İ EKREM'İN SAÇIAN EN SEVDİĞİ GÜZEL KOKULARI SÜRDÜĞÜNÜ RİVÂYET EDİYOR Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'i hoşlandığı en güzel koku ile kokulardım. Hattâ çaldığım koku onun başında ve sakalında parlayıp şakıdığını görünceye kadar devâm ederdim. 1960

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Güzel koku sürünmek RESÛL-İ EKREM'E HEDİYE EDİLEN GÜZEL KOKUYU REDDETMEDİĞİNE DÂİR ENES RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Enes b. Mâlik Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem (kendisine hediye olunan) hoş kokuyu reddetmezdi, dediği rivâyet olunmuştur. 1961

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Güzel koku sürünmek HACCETÜ'L-VEDÂ'DA İHRAMDAN ÇIKTIĞINDA VE İHRAMLANMAK SIRASINDA RESÛL-İ EKREM'E KOKU SÜRDÜĞÜNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Haccetü'l-vedâ'da, ben Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'i ihramdan çıktığında ve ihramlanmak murad ettiğinde tütyâ (denilen güzel koku) ile kokulardım. 1962

KİTÂBÜ'L-LİBÂS Resim yapmak RESME VE TERSÎME DÂİR RİVÂYETLER Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Resûlullah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Şu sûretleri yapanlar yok mu? İşte onlar, kıyâmet gününde: Haydi yaptığınız sûretlere can veriniz! Diye azâb olunacaklardır. 1963

KİTÂBÜ'L-LİBÂS  BU HUSÛSA DÂİR EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH'İN MÜHİM BİR RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in Allahu Teâlâ şöyle buyurdu, dediğini işittim, dediği- rivâyet olunmuştur: Allah buyurmuştur ki: "Benim yarattığım gibi yaratmağa savaşana kişiden daha zâlim kim vardır? Haydi: Onlar (lezzetli ve gıdâ hassası yerinde) bir habbe yaratsınlar ve böyle bir zerre vücûde getirsinler! (Ne gezer)". Bu hadîsin bir rivâyet tarîkında da: Haydi bir arpa tânesi yaratsınlar! Cümlesi ziyâde edilmiştir. 1964

KİTÂBÜ'L-LİBÂS;KİTÂBÜ'L-EDEB Almıyacağı malı artırmak;Birinin noksanının araştırmak;Buğz (kin);Çekememezlik;Dargınlık;Haset (çekememezlik);İslâm kardeşliği;Kin;Kusur aramak;Zandan kaçınmak RESÛL-İ EKREM'İN EN SEVDİĞİ LİBÂS, HİBER YÂNİ BÜRD-İ YEMÂNÎ DENİLEN PAMUKTAN VEYÂ KETENDEN NESC OLUNAN KUMAŞTAN İDİ, MEÂLİNDEKİ ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ;BU YOLDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH'İN DE BİR RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashab'ım, zandan (sebepsiz ithamdan) çekininiz! Çünkü sanıkla ithâm sözlerin yalanı çok olanıdır. Biribirinizin eksikliğini görmeğe ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araştırmayınız! Bir de almayacağınız bir malı alıcıyı zarara sokmak için arttırmayınız, biribirinize hased de etmeyiniz! Buğuz (düşmanlık) da etmeyiniz! Biribirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz de. Ey Allah'ın kulları, biribirinize kardeş (mesâbesinde) olunuz! (Biribirinizi seviniz!) 1993


KİTÂBÜ'L-EDEB

KİTÂBÜ'L-LİBÂS;KİTÂBÜ'L-EDEB Almıyacağı malı artırmak;Birinin noksanının araştırmak;Buğz (kin);Çekememezlik;Dargınlık;Haset (çekememezlik);İslâm kardeşliği;Kin;Kusur aramak;Zandan kaçınmak RESÛL-İ EKREM'İN EN SEVDİĞİ LİBÂS, HİBER YÂNİ BÜRD-İ YEMÂNÎ DENİLEN PAMUKTAN VEYÂ KETENDEN NESC OLUNAN KUMAŞTAN İDİ, MEÂLİNDEKİ ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ;BU YOLDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH'İN DE BİR RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashab'ım, zandan (sebepsiz ithamdan) çekininiz! Çünkü sanıkla ithâm sözlerin yalanı çok olanıdır. Biribirinizin eksikliğini görmeğe ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayâtınızı da araştırmayınız! Bir de almayacağınız bir malı alıcıyı zarara sokmak için arttırmayınız, biribirinize hased de etmeyiniz! Buğuz (düşmanlık) da etmeyiniz! Biribirinize arkanızı çevirip küsmeyiniz de. Ey Allah'ın kulları, biribirinize kardeş (mesâbesinde) olunuz! (Biribirinizi seviniz!) 1993

  ANA HAKKI, BABA HAKKINDAN ÜÇ KAT FAZLA OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'e bir kişi geldi. Ve: Yâ Resûla'llah! Benim güzel hizmet ve ülfet etmeme nâs içinde en ziyâde lâyık ve müstehak olan kimdir? Diye sordu. Resûl-i Ekrem: Anandır, diye cevab verdi. Sonra kimdir? Dedi. Resûl-i Ekrem: Sonra anandır, buyurdu. Sonra kimdir? Dedi. Resûl-i Ekrem: Sonra anandır, buyurdu. Sonra kimdir? Deyince (dördüncüde): Sonra babandır, diye cevap verdi. 1965

KİTÂBÜ'L-EDEB Büyük günahlar;Söğmek BÜYÜK GÜNÂHLARIN EN BÜYÜKLERİ. BUNLARDAN BİRİSİ DE ANAYA, BABAYA İSYÂN OLDUĞUNA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ Abdullâh b. Amr b. Âs Rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kerre Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem: - "Büyük günahların en büyüğünden birisi, kişinin anasına, babasına lâ'net etmesidir." buyurmuştu. Mecliste bulunanlar tarafından: - Yâ Resûla'llah! Kişi anasına, babasına nasıl söver? Diye soruldu. Resûl-i Ekrem: - O kimse birisinin babasına söver, o da (bi'l-mukabele) onun babasına söver, yine o kişi birisinin anasına söver, o da (bi'l-mukabele) onun anasına söver, buyurdu. 1966

KİTÂBÜ'L-EDEB Sıla-i Rahm AKRABÂ ZİYÂRETİNİ KESEN VE BUNU HALÂL SAYAN KİMSE CENNET'E GİREMEZ, HADÎSİ Cübeyr b. Mut'im Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: (Sebepsiz) akrabâ ziyâretini kesen (ve bunu halâl sayan) kimse Cennet'e giremez, buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur. 1967

KİTÂBÜ'L-EDEB Sıla-i Rahm SILA-İ RAHM'E DÂİR EBÛ HÜREYRE, AMR İBN-İ ÂS VE İBN-İ ÖMER RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Rahm (adı ki karın yakınlığı, hısımlıktır) rahmân (ismin)den alınmıştır. (Bu rahm karâbeti) sık ağaçların birbirine sarılmış kökleri gibidir. Allahu Teâlâ buyurdu ki: "Ey rahm karâbeti! Her kim sana bağlı bulunur (sıla-i rahm ederse) ben de ona rahmetini erdiririm, kim ki sana münâsebetini keserse, ben de ona rahmetimi keserim." 1968

KİTÂBÜ'L-EDEB Sıla-i Rahm SILA-İ RAHM'E DÂİR EBÛ HÜREYRE, AMR İBN-İ ÂS VE İBN-İ ÖMER RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSLERİ Amr İbn-i 'Âs Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'den gizli değil, açık olarak şöyle buyurduğunu işittim: Ebû Tâlib'in, babamın akrabâsı, benim velîlerim değillerdir. Benim velîm Allah'dır, ve sâlih mü'minlerdir. Şu kadar ki, babamın ve Ebû Tâlib'in rahm ve karâbet hakları vardır. O karâbet sebebiyle onlara bağlı bulunur (ziyâret eder)im. 1969

KİTÂBÜ'L-EDEB Sıla-i Rahm SILA-İ RAHM'E DÂİR EBÛ HÜREYRE, AMR İBN-İ ÂS VE İBN-İ ÖMER RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSLERİ Abdullâh b. Amr b. Âs Rivâyet olunduğuna göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Misliyle bilmukabele birr ü ihsân eden kişi, akrabâya hakîkî sıla-i rahmetmiş değildir. Lâkin hakîkî sılacı, kendisinden akrabâlık sıla ve ihsânı kesildiği halde sıla ve ihsanda bulunan kimsedir. 1970

KİTÂBÜ'L-EDEB Çocukları sevmek ÇOCUK SEVGİSİNE DÂİR ÂİŞE VE ÖMER RADİYA'LLÂHU ANHÜMA HADÎSLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e Bedevî bir Arab gelip: Yâ Resûla'llah! Siz çocuklarınızı öper (sever) misiniz? Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız, demişti. Resûl-i Ekrem: (Ey oğul) Allah senin gönlünden merhamet ve şefkati çekip çıkarmıştır, ben ne yapabilirim, diye cevab verdi. 1971

KİTÂBÜ'L-EDEB Çocuklara şefkat göstermek ÇOCUK SEVGİSİNE DÂİR ÂİŞE VE ÖMER RADİYA'LLÂHU ANHÜMA HADÎSLERİ Ömer b. el-Hattâb Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in huzurlarına (Hevâzin kabîlesinden) birtakım esirler gelmişti. Bunların içinde (emzikli) bir kadın vardı, (çocuğunu kaybetmişti.) O, göğsüne biriken sütü sağıyor (çocuklara) veriyor, emziriyordu. Bu kadın esirler arasında çocuğu(nu) bulunca hemen alıp sînesine bastı ve (derin bir şefkatle) çocuğunu emzirmeğe başladı. Bu yüksek şefkat levhasını görünce, Resûl-i Ekrem bize: Şu kadının çocuğunu ateşe atacağını sanır mısınız? Dedi. Biz de: Hayır, atmamağa muktedir oldukça atmaz, dedik. Resûl-i Ekrem: "İşte Allahu Teâlâ kullarına, bu kadının çocuğuna şefkatinden daha merhametlidir", buyurdu. 1972

KİTÂBÜ'L-EDEB Allâh'ın rahmeti;Merhamet ALLÂHU TEÂLÂ RAHMETİNİN YÜZDE BİRİSİNİ MAHLÛKÂTA VERMİŞTİR. ONUNLA İNSANLAR BİRBİRLERİNİ SEVERLER, ANALAR ÇOCUKLARINA ŞEFKÂT EDERLER Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Allahu Teâlâ rahmetini yüz parça yaptı da, doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün mahlûklar biribirlerine acırlar (sevişirler). Hattâ kısrak (yavrusunu emzirirken) dokunur korkusiyle bir ayağının tırnağını yukarı kaldırır. 1973


KİTÂBÜ'L-EDEB Çocukları sevmek RESÛL-İ EKREM'İN HAZRET-İ HASAN'LA ÜSÂME İBN-İ ZEYD'İ SÎNESİNE BASARAK, "ALLÂH'IM BUNLARA RAHMET VE SAÂDET İHSÂN ET. BEN BUNLARI SEVİYORUM" BUYURDU Üsâme b. Zeyd b. Hârise Şöyle dediğ rivâyet olunmuştur: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem beni alır dizine oturturdu, Hasan'ı da öbür dizine oturturdu, sonra bizi sînesine basarak: Allah'ım bunlara rahmet ve saâdet ihsan buyur. Çünkü ben bunların hayır ve saâdetlerini dileyorum, buyurdu. 1974

KİTÂBÜ'L-EDEB Allâh'ın rahmeti BİR KERE RESÛL-İ EKREM NAMAZ KILARKEN BİR BEDEVÎNİN: ALLÂH'IM BANA VE MUHAMMED'E RAHMET ET, BİZDEN BAŞKASINA MERHAMET ETME! DİYE DUÂ ETTİĞİNİ İŞİTTİ. NAMAZDAN ÇIKINCA BEDEVÎ'YE: SEN ALLÂH'IN GENİŞ RAHMETİNİ DARALTTIN! BUYURDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle demiştir: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem namaza durmuştu. Biz de onunla berâber durmuştuk. (Câhil) Bedevî bir Arab namaz içinde: Allah'ım bana ve Muhammed'e rahmetini ihsân et, bizden başka hiç kimseye rahmet etme, diye duâ etmişti. Resûl-i Ekrem selâm verince A'râbîye: Ey Bedevî! Sen Allah'ın geniş rahmetini daralttın, buyurdu. 1975

KİTÂBÜ'L-EDEB  MÜ'MİNLER BİRBİRLERİNE MERHAMETTE, MUHABBETTE, LÛTUF VE İHSANDA BİR VÜCUD GİBİDİR, HADÎSİ Nu'mân b. Beşîr Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivâyet olunmuştur: Bütün mü'minleri biribirlerine merhamette, muhabbette, lûtuf ve âtıfet hususlarında sanki bir vücûd misâli görürsün. O vücûdün bir uzvu hastalanınca, vücûdün öbür â'zâları birbirlerini hasta â'zânın elemine-uykusuzlukla, harâretle iştirâke çağırırlar (hasta uzvun elemini paylaşırlar). 1976

KİTÂBÜ'L-EDEB Ağaç dikmek BİR MÜSLÜMÂNIN DİKTİĞİ BİR AĞAÇ MEYVA VERİR DE ONU İNSAN VEYÂ HAYVAN YERSE, O KİMSE İÇİN SADAKA OLUR, MEÂLİNDE ENES RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Enes b. Mâlik Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: İslâm câmi'asından bir müslüman bir ağaç diker de, onun mahsûlünden bir insan, yâhut bir hayvan yerse muhakkak o yenilen şey, ağaç sâhibi için sadakadır. 1977

KİTÂBÜ'L-EDEB Merhametsize merhamet olunmaz CERÎR İBN-İ ABDULLÂH'IN RİVÂYET ETTİĞİ: MERHAMET ETMİYEN KİMSEYE MERHAMET OLUNMAZ, HADÎSİ Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 1978

KİTÂBÜ'L-EDEB Komşu hakkı CİBRÎL HİÇ DURMAZ BANA KOMŞU HAKKINI VASIYET EDERDİ. HATTÂ BEN: KOMŞUYU KOMŞUYA MÎRASCI KILACAK SANDIM! MEÂLİNDEKİ HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Cibrîl hiç durmaz komşu hakkına hürmet olunmasını bana vasiyyet ederdi. (Bu vasiyyet bir derece tevâlî etmişti ki) hattâ ben yakında (Allah'ın emriyle komşuyu) komşuya mîrascı kılacak sandım. 1979

KİTÂBÜ'L-EDEB Komşu hakkı KOMŞUSU ZULMÜNDEN, ŞERRİNDEN EMÎN OLMIYAN KİŞİ HAKÎKATEN ÎMÂN ETMİŞ OLMAZ, HADÎSİ Ebû Şüreyh Şöyle dediği rivâyet olunmuştur. Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem (bir kere arka arkaya üç kere yemîn ederek) Vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz! Buyurdu. (Mecliste hazır bulunanlar tarafından): Yâ Resûla'llah! Bu îmân etmiş olmıyan kimdir? Diye soruldu. Resûl-i Ekrem: Kim olacak, şu komşusu zulmünden, şerrinden emîn olmayan kişi, diye cevab verdi. 1980

KİTÂBÜ'L-EDEB Boşboğazlılık etmemek;Komşu hakkı;Misâfir ağırlamak KOMŞUSU ZULMÜNDEN, ŞERRİNDEN EMÎN OLMIYAN KİŞİ HAKÎKATEN ÎMÂN ETMİŞ OLMAZ, HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Allah'a ve âhiret gününe îmân edip inanan kişi, komşusuna ezâ etmesin ve Allah'a, ahîret gününe îmân eden her kişi misâfirlerine ikram etsin ve Allah'a, âhiret gününe îmân eden her kişi hayır söylesin, yâhut sussun (boşboğazlık etmesin). 1981

KİTÂBÜ'L-EDEB İyilik sadakadır SADAKA VE İHSÂNIN ENVÂ'I HAKKINDA EBÛ MÛSÂ EL-EŞ'ARÎ HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Her ma'rûf sadakadır" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 1982

KİTÂBÜ'L-EDEB Rıfk ALLÂHU TEÂLÂ HER HUSUSTA RIFK İLE, YUMUŞAKLIKLA MUÂMELE EDİLMESİNİ SEVER, MEÂLİNDEKİ HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem bana: muhakkak ki Allah, her hususta rıfk ile, yumuşaklıkla mu'âmele edilmesini sever, buyurdu, dediği rivâyet olunmuştur. 1983

KİTÂBÜ'L-EDEB Birlik, beraberlik;Hayra delâlet;Mü'minlerin birbirine bağlılığı İSLÂM CÂMİASINDA MÜ'MİNİN MÜ'MİNE BAĞLILIĞI, TAŞLARI BİRİBİRİNE KENETLİ YALÇIN DUVAR GİBİ METİNDİR, MEÂLİNDEKİ EBÛ MÛSÂ EL-EŞ'ARÎ RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem (bir hutbesinde: (İslâm câmi'asında) mü'minin mü'mine bağlılığı, taşları birbirine kenetli (yalçın) duvar gibi (metîn) dir, buyurdu. Sonra Resûl-i Ekrem (iki elinin) parmaklarını biribirine geçirdi. Râvî Ebû Mûsâ der ki: Resûl-i Ekrem (mescidde) otururdu. Kendisine bir kimse gelip bir şey istediğinde, yâhut bir hâcet dilediğinde oturduğu halde yüzü ile bize dönüp: "(Ashabım! Bu iş için) bana delâlet ediniz, me'cûr olursunuz! Maamâfih Allahu Teâlâ Peygamberlerinin niyâz ve istirhâmı üzerine dilediği şeyi muhakkak infâz eder" buyurdu. 1984

KİTÂBÜ'L-EDEB Lüzumsuz konuşmak;Mü'mine lânet etmemek;Söğmek RESÛL-İ EKREM'İN KİMSEYE FENÂ SÖZ SÖYLEMEDİĞİNE VE DARILMAK İSTEDİĞİNDE: YÜZÜ TOPRAK OLASI DERDİ, MEÂLİNDE ENES İBN-İ MÂLİK RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem kimseye sövmez (ve nesebine ta'n etmez) di. Ne lüzûmundan fazla söylerdi, ne de lâ'net ederdi. O, bizim birimize itâb edip darıldığında "Ona ne oldu? A alnı toprak olasıca!" buyururdu. 1985

KİTÂBÜ'L-EDEB Bir şey isteyeni boş çevirmemek;Hz. Peygamber'in cömertliği RESÛL-İ EKREM'DEN BİR ŞEY İSTENİLSİN DE (HAYIR) DİYE MENFÎ CEVAP VERSİN; ASLÂ VÂKI' DEĞİLDİR, MEÂLİNDE CÂBİR RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Câbir b. Abdullâh Rivâyete göre, Câbir: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'den bir şey istenilsin de O, (Lâ = hayır) desin asla vâkı' değildir, demiştir. 1986

KİTÂBÜ'L-EDEB Azarlamak;Hz. Peygamber'in güzel ahlâkı ENES İBN-İ MÂLİK'İN: ON SENE PEYGAMBER'E HİZMET ETTİM, BİR DEF'A OLSUN BANA: NE OF DEDİ, NE DE NİÇİN BÖYLE YAPTIN, YÂHUT BÖYLE YAPSAYDIN! DEMEDİ, MEÂLİNDEKİ HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e on sene hizmet ettim. Bir kere bana (canı sıkılıp da) "Öf" demedi, niçin böyle yaptın da demedi, böyle yapsaydın da demedi. 1987

KİTÂBÜ'L-EDEB Mü'mine fâsıklık isnâdı KİMSE KİMSEYE FÂSIK, KÂFİR! DİYE HİTÂB ETMESİN! SONRA BU KÖTÜ İSNÂD KENDİSİNE RÜCÛ' EDER, HADÎSİ Ebû Zerr-i Gıfârî Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittiği rivâyet olunmuştur: Hiç bir kişi başka bir kimseye fısk (sapıklık) isnâdiyle (Yâ fâsık, diye söz) atamaz, (atmağa hakkı yoktur) yine böyle küfür de isnâd edemez. Şâyet (atar da) attığı kimse atılan fıskın veyâ küfrün sâhibi değilse, bu sıfatlar muhakkak atan kimseye döner, (dokunur ve fâsık veyâ kâfir olur). 1988

KİTÂBÜ'L-EDEB İntihar;İslâm milletinden başkasına ant;Kendini öldürmek (intihar);Mâlik olmadığı malı adamak;Mü'mine küfür isnâdı;Mü'mine lânet etmemek;Sahip olmadığı şeyi adamak MÜSLÜMÂNA LÂ'NET ETMEK ONU ÖLDÜRMEKTİR, MEÂLİNDEKİ SÂBİT RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Sâbit İbn-i Dahhâk Sâbit İbn-i Dahhâk -ki, Şecere Ashâb'ından idi- radiya'llahu anh'den rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim İslâm'dan başka bir millet adına and içerse, o andığı millet gibidir. Âdem-oğluna, mâlik olmadığı malı nezretmesi de doğru değildir. Her kim de dünyâda bir vâsıta ile kendini öldürürse, kıyâmet gününde intihâr ettiği nesne ile azâb olunur. Her kim de bir mü'mine lâ'net ederse, bu da onu öldürmek gibi (günâh) dır. Her kim de bir mü'mine küfü isnâd ederse, bu da onu öldürmek gibi (günah) dır. 1989

KİTÂBÜ'L-EDEB Koğucular HUZEYFE RADİYA'LLÂHU ANH'İN KOĞUCULUK EDEN MÜFSİD KİŞİ CENNET'E GİREMEZ, MEÂLİNDEKİ HADÎSİ Huzeyfe b. el-Yemânî Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Koğuculuk eden (müfsid) kişi Cennet'e giremez" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 1990

KİTÂBÜ'L-EDEB Allâh'ı şâhit tutarak birini methetmek RESÛL-İ EKREM'İN HUZÛRUNDA BİR KİMSE BİRİSİNİ LÜZÛMUNDAN FAZLA MEDİH VE SENÂ ETMİŞTİ. BUNUN ÜZERİNE RESÛL-İ EKREM: YAZIKLAR OLSUN, SEN MÜ'MİN KARDEŞİNİN BOYNUNU VURDUN, HADÎSİ Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Rivâye göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in huzûrunda bir kimsenin adı anılmış da, orada bulunanlardan bir kişi adı geçen kişiyi hayır ile anmış (ve haddinden aşırı mübâlâğalı övmüştü). Bunun üzerine Resûl-i Ekrem ona: - Vay sana yazıklar olsun! Sen dostunun boynunu kopardın, dedi. Ve (bu merhamet ifâde eden) sözünü bir kaç kere tekrarladı. (Sonra) eğer sizin biriniz muhakkak bir dostunu medih mevki'inde bulunursa: Öyle sanırım ki o, şöyle iyidir, böyle iyidir, desin. Ve bu sözünü medhettiği adımın medhettiği sıfatlarla muttasıf olduğunu bilerek söylesin. (İç yüzünü ise) Allah (bilir ve ameline göre) muhâsebe eder. Binâenaleyh sizin biriniz Allah'ı şâhid tutarak hiç bir kimseyi tezkiye ve medhetmesin, buyurdu. 1991

KİTÂBÜ'L-EDEB Çekememezlik;Dargınlık;Haset (çekememezlik) ASHÂBIM! BİRİBİRİNİZE BUĞUZ, HASET ETMEYİZİN, ARKA ÇEVİRMEYİNİZ; BİRİBİRİNİZE KARDEŞ OLUNUZ! BİRİBİRİNİZLE ÜÇ GÜNDEN ZİYÂDE KÜS DURMANIZ HALÂL DEĞİLDİR, MEÂLİNDEKİ ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Resûl-i Ekrem Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ashâb'ım! Biribirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz, biribirinize hased etmeyiniz, biribirinizden (yüz çevirip arkalaşarak) ayrılmayınız. Ey Allah'ın kulları! Biribirinizle kardeş olunuz. (Kardeş sevgisi gösteriniz). Bir müslümanın din kardeşini üç günden fazla bırakması (küs durması) halâl değildir. 1992

KİTÂBÜ'L-EDEB  İKİ MÜNÂFIK HAKKINDA RESÛL-İ EKREM'İN: SANMAM Kİ FALAN VE FİLAN KİŞİLER BİZİM DÎNİMİZDEN BİR ŞEY ÖĞRENMİŞ OLSUNLAR, MEÂLİNDE HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Sanmam ki falan ve filân dînimizden bir şey bilirler. (Bu hadîsin) diğer bir rivâyet (tarîkın) da da: Sanmam ki falan ve filân bizim üzerinde bulunduğumuz şu (İslâm) dînimizi bilir olsunlar, vârid olmuştur. 1994

KİTÂBÜ'L-EDEB Birinin noksanının araştırmak;Kusur aramak ÜMMETİMİN HEPSİ ALLÂHU TEÂLÂ TARAFINDAN AFVOLUNACAKTIR; YALNIZ AÇIK GÜNAHKÂRLAR DEĞİL, MEÂLİNDE EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Ümmetimin hepsi (Allah tarafından) afvolunmuşlardır. Yalnız açık günahkârlar değil, bu (günahkâr) delilerden öyleleri vardır ki: Kişi geceleyin bir günâh işler, sonra: "Şöyle (bir gece hayâtı) yaşadım!" der. Halbuki o, Rabbi günahkâr (sabahleyin şuna buna): "Ey falan, ben dün gece şöyle şöyle (bir gece hayatı) yaşadım!" der. Halbuki o, Rabbi günâh işini ört bas ederek gecelemişti. Fakat bu deli Allah'ın örttüğü perdeyi açarak sabahliyor (fıskını gösteriyor). 1995

KİTÂBÜ'L-EDEB Dargınlık;Selâmlaşmak MÜ'MİNİN MÜ'MİNİ ÜÇ GÜNDEN FAZLA KÜS BIRAKMASI HALÂL DEĞİLDİR. İKİ MÜ'MİNİN HAYIRLISI ÖNCE SELÂM VERENİDİR, MEÂLİNDEKİ EBÛ EYYÛB ENSÂRÎ HADÎSİ Ebû Eyyûb-i Ensârî Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bir kişinin din kardeşini üç günden fazla küs bırakması, halâl değildir. Bir halde küslük ki, iki mü'min biribirine kavuştukları zaman birisi yüzünü şu tarafa çevirir, öbürüsü öte tarafa çevirir. Halbuki iki mü'minin hayırlısı şu önce selâm vermeğe başlayandır. 1996

KİTÂBÜ'L-EDEB Doğruluk;Yalancılar SÖZDE VE İŞDE DOĞRULUK İNSANI HAYRA İRŞÂD EDER. YALANCILIK DA İNSANI ŞERRE SÜRÜKLER, VE ALLAH HUZÛRUNDA KEZZÂB DEFTERİNE YAZILIR, MEÂLİNDEKİ İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: (Sözünde, işinde) doğruluk insanı hayra irşâd eder, hayırlı işler de Cennet'e kılavuzluk eder. O kimse ki, doğruluk şi'ârıdır. Nihâyet (bu seciyesiyle) sıddık (vasfına müstahak) olur. Yalancılık da muhakkak insanı fücûra (şerre) sürükler, şer de Cehennem'e götürür. O kimse ki, yalancılık onun şi'ârıdır. Nihâyet bu (idmanlı) yalancı da Allah'ın dîvânında "Kezzâb" defterine yazılır. 1997

KİTÂBÜ'L-EDEB Allâh'a oğul isnadı ALLÂHU TEÂLÂ'DAN ÇOK SABIRLI VE HALÎM HİÇ BİR FERD YOKTUR, ZÂT-I PÂKİNE OĞUL İSNÂD ETTİKLERİ HALDE O, AFVEDER VE MÜDDEÎLERİ RIZIKLANDIRIR, MEÂLİNDEKİ EBÛ MÛSÂ EL-EŞ'ARÎ RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Allahu Teâlâ'dan çok sabırlı ve aleyhinde işittiği (bâtıl iddi'âların verdiği) ezâya (daha halîm) hiç bir ferd, yâhud hiç bir şey yoktur. (Bak) hıristiyanlar Allah'a oğul isnâd ve iddi'â ediyorlar da Allahu Teâlâ yine onları afvediyor, türlü ni'metlere onları rızıklandırıyor. 1998

KİTÂBÜ'L-EDEB Kızgınlık ânında kendine hâkim olmak ŞİDDETLİ GÜREŞ TUTAN BASKIN PEHLİVAN KUDRETLİ DEĞİLDİR. ASIL KAHRAMAN, GAZAB ZAMÂNINDA NEFSİNE, İRÂDESİNE SÂHİP VE HÂKİM OLAN KİMSEDİR, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Çok güreş tutan baskın bir pehlivan çok kuvvetli değildir. Asıl kuvvetli kahraman gazab zamânında (ve intikam hırsiyle kanı kaynadığı sırada) nefsime mâlik (ve irâdesine hâkim) olandır. 1999

KİTÂBÜ'L-EDEB Öfkelenmemek NASÎHAT BUYURMASI TEMENNÎSİNDE BULUNAN BİR KİMSEYE: GAZABLANMA, ÖFKELENME! BUYURMUŞ. BU TEMENNÎSİNİ BİR KAÇ DEF'A TEKRARLADIĞINDA HEPSİNDE RESÛL-İ EKREM: ÖFKELENME! BUYURMUŞTUR, MEÂLİNDE EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e bir kişi: Yâ Resûla'llah! Bana nasîhat buyur, temennîsinde bulundu. Resûl-i Ekrem: Gazablanma (titizlenme sakın.) buyurdu. Bunun üzerine o kişi, Resûl-i Ekrem'e tekrar tekrar nasîhat temennîsinde bulundu (her def'asında) Resûl-i Ekrem: Gazablanma, buyurdu. 2000

KİTÂBÜ'L-EDEB Hayâ HAYÂNIN MÂHİYETİ, VEKAR VE SEKÎNAT HAKKINDA İMRÂN İBN-İ HUSAYN HADİSİ İmrân İbn-i Husayn Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: "Hayâ' ancak hayır getirir" buyurdu, dediği rivâyet olunmuştur. 2001

KİTÂBÜ'L-EDEB  GEÇMİŞ PEYGAMBERLERİN SÖZÜNDEN İNSANLARIN ERİŞTİĞİ HABERLERDEN BİRİSİ: "UTANMAZSAN DİLEDİĞİNİ İŞLE!" SÖZÜDÜR, MEÂLİNDEKİ İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Geçmiş peygamberlerin sözünden (hiç eksiksiz) nâsın eriştiği haberlerden birisi de: Utanmazsan dilediğini işle! (sözü) dür. 2002

KİTÂBÜ'L-EDEB Lâtîfe;Şaka RESÛL-İ EKREM'İN ÇOCUKLARA LÂTÎFE BUYURMASI Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem biz (çocuklar) ın arasına karışır (ve güler yüzle bize lâtîfe eder) di. Hattâ (kuşu olan) küçük kardeşime: Ey Ebû Umeyr! Nüğayr (kuşcağızı) ne oldu der (lâtîfe eder) di. 2003

KİTÂBÜ'L-EDEB Mü'min aldanmaz MÜ'MİN, BİR YILAN DELİĞİNDEN İKİ KERE SOKULMAZ, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: (Âkıl ve reşîd olan) mü'min bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz! Buyurmuştur. 2004

KİTÂBÜ'L-EDEB Şiir ŞİİRDEN BİR KISMI ŞÜPHESİZ Kİ HİKMETTİR, MEÂLİNDEKİ ÜBEY İBN-İ KÂ'B RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Übey İbn-i Kâ'b Resûlullah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: Şi'irden bir kısmı şüphesiz ki hikmettir (ibret-âmiz bir levhadır) buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2005

KİTÂBÜ'L-EDEB Şiir ŞİİRİN MEKRÛH KISMININ ZEMMEDEREK RESÛL-İ EKREM EFENDİMİZ: BİRİNİZİN KARNININ İÇİ ŞİİR DOLMAKTANSA İRİN DOLMASI HAYIRLIDIR, BUYURMUŞTUR Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: Sizden birinizin karnının içi şi'ir dolmaktansa irin dolması hayırlıdır, buyurmuştur. 2006

KİTÂBÜ'L-EDEB Âhiret hazırlığı ÂHİRETTE KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR'E DÂİR ENES İBN-İ MALİK HADİSİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Bâdiye halkından Bedevî bir Arap Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e gelerek: Yâ Resûla'llah! Kıyâmet ne zaman kopacak? Diye sormuştu. Bu hadîs yukarıda geçmişti. (Oradaki rivâyette Resûl-i Ekrem Bedevîye hakîmâne: Âhiret için ne hazırladın? Diye sormuştu). Râvî Enes İbn-i Mâlik Bedevînin (Yâ Resûla'llah! Benim Allah'a ve Onun Peygamber'ine muhabbetten başka âhiret için bir hazırlığım yoktur) diye cevab verdiğini bildirdikten sonra buradaki rivâyetinde Resûl-i Ekrem'in Bedevîye: Sen sevdiğin kimse ile berâbersin, buyurduğunu ziyâde etmiştir. Enes İbn-i Mâlik der ki: Biz Resûlu'llah'a: Yâ Resûla'llah! Âhirette biz de sevdiklerimizde berâber miyiz? Diye sorduk: Resûl-i Ekrem: Evet berâbersiniz, diye tasdîk buyurdu. (Biz bu cevaptan pek ziyâde bir ferah ve sevinç duyduk). 2007

KİTÂBÜ'L-EDEB Verdiği sözde durmayanlar VERDİĞİ SÖZÜNDE DURMAYIP CAYAN GADDAR KİŞİ İÇİN KIYÂMET GÜNÜNDE BİR BAYRAK DİKİLEREK: BU ADAM FALAN OĞLU FALANA GADR ETMİŞTİR, DİYE TEŞHÎR OLUNUR, MEÂLİNDE İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Verdiği sözünde durmayıp cayan gaddar kişi için kıyâmet gününde bir bayrak dikilir de: Bu adam falan oğlu filâna gadir etmiştir, diye i'lân olunur. 2008

KİTÂBÜ'L-EDEB  ÜZÜME KERM ADI VERMEYİNİZ! ÇÜNKÜ KERM ANCAK MÜ'MİNİN KALBİDİR, HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: 'İneb'e (üzüme) Kerm adı vermeyiniz. Kerm ancak mü'minin kalbidir. 2009

KİTÂBÜ'L-EDEB  PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN REBÎBESİ ZEYNEB'İN ADI BERRE İDİ. PEYGAMBERİMİZ DEĞİŞTİRİP ZEYNEB ADINI VERDİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Zeyneb'in adı Berre idi. Bu kızcağız adiyle kendisini tezkiye eder (beğenir) denildi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem ona Zeyneb adını verdi. 2010

KİTÂBÜ'L-EDEB Ağır yürümek;Yürümek âdâbı ÂİLE EFRÂDINA ADINI TERHÎM EDEREK ÇAĞIRMANIN CEVÂZINA DÂİR ENES HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Bir seferde Annem) Ümm-i Süleym bâzı kadınlar içinde idi. Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in kölesi (güzel sesli) Enceşe de (neşîdeler okuyarak kadınları (ve seferber hey'etin bindikleri develeri) sevkediyor ve hızlı yürütüyordu). Resûl-i Ekrem: "Ey Enceş ağır ol! Cam (gibi ince kalbli kadın yüreklerini kırarsın) buyurdu. 2011

KİTÂBÜ'L-EDEB  KIYÂMET GÜNÜNDE ALLÂH HUZÛRUNDA EN ÇİRKİN AD MELİKÜ'L-EMLÂK (=ÜLKELER PADİŞAHI) ADI OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kıyâmet gününde Allahu Teâlâ divânında en fâhiş (en menfûr ve çirkin) ad, Meliku'l-emlâk adıdır. 2012

KİTÂBÜ'L-EDEB Aksırana duâ etmek AKSIRAN VE ALLÂHU TEÂLÂ'YA HAMD EDEN KİŞİYE ÂFİYET VE RAHMETLE DU'Â HAKKINDA ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in yanında iki kişi (ayrı ayrı) aksırmıştı da Resûl-i Ekrem bunlardan birisini teşmît etmiş (hayır ve bereketle du'â buyurmuş) öbürüsüne du'â etmemişti. Buna niçin du'â buyurulmadı; diye sorulduğunda Resûl-i Ekrem: Şu (birinci) Allah'a hamdetti (Elhamdü li'llah) dedi ben de mukabele ettim, şu (ikinci) Allah'a hamdetmedi (ben de du'â ile karşılamadım) buyurdu. 2013

KİTÂBÜ'L-EDEB Aksırana duâ etmek;Esnemek MEDÂR-I SIHHAT OLAN AKSIRMA ALLAH'DAN, ESNEMEK ŞEYTANDAN OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Kulun medâr-ı sıhhat ve hiffeti olan) aksırığa Allah muhabbet eder. (Eser-i gaflet olan) esnemeği de fenâ görür. Ey mü'minler! Sizin biriniz aksırıp Allah'a hamd ederse onun Elhamdü li'llah dediğini işiden her müsülana Yerhamüke'llah di(ye mukabele et) mek aksıran mü'min için hak olur. Esnemeğe gelince, şüphesiz o, şeytandandır. Biriniz esnemek hâli geldiğinde gücü yettiği derecede onu gidermeye çalışsın! Çünkü biriniz esneyip (ha) di(ye ağzını ayır)ınca onun gafletine şeytan güler. 2014


KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN

  KÜÇÜĞÜN BÜYÜĞE, GEÇENİN OTURANA, AZIN ÇOĞU, BİNİTLİNİN YAYAYA SELÂM VERMELERİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE'NİN İKİ RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: Küçük büyüğe, geçen oturana, az çoğa selâm versin, buyurmuştur. 2015

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Selâmlaşmak KÜÇÜĞÜN BÜYÜĞE, GEÇENİN OTURANA, AZIN ÇOĞU, BİNİTLİNİN YAYAYA SELÂM VERMELERİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE'NİN İKİ RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Bir rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem: Süvârî piyâdeye, piyâde oturana, az çoğa selâm versin, buyurmuştur. 2016

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Selâmlaşmak RESÛL-İ EKREM SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM'E İSLÂM'IN HANGİ İBÂDETİ HAYIRLIDIR? DİYE SORAN BİR KİŞİYE: AÇI DOYURMAN, BİLDİĞİNE VE BİLMEDİĞİNE SELÂM VERMEN, BUYURMUŞ Abdullâh b. Amr b. Âs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e birisi: Yâ Resûla'llah! İslâm'ın hangi ibâdeti hayırlıdır? Diye sordu. Resûl-i Ekrem: (Aça) yemek yedirmen ve bildiğine, bilmediğine selâm vermendir, diye cevâb verdi. 2017

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Bir yere girmek için izin istemek (istizan);Evleri gözetlemek;İstizan NEBÎ SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM'İN HÂNE-İ SAÂDETLERİNDEKİ BİR PENCEREDEN BİR KİMSENİN İÇERİ BAKMASI HAKKINDAKİ HADİS Sehl b. Sa'd Şöyle dendiği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in hâne-i saâdetlerindeki bir pencereden bir kimse içeri bakmıştı. O sırada Resûlu'llah Midrâ (denilen bir demir) ile başını kaşıyordu. Bunun üzerine (bu münâsebetsiz) kişiye, eğer senin (böyle haremgâha) baktığını daha önce bilseydim şu demiri gözüne saplardım. Çünkü istîzân (vecîbesi) göz (görmesi) için teşrî' kılınmıştır, buyurdu. 2018

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Boş zaman;Sağlık İKİ Nİ'MET VARDIR Kİ, İNSANLARDAN ÇOĞU BUNLARI GÜZEL KULLANMAKTA ALDANMIŞTIR: SIHHAT VE BOŞ VAKİT, MEÂLİNDEKİ İBN-İ ABBÂS RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: İki ni'met (iki güzel hal) vardır ki, insanlardan çoğu bu ni'metleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat, boş vakit. 2019

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  ALLÂHU TEÂLÂ ALTMIŞ YAŞINA KADAR YAŞATIP ÖLDÜRMEDİĞİ HALDE YARATANI VE YAŞATANI TANIMIYAN KİMSENİN ÖZRÜNÜ REDDEDER, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Allahu Teâlâ altmış yaşına kadar (yaşatıp) ölümünü geri bıraktığı (halde yaratanı ve yaşatanı tanımıyan) kimsenin özrünü izâle ve red eder. 2020

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Dünya sevgisi;İhtiyarlıkta mal hırsı;Tûl-u emel İHTİYAR KİŞİNİN GÖNLÜ İKİ HUYDA HER ZAMAN GENÇTİR: DÜNYÂ SEVGİSİ, UZUN EMEL, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: İhtiyar gönlü, iki huyda her zaman genç bir halde bulunur: Dünyâ sevgisi, uzun ömür. 2021

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Mü'min Cennete girer KIYÂMET GÜNÜNDE ALLAH HUZÛRUNA ALLAH RIZÂSI İÇİN LÂ İLÂHE İLLÂ'LLÂH DİYEREK GELEN KİMSEYE ALLÂHU TEÂLÂ CEHENNEM ATEŞİNİ HARAM KILAR, MEÂLİNDE İTBÂN RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ VE ÎZÂHI Ensâr'dan İtbân İbn-i Mâlik Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kıyâmet gününde Lâ ilâhe illâ'llah diyerek ve bu tevhîd kelimesiyle Allah'ın zâtını kasdederek (Allah divânına) hiç bir kul gelmez, ancak Allahu Teâlâ ona Cehennemi haram kılar. 2022

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Sevdiklerinin kaybına sabretmek MÜ'MİN KULUMUN ÂİLESİNDEN EN SEVDİĞİ BİRİSİNİ ELİNDEN ALDIĞIMDA BUNUN MUHAKKAK ECRİ CENNET'TİR, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Allahu Teâlâ buyurur ki: "Mü'min kulumun dünyâdaki âilesinden (ana baba, karı koca, evlâd kardeş gibi) en sevdiği birisini elinden aldığımda, sonra o da benden ecrini istediğinde, benim katımda o kulumun mükâfâtı ancak ve muhakkak Cennet'tir." 2023

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Sâlih mü'minler BU ÜMMETİMİN ALLA HUZÛRUNA İLK ÖNCE SÂLİH KULLARI GİDECEK, GERİYE DE ARPANIN, HURMANIN ÇALKANTI KOZALAKLARI GİBİ ISKARTALARI KALACAK, MEÂLİNDEKİ MİRDÂS RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Eslem'li Mirdâs Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Bu ümmetin ilk önce sâlih kulları birbiri arkasında (Allah dîvânına) gidecek, geriye de arpanınn, yâhut hurmanın çalkantı kozalakları gibi ıskartaları kalacaktır ki, Allah onlara hiç bir veçhile kıymet vermiyecektir. 2024

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Hırs;Tevbe-İstiğfar ÂDEM-OĞLUNUN İKİ DERE DOLUSU MALI OLSA BİR ÜÇÜNCÜSÜNÜ İSTER. ÂDEM-OĞLUNUN MUHTERİS GÖNLÜNÜ ANCAK TOPRAK DOLDURUR! MEÂLİNDEKİ İBN-İ ABBÂS RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Âdem-oğlunun iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsü ister. Âdem oğlunun (muhteris) gönlünü topraktan başka bir şey dolduramaz. Şu kadar ki (ihtirastan nefret edip) tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabûl eder. 2025

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  KİŞİNİN KENDİ ÖZ MALI, ÖLÜMÜNDEN ÖNCE HARCADIĞI MALIDIR. ÖLÜMÜNDEN GERİYE KALAN DA MÎRASCILARINDIR, MEÂLİNDEKİ İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Rivâyete göre, bir kere Resûlullah Salla'llahu aleyhi ve sellem Ashâbına: Hanginize mîrascısının malı kendi malından çok sevimlidir? Diye sordu. Onlar da: Yâ Resûla'llah! İçimizde hiç bir kimse yoktur ki, malı kendisine her şeyden sevimli olmasın,dediler. Resûl-i Ekrem de: Çünkü kişinin kendi malı (ölümüne) takaddüm (ve hayra sarf) ettiği malıdır. (Kıyâmette onun sevâbını bulacaktır). Mîrascısının malı da kişinin (hayra sarfetmeyip ölünceye kadar) te'hîr ettiği malıdır, buyurdu. 2026

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Hz. Peygamber'in Ebû Hureyre'ye Ebû Hirr hitâbı;Misâfir ağırlamak;Suffe ashâbı RESÛL-İ EKREM'İN ASHÂB'ININ EHL-İ SUFFE DENİLEN FAKİRLERİ VE BUNLARIN FERÂGATLİ HAYATLARI, BUNLARA BİR ÖRNEK OLAN EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH'İN BİR RİVÂYETİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, müşârün-ileyh şöyle der idi: Kendisinden başka ma'bûd olmayan Allah'a yemîn ederim ki, kat'î sûrette ben (kâh) açlıktan karnıma taş bağlardım. Bir gün ben (Resûlu'llah ile Ashâb'ının mescidden) çıkıp gittikleri yol uğrağı üzerine (aç ve mecalsiz) oturdum. Bu sırada Ebû Bekir geçti. Ona Allah Kitâbı'ndan bir âyet sordum. (Maksadım öğrenmek değildi, pek iyi biliyordum) ben yalnız karnımı doyurtmak istiyordum. Ömer de geçti gitti, beni doyurmadı. Sonra Ebu'l-Kasım Salla'llahu aleyhi ve sellem uğradı, ve beni görüp kendimdeki halsizliği, yüzümdeki açlık âsârını anlayınca, Resûlu'llah güldü. Sonra bana: Yâ Ebâ Hirr! Dedi. Ben de: Buyurunuz, emrinize hazırım Yâ Resûla'llah! Dedim. Resûl-i Ekrem: Ardım sıra gel, buyurdu, yürüdü. Ben de onu takip ettim. (Hâne-i saâdete) girdi. Ben de izin diledim. Bana da izin verildi. Resûlu'llah girdiğinde bir bardak içinde süt buldu. Bu süt nereden geldi? Diye sordu. Sana falan kişi veyâhut falan kadın hediye etti, dediler. Resûlu'llah da bana: Yâ Ebâ Hirr! Diye seslendi. Ben de: Buyurunuz yâ Resûla'llah! Emrinize hazırım, dedim. Haydi Ehl-i Suffe'ye git, onları bana çağır, buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: Ehl-i Suffe İslâm konukları idiler. Ne sığınacak âileleri, ne malları, ne de bir dostları ve âşinâları vardı. Resûlu'llah, bir sadaka geldiğinde sadaka malını onlara gönderirdi. Sadaka malından kendisi bir şey yemezdi. Bir hediye geldiğinde de bunu da Ehl-i Suffe'ye gönderirdi. Hediyeden kendisi de alırdı. Fakat Ehl-i Suffe'yi hediyeyi ortak kılardı. Ebû Hüreyre der ki: Ehl-i Suffe'yi (Süt ziyâfetine) da'vet bana çok fenâ geldi. (Kendi kendime) dedim ki: "Suffe halkı içinde şu bir bardak süt nedir ki? Lâyık olan şu sütten bir yudum bana isâbet edebilmeli idi de, iktisâb-ı kuvvet etmeli idim. Da'vet edilmelerine memur olduğum Suffe halkı şimdi gelip onlara dağıttığımda bu bir bardak sütten bana ne düşecek?" diye endîşeleniyorum. Fakat Allah'a ve Resûlu'llah'a itâatten başka çâre yoktu. Bu cihetle gittim, halkı da'vet ettim. Geldiler, izin dilediler. Verilen müsâade üzerine Hâne-i Saâdet içinde baştan başa yer aldılar. Bunun üzerine Resûlu'llah: Yâ Ebâ Hirr! Diye bana seslendi Ben de: Emir buyur yâ Resûla'llah! Emrini beklerim, dedim. Şu süt bardağını al, misâfirlere ver, buyurdu. Ben de bardağı alıb vermeğe başladım: Bir kişiye veriyorum. O, kanıncaya kadar içiyordu, sonra bardağı bana veriyordu. Ben de alıb diğer bir kiyiye veriyordum. O da kanıncaya kadar içiyor, sonra bardağı bana veriyordu. Bu sûretle bütün halk kana kana içip bardağı bana vererek tâ Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'e kadar gelib dağıtım sona erdi. Artık da'vetlilerin hepsi süte kanmışlardı. Şimdi süt bardağını Resûlu'llah aldı, elinde tutarak bana bakıp güldü ve: Yâ Ebâ Hirr! Buyurdu. Ben de: Emret yâ Resûla'llah! Emrinize hazırım,
dedim. Süt içmedik ben kaldım, bir de sen, dedi. Ben de: Doğru buyurdunuz yâ Resûla'llah! Dedim. Resûlu'llah bana: Haydi otur da iç! Buyurdu. Ben de oturdum, içtim. Resûlu'llah tekrar iç! Buyurdu. Ben de içtim. Resûlu'llah tekrar tekrar iç! Diye emir ediyordu. (Ben de içiyordum) en sonu: Yâ Resûla'llah İçemiyeceğim. Seni Hak Peygamber gönderen Allah'a andolsun ki, süt gidecek yol bulamam, dedim. Öyle ise bardağı bana ver, buyurdu. Ben de verdim. Resûlu'llah da Allah'a hamdetti ve Besmele çekib geri kalan südü içti. 2027

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  RESÛL-İ EKREM'İN: ALLÂH'IM, MUHAMMED ÂİLESİNE GEÇİNECEK KADAR RIZK İHSÂN ET! DİYE DU'Â BUYURDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: Allah'ım! Muhammed âilesine geçinecek kadar rızk ihsan buyur, diye du'â ettiği rivâyet olunmuştur. 2028

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Allâh'ın rahmeti;Doğruluk;Îtidâlli hareket RESÛL-İ EKREM BİR HUTBESİNİN SONUNDA ASHÂB-I KİRÂM'A Î'TİDÂL İLE HAREKET ETMELERİNİ EMREDİP Î'TİDÂL İLE MAKSADINIZA ERERSENİZ, BUYURDUĞU EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem bir hutbesinde: - Ashâb'ım! Sizden hiç birinizin ibâdeti asla kendisini kurtaramaz, buyurmuştu. Bunun üzerine Ashâb: - Yâ Resûla'llah! Seni de mi ibâdetiniz kurtaramaz? Diye sorduklarında Resûl-i Ekrem: - Evet beni de. Şu kadar ki, Allah beni rahmetiyle setr ve muhâfaza etmiştir, buyurdu. Ashâb'ım! Doğruluğu iltizâm ediniz, İbâdetinizde ifrât etmeyiniz. Gündüzün ilk ve son saatlerinde yürüyünüz, gecenin bir saâtinden de istifâde ediniz. ve (her hal ve hareketinizde) i'tidâli iltizâm ediniz. İ'tidâli iltizâm ediniz ki, maksadınıza eresiniz. 2029

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  ALLÂHU TEÂLÂ'YA EN SEVİMLİ İBÂDET VE HAYIRLI İŞ -AZ OLSA BİLE- DEVAMLI OLANIDIR, MEÂLİNDEKİ HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kere Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'e: Yâ Resûla'llah! Hangi ibâdet Allahu Teâlâ'ya çok sevimlidir? Diye sorulmuştu. O da: Az olsa bile en devamlı edileni, buyurdu. 2030

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Allâh'ın rahmeti;Devamlı ibâdet ALLÂHU TEÂLÂ'YA EN SEVİMLİ İBÂDET VE HAYIRLI İŞ -AZ OLSA BİLE- DEVAMLI OLANIDIR, MEÂLİNDEKİ HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Allah'ın rahmet deryâsındaki bunca genişliği kâfirler bilseydi, Cennet'ten ümidlerini kesmezlerdi. Eğer mü'minler de Allah'ın tâmûsundaki her gûnâ azâbı bilselerdi, Cehennem azâbınadn emîn olmazlardı. 2031

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Dili tutmak;Şehvetin kötülüğü;Zinâdan kaçınmak KİM Kİ DİLİNİ, TENÂSÜL UZVUNU ŞERDEN MUHÂFAZA ETMEYİ TE'MÎN EDERSE, BEN DE ONA CENNET-İ TE'MÎN EDERİM, MEÂLİNDEKİ SEHL İBN-İ SA'D HADÎSİ Sehl b. Sa'd Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim ağzın iki kemiği arasındaki dilini ve iki budu arasında bulunan (uzv-ı tenâsül)ünü (şerden esirgemeyi) bana tazmîn (ve te'mîn) ederse ben de, o kişiye Cennet'i te'mîn ederim. 2032

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Güzel söz;Kötü söz KİM Kİ DİLİNİ, TENÂSÜL UZVUNU ŞERDEN MUHÂFAZA ETMEYİ TE'MÎN EDERSE, BEN DE ONA CENNET-İ TE'MÎN EDERİM, MEÂLİNDEKİ SEHL İBN-İ SA'D HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bir kul Allah'ın hoşnûd olduğu (mübârek kelimeler) den bir kelimeyi (o kelimeye hiç ehemmiyet vermiyerek) mübâlatsız söyleyiverir. Halbuki Allahu Teâlâ o kelime sebebiyle o kimsenin derecesini yüceltir. Şu bir kul da vardır ki, Allahu Teâlâ'nın gazâbını mûcib bir kelimeyi (ona ehemmiyet vermiyerek) mübâlatsız söyleyiverir. Halbuki Allahu Teâlâ o kötü söz sebebiyle o kimseyi Cehennem'in dibine indirir. 2033

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  RESÛL-İ EKREM'İN DÎNE DA'VET ETTİĞİ İLK HİTÂBESİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Rivâyete göre, Resûlullah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Benim meselim (benzerim) ve beni kendisiyle (size) Allah'ın Peygamber gönderdiği şeyin meseli şu bir kimsenin benzeri gibidir ki, o, kavmine gelerek: "Şurada gözümle asker gördüm (onlar beni soydular, ben kaçtım. Şimdi haber veriyorum) görüyorsunuz ben çıplak bir nezirim (sizi yarının musîbetinden korkutuyorum) hemen kurtulmağa, hemen kaçmağa bakınız! Der. Bu haber üzerine kavminden bir kısmı sözünü tutarak bütün gece vekar ve haysiyetleriyle kaçıp kurtulmuşlardır. Kavminden bir kısmı da onu yalanlamışlardır. Bunun üzerine sabahleyin ansızın onları asker basıb öldürmüştür." 2034

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN İbâdet meşakkati;Şehvetin kötülüğü ASHÂB'IM! CENNET SİZE NALINLARINIZIN TASMASINDAN YAKINDIR. CEHENNEM DE BÖYLEDİR, MEÂLİNDE İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Cehennem şehvet perdesiyle örtülmüştür. (Oraya) şehvetler (irtikâbiy)le (girilir). Cennet de nefsin hoşlanmadığı ibâdetlerle korunmuştur, (buraya da ibâdet meşakkatleriyle girilir). 2035

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Cennet, Cehennem insana yakındır ASHÂB'IM! CENNET SİZE NALINLARINIZIN TASMASINDAN YAKINDIR. CEHENNEM DE BÖYLEDİR, MEÂLİNDE İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Rivâyete göre, Resûlullah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Ashâb'ım!) Cennet sizin her birinize nalınının tasmasından daha yakındır, Cehennem de bunun gibi (yakın) dır. (Tâ'at Cennet'e, ma'sıyet Cehennem'e yaklaştırır). 2036

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Kendinden aşağı hallilere bakmak EHL-İ SÜNNETLE MU'TEZİLENİN HÜSÜN, KUBUH HAKKINDAKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: (Ashâb'ım!) Sizden biriniz hilkat, mal, evlâd ve ahfâd husûsunda kendisinden artık olan kimselere baktığı zaman (me'yûs olmasın!) hemen kendisinden aşağı (halli) lere baksın. 2037

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Güzel amele niyet edip yapamamak;İyiliğin mükâfâtı;Kötülükten vazgeçmek EHL-İ SÜNNETLE MU'TEZİLENİN HÜSÜN, KUBUH HAKKINDAKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem Rabbi Celle ve 'Alâ'dan rivâyet ettiği bir hadîsde şöyle demiştir: Allahu Teâlâ eşyânın güzellerini, fenâlarını takdîr etti (yazdı). Sonra güzellerin güzelliğini, fenâların da çirkinlerini açıkladı. Her kim bir güzel (hayır ve ibâdet) yapmak diler de onu yapamazsa Allah o kimse hesâbına kendi dîvânında (meleklerine) tam bir hasene (sevâbı) yazdırır. Eğer o kimse güzel bir iş yapmak ister ve yaparsa, Allah o kimse hesâbına kendi dîvânında on hasene sevâbından yedi yüz misline ve daha çok emsâline kadar hasene sevâbı yazdırır. Şu bir kimse de kötü bir iş işlemek ister de onu yapmazsa, o kimse de Allahu Teâlâ dîvânında tan bir hasene sevâbı yazdırır. Eğer o kimse fenâ bir iş yapmak ister de, o fenâlığı da yaparsa, Allahu Teâlâ onun aleyhine bir kötülük günâhı yazdırır. 2038

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  EMÂNETİN SÛRET-İ NÜZÛLÜNE VE REF'İNE DÂİR HUZEYFE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Huzeyfe b. el-Yemânî Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem bana iki hâdise haber verdi. Bunlardan birisini gördüm, öbürüsünü görmeyi de gözlüyorum. Resûlu'llah bana (Emânetin nasıl indiğini şöyle) haber verdi: Emânet (yâni din duyguları, adâlet ve emniyet umdeleri ilk önce) sâlih kimselerin gönüllerinin derinliğine iner (fıtrî duygulanırlar). Sonra o kullar Kur'ân'dan bilgi alırlar, daha çok Sünnet'ten öğrenirler (kesbî duygulanırlar). Resûlullah bana emânetin ref'ini (geri kaldırıldığını) da haber verib şöyle buyurdu: (Fıtrî ve kesbî duygulanan bilgiç) kişi (gece) uykusunu uyur. O, uyurken emânet hâfızasından (silinib) alınır da, emânetin eseri (izi ve yeri), rengi uçuk bir nokta hâlinde yanık yeri gibi kalır. Sonra o (bilgin) kişi bir uyku daha uyurken emânetin (geri kalan kısmı da) alınır. Bunun eseri ve yeri de balta sallayan bir işçinin avucundaki kabarcık gibi kalır (bir zaman sonra o da söner gider). Şu halde (o mübârek) emânet, senin ayağına düşürdüğün bir kıvılcımın düştüğü yeri şişirtip, senin onu bir kabarcık hâlinde görmen gibidir. Halbuki bu kabarcıkta (vücûdun hayâtî uzviyeti üzerinde müessir) bir şey yoktur (bir zaman sonra söner, gider). Şu vaziyette halk biribirleriyle alış veriş etmek ve medenî münâsebette bulunmak için (müşkül bir günün) sâbahına erişmiş bulunur. Hiç bir kimse emâneti edâ etmek imkânını bulamaz. Şöyle ki: (Kâh) falan oğulları içinde emin kimse vardır (emâneti ona veririm) denilir. (Kâh) birisinin lehine: "O ne akıllıdır, ne tedbirlidir, o ne zerâfetli zattır, o ne kahramandır" diye şahâdet olunur. Halbuki hakkında propağanda yapılan şahsın kalbinde hardal dânesi kadar îmân eseri yoktur. Huzeyfe hazretleri der ki: Bana öyle bir zaman karşı geldi, (öyle bir zamanda yaşadım) ki, o (saâdetli ve emânetli) devirde ben kiminle mübâyaa edeceğim? Diye tasalanmazdım. Çünkü medenî münâsebette bulunacağım kimse müslümansa onu İslâm dîni (bana hiyânet etmekten) men' ederdi. Eğer hıristiyan (ve yahûdî) ise onu (bulunduğu yerin) vâlisi hıyânetten men' ederdi. (Bu sûretle o devirde umûmî bir emniyet vardı). Bugün ise ben filân ve falandan başka kimse ile alış veriş edemez oldum. 2039

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Sâlih insan bulmak zordur İNSANLAR -İÇİNDE BİNİLMEĞE YARAR BİR DÂNE BULUNMIYAN- YÜZ DEVEYE BENZER, MEÂLİNDEKİ İBN-İ ÖMER RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, İbn-i Ömer, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Nâs yüz deve gibidir. Fakat içinde necîb, kullanışlı bir dâne bulmaya-yazarsın!" buyurduğunu işittim, demiştir. 2040

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Gösteriş;Riyâkârlık MÜRÂÎNİN RİYÂSININ TEŞHÎR OLUNACAĞINA DÂİR CÜNDÜB HADÎSİ Cündüb b. Abdullâh Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim (işlediği bir hayrı, ikbâl için) halka duyurursa, Allah onun (gizli işlerini) duyurur. Her kim de (işlediği hayrı) gösterir (mürâilik eder) se, Allah da onun riyâkârlığını teşhîr eder. 2041

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Allâh'a sığınmak;İbâdet edenlere düşmanlık etmemek NÂFİLE İBÂDETLE ALLÂHU TEÂLÂ'YA YAKINLIK HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurdu, demiştir: Her kim beni tanıyan ve ihlâs ile bana ibâdet eden bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harb i'lân ederim. Bana kulum hiç bir şey ile yaklaşamaz, ancak kendisine farz kıldığım şeyleri sevmesiyle yaklaşır. Her zaman kulum bana nâfile ibâdetleriyle de yaklaşmak ister. Nihâyet ben ona muhabbet ederim. Artık ben kulumu sevince onun işidir. Kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı mesâbesinde olurum (ve bu â'zâlariyle husûlünü arzu ettiği bütün dileklerini veririm). Diliyle de her ne isterse muhakkak onları da ihsân ederim. Bana sığınmak isteyince de muhakkak kulumu sıyânet ederim. Ben yapmasını dilediğim hiç bir şey hakkında -mü'minin ölümü karşısındaki tereddüdüm gibi- tereddüt etmedim. (Fakat bunda) kulum ölümü hoşlanmıyordu. Ben de kuluma acı gelen şeyi sevmiyordum. 2042

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Allah sevgisi;Mü'minin ölüm hali;Ölüye makâmı gösterilir KÜÇÜK, BÜYÜK KIYÂMET HAKKINDA ÜBÂDE İBN-İ SÂMİT VE HAZRET-İ ÂİŞE HADİSİ Ubâde b. es-Sâmit Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim Allah'a kavuşub görmeğe muhabbet ederse, Allah da ona kavuşub görmesini sever. Her kim de Allah'a mülâkî olmayı hoşlanmazsa, Allah da ona mülâkî olmayı hoşlanmaz. 'Âişe, yâhud Peygamber'in bâzı kadınları: Yâ Resûla'llah! Biz, ölümü hiç hoşlanmayız, demişlerdi. Resûl-i Ekrem kadınlara: Ölüm sizin bildiğiniz gibi değil. Belki şöyledir: Mü'mine ölüm hâli gelince Allah'ın o kulundan hoşnutluğu, Allah'ın ikrâm ve ihsânı müjdelenir. Bu müjde üzerine artık mü'min'e önünde (ölüm gibi) kendisini karşılayacak hallerden sevimli bir şey olamaz. O anda mü'min Allah'a mülâkî olmaya muhabbet eder, Allah da mü'min kuluna mülâkatı sever. Fakat kâfir öyle değildir. Ona ölüm hâli hazır olduğunda Allah'ın azâbı ve ukubeti müjdelenir. O anda kâfire önündeki ölüm gibi, hallerden çirkin bir hal olamaz. Bu sûretle kâfir Allah'a mülâkî olmayı fenâ görür, Allah da ona mülâkî olmayı fenâ görür. 2043

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  KÜÇÜK, BÜYÜK KIYÂMET HAKKINDA ÜBÂDE İBN-İ SÂMİT VE HAZRET-İ ÂİŞE HADİSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Haşin, câhil bâdiye arablarından birtakım münâsebetsiz kimseler vardı. Bunlar Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e gelirler: Kıyâmet ne zaman kopacak? Diye sorarlardı. Resûlu'lalh da bunların en küçük yaşlısına bakar da: Şu genç yaşarsa buna ihtiyarlık erişmeden sizin başınızda kıyâmetiniz kopar (ölürsünüz) buyururdu. 2044

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Cennet ehli;Kıyâmet dehşeti MAHŞER SÂHASI HAKKINDA EBÛ SA'ÎD HUDRÎ RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kıyâmet gününde (kürre-i) arz tandırda pişirilen bazlama ve pide gibi olur. Allahu Teâlâ onu yed-i kudretiyle çevirir, çevirir, (düzelinceye kadar) alt üst eder. Sizin biriniz yolculukta bazlamasını (tandıra koyup pişirinceye kadar) evirip çevirdiği gibi. (Bu muazzam pide uzun müddet mevâfıkta bekleyen) ehl-i cennet için sefer azığı olarak hazırlanır. Ebû Sa'îd Hudrî der ki: Bu sırada bir yahûdî geldi. Yâ Ebe'l-Kasim! Allah sana mübârek kılsın. Ehl-i cennetin kıyâmet günü yol azığı ne olduğunu haber vereyim mi? Dedi. Resûl-i Ekrem: Evet, buyurdu. Yahûdî: Resûl-i Ekrem'in buyurduğu gibi (kürre-i) arz bir pide kılınır, dedi. Bunun üzerine Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem bize baktı. Sonra (istiğrâb ile) son dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra yehûdî: Sana ehl-i cennetin ekmeklerinin katığını da bildireyim mi? Dedi. Bu da: Bâlâm ile Nûn'dur, dedi. Ashab: bunlar ne şeydir? Diye sordular, Yahûdî: Öküzle balıktır. Bu iki hayvanın ciğerinin (En nefis ve ciğere muallâk) münferid bir parçasını (Ehl-i cennetin havassından) yetmiş bin kişi yiyecektir, diye cevab verdi. 2045

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Haşr MAHŞER SÂHASI HAKKINDA SEHL İBN-İ SA'D RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Sehl b. Sa'd Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Kıyâmet günü insanlar beyaz, duru beyaz ve kepekten arınmış undan ma'mûl çörek gibi bir sâha üzerinde haşr olunurlar. Sehl İbn-i Sa'in, yâhut başka birisinin rivâyetine göre: O sâhada bir kimseye delâlet edecek (yol gösterecek dağ, taş gibi) nişâne de yok. 2046

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Haşr HAŞR VE MAHŞER HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: İnsanlar (dünyânın son deminde) üç fırka olarak haşrolunurlar. Birinci fırka müstakbel hayâtı özliyen, (geride kalan dünyâ hayâtından) nefret eden zümredir, (bunlar zâd ve râhileleri bol olanlardır). İkinci fırka ikisi bir deve, üçü bir deve, dördü bir deve, onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların bakıyesini (ki, üçüncü fırkadır) bir ateş haşredip toplar. Onlar nerede istirahat ederlerse o ateş de berâber istirahat eder, onların geceledikleri yerde onlarla berâber geceler, onların sabahladıkları yerde birlik sabahlar ve onlarla berâber yürüyüp onların akşamladıkları yerde berâber akşamlar. 2047

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Haşr MAHŞERDE HILKAT-İ ASLİYE ÜZERE ÇIPLAK HAŞROLUNACAĞI HADÎSİ HAZRET-İ ÂİŞE'DEN RİVAYET Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem: İnsanlar ayakkabısız, vücûdu çıplak ve (ilk yaradılışları gibi) sünnetsiz haşrolunacaklar buyurdu. Ben de: Yâ Resûla'llah! Erkek, kadın berâber mi? Bunlar birbirlerine (edeb yerlerine) bakarlar, dedim. Resûl-i Ekrem: Yâ Âişe! Haşir işi çok güçtür, insanların birbirlerine bakmalarına müsâit değildir, buyurdu. 2048

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Haşr MAHŞERDE HILKAT-İ ASLİYE ÜZERE ÇIPLAK HAŞROLUNACAĞI HADÎSİ HAZRET-İ ÂİŞE'DEN RİVAYET Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Kıyâmet günü halk mahşer yerinde (izdihamdan, şiddetten, güneşin yaklaşmasından) terliyecektir. Bir derecede ki, dökülen ter tâ yetmiş zirâ' derinliğinde yere geçecek ve onların ağızlarına yükselib gemliyecek hattâ kulaklarına yükselecektir. 2049

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Kan dâvası KIYÂMET GÜNÜ İNSANLAR ARASINDA VERİLEN İLK HÜKÜM KAN DA'VÂLARI OLACAĞINA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Mes'ûd Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: "Kıyâmet günü insanlar arasında verilen ilk hüküm kan da'vâları hakkındadır. (Her maktul duruşmaya başını yüklenerek gelir. Rabbim bu adama sor, beni niçin öldürdü?) der" buyurmuştur. 2050

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Cennet ehli ÂHİRETTE ÖLÜM OLMADIĞINA DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ehl-i Cennet Cennet'e, ehl-i Cehennem Cehennem'e (ayrılıb) gidince ölüm (mefhûmuna, gürbüz bir koç sûretinde vücud verilerek) getirilir. Tâ Cennetle Cehennem arasında yatırılarak kesilir. Sonra bu münâdî: Ey ehl-i Cennet artık ölüm yoktur, ey Cehennem halkı ölüm yoktur! Diye i'lân eder. Ehl-i Cennetin ferâhına bir ferah daha ziyâde olunur, ehl-i Cehennem'in de hüzün ve kederine bir hüzün daha yüklenir. 2051

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Allah rızâsını kazanmak;Cennet ehli EBEDÎ RIZÂ-YI İLÂHÎ HAKKINDA EBÛ SA'ÎD HUDRÎ HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Rivâyete göre, Resûla'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Allah Tebâreke ve Teâlâ ehl-i Cennet'e: - Ey ehl-i Cennet! Diye hitâb eder. Onlar da: - Ey Rabbimiz! Ferman buyurunuz, emrinizi îfâya her zaman hazırız ve ubûdiyyette dâimiz, derler. Cenâb-ı Hak: - Nasıl, şu hâlinizden râzı mısınız? Buyurur. - Rabbimiz! Nasıl râzı olmayalım. Sen bize hiç bir kimseye vermediğin bunca ni'metleri ihsan buyurdun. - Size ben bunlardan daha şerefli bir ni'met vereceğim. - Rabbımız, bu ni'metlerden daha kıymetli nasıl bir ni'met olabilir ki? - Sizden râzı ve hoşnut olmaklığımın şerefi size lâyık kılındı. Artık bundan böyle ebedî size darılmıyacağım. 2052

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  CEHENNEM HALKININ SÎMÂLARI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH ENES HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: "(Kıyâmet gününde) kâfirin iki omuzu arası sür'atli bir süvâri yürüyüşü ile üç günlük mesâfedir" buyurmuştur. 2053

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  CEHENNEM HALKININ SÎMÂLARI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH ENES HADÎSİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bir kısım halk kendilerine Cehennem ateşi dokunduktan sonra, sîmâları kırmızımsı siyah bir renkte olarak Cehennem'den çıkıp Cennet'e girecekler de bunları ehl-i Cennet cehennemlikler diye çağıracaklardır. 2054

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Kıyâmet dehşeti CEHENNEM'DE EN HAFÎF AZÂB İLE İLGİLİ NU'MAN İBN-İ BEŞİR RADİYA'LLÂHU ANH'DEN RİVAYET Nu'mân b. Beşîr Rivâyete göre, Hazret-i Nu'mân Resûlu'lalh Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Kıyâmet gününde ehl-i cehennemin azâb cihetiyle en hafif cezâ göreni o kimsedir ki, onun iki ayağı altının çukurlarına iki ateş parçası konulacak, bunların te'sîriyle onun beyni bakır tencere ve kumkuma gibi kaynayacaktır. 2055

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN  EHL-İ CENNET VE CEHENNEM'E MAKAMLARININ GÖSTERİLMESİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH'DEN RİVAYET Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Hiç bir kişi Cennet'e giremiyecektir, ancak o, dünyâda günâh işlediyse muhakkak Cehennemdeki makkarını görecektir. Tâ ki Cennet'e girdiği zaman bu ni'mete ziyâde şükür ede. Hiç bir kişi de Cehennem'e giremiyecektir. Ancak o, dünyâda sevâb işlediyse Cehennem'e girmezden önce muhakkak Cennetteki ebedî makamını görecektir. Tâ ki (Cehennem'de bulunduğu müddetce) Cennet'teki makamına mütehassir olsun (Cehennem âzâbını iyice tatsın). 2056

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Havz-ı kevser PEYGAMBER'İN HAVZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER, ENES İBN-İ MÂLİK, EBÛ HÜREYRE, HÂRİSE İBN-İ VEHB GİBİ ASHÂB-I KİRÂM'IN MÜTEADDİT RİVÂYETLERİ Abdullâh b. Amr b. Âs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Benim (Cennet'teki) havuzumun (zâviyeleri müsâvî) bir aylık mesîre genişliğindedir. Onun suyu sütten beyazdır, kokusu miskten daha hoştur. Bardakları da gökyüzünün yıldızları gibi çoktur. Ondan içen kimse hiç susamaz. 2057

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Havz-ı kevser PEYGAMBER'İN HAVZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER, ENES İBN-İ MÂLİK, EBÛ HÜREYRE, HÂRİSE İBN-İ VEHB GİBİ ASHÂB-I KİRÂM'IN MÜTEADDİT RİVÂYETLERİ Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: "Önünüzdeki havuzun Cerbâ' ile Erzuh arasındaki mesâfe gibidir" buyurmuştur. 2058

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Havz-ı kevser PEYGAMBER'İN HAVZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER, ENES İBN-İ MÂLİK, EBÛ HÜREYRE, HÂRİSE İBN-İ VEHB GİBİ ASHÂB-I KİRÂM'IN MÜTEADDİT RİVÂYETLERİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Havuzumun mesâfesi Eyle ile Yemen'in San'a şehri arasındaki mesâfe gibidir. O havuzumda gök yıldızlarının sayısınca bardaklar vardır. 2059

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Havz-ı kevser PEYGAMBER'İN HAVZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER, ENES İBN-İ MÂLİK, EBÛ HÜREYRE, HÂRİSE İBN-İ VEHB GİBİ ASHÂB-I KİRÂM'IN MÜTEADDİT RİVÂYETLERİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Bir ara (ben havuzumun başında) duruyordum. Bir de orada bir cemâat gördüm. Hattâ onları tanıdım. Benimle onlar arasında (ve onlar üzerinede me'mûr) bir melek belirdi. Bu cemâate geliniz! Dedi. Ben de bu meleğe: (Bunlarla) nereye gidiyorsun? Diye sordum. Melek: Vallahi Cehennem'e, diye cevab verdi. Bunların günâhı nedir ki? Dedim. Melek: Yâ Resûla'llah! Sen (in vefâtın) dan sonra bunlar kıçlariyle dönüp (dinlerine) arkalarını çevirerek irtidâd ettiler, dedi. Sonra (havuz başında) bir cemâat daha gördüm. Hattâ onları da tanıdım. Benimle bunlar arasında (bunların üzerine me'mûr) bir melek çıktı da bunlara: Haydi geliniz! Dedi. Ben bu meleğe: Bunlarla nereye gidiyorsun, diye sordum: Vallahi Cehennem'e diye cevab verdi. Bunların günâhı nedir ki? Dedim. Melek: Sen(in vefâtın) dan sonra bunlar kıçlariyle dönüp arkalarını çevirerek irtidâd ettiler, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: Sanmam ki bu (havuza yaklaşıb da geri çevrilenler) den Cehennem'den kurtulanlar olsun. Ancak çobansız, yolunu şaşıran deve sürüsünden yolunu bulanlar misâli bunlardan da (tek tük) Cehennem'den kurtulanlar olsun, buyurdu. 2060

KİTÂBÜ'L-İSTİ'ZÂN Havz-ı kevser PEYGAMBER'İN HAVZI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER, ENES İBN-İ MÂLİK, EBÛ HÜREYRE, HÂRİSE İBN-İ VEHB GİBİ ASHÂB-I KİRÂM'IN MÜTEADDİT RİVÂYETLERİ Hârise İbn-i Vehb Rivâyete göre, Hârise: "Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in (Kevser) havuzunu yâd edib de: O, Medîne ile San'a arasındaki mesâfe mesâhası gibidir" buyurduğunu işittim, demiştir. 2061


KİTÂBÜ'L-KADER

 Kazâ-Kader KAZÂ VE KADER HAKKINDA ŞÜPHELER VE BU ŞÜPHELERDEN CEVAPLAR DAİR İMRAN İBN-İ HUSAYN RADİYA'LLÂHU ANH'DEN RİVAYET İmrân İbn-i Husayn Rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kere Resûl-i Ekrem'e bir kimse (İmrân'dan kendisi): Yâ Resûla'llah! Ehl-i Cennet cehennemliklerden (Allah'ın kazâ ve kaderiyle) bilinir, (ayırd edilir) mi? Diye sordu. Resûlu'llah: Evet ayırd edilir, buyurdu. İmrân: Öyle ise (Cennetlik, Cehennemlik ezelde belli olunca) hayır işliyenler, ibâdet edenler niçin işlenmeli? Dedi. Resûl-i Ekrem: Herkes niçin yaradıldıysa onu işler, kendisi için (ezelde) ne müyesser (ve mukadder) kılındıysa onu yapar, buyurdu. 2062

KİTÂBÜ'L-KADER Kazâ-Kader NEZRİN MUKADDER BİR ŞEYİ MEN' ETMEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER Huzeyfe b. el-Yemânî Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem (bir kere) bize bir hutbe îrâd ederek, bu hutbesinde, kıyâmet kopuncaya kadar mukadderâta âid ne şey varsa hiç birisini bırakmayıp zikretti. Bunları belleyen belledi, bellemiyen câhil kaldı. Eğer ben bir şeyi unuttum sanıp da şimdi onu hatırlıyorsam, bu bilgim, kişinin bildiği bir şey, hâfızasından kaybolup da sonra onu görüp bilmesi gibidir. 2063

KİTÂBÜ'L-KADER Adak (nezir);Kazâ-Kader;Nezir NEZRİN MUKADDER BİR ŞEYİ MEN' ETMEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Âdem-oğluna nezir, tahmîn etmediğim bir şey getirmez. Lâkin Allah'ın takdîridir ki, Âdem-oğlunu (nezir etmeğe) sürükler. (Nasıl ki) Ben bir şeyin (bir malın verilmesini) oranlarım. Bu takdîrimle o şeyi (o malı) bahîlden çıkarmak isterim. 2064

KİTÂBÜ'L-KADER  NEZRİN MUKADDER BİR ŞEYİ MEN' ETMEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER Ebû Saîd-i Hudrî Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Hiç bir pâdişah, pâdişâh ol(ub erîke-i saltanata otur)maz ancak onun iki (nevi') sırdaşı (ve havassı) bulunur. Bunun birisi pâdişâha hayır yolu gösterir ve hayra teşvîk eder; öbürüsü şer yolu gösterir ve şerre teşvîk eder. Ma'sûm olan pâdişâh da Allah'ın (fenâlıktan) koruduğu kimsedir. 2065

KİTÂBÜ'L-KADER Hz. Peygamber'in duâları NEZRİN MUKADDER BİR ŞEYİ MEN' ETMEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, İbn-i Ömer: "Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem, çok def'a: Gönülleri (çevirib) döndüren Allah'a and olsun ki, yapmam! Diye yemîn ederdi" demiştir. 2066


KİTÂBÜ'L-EYMÂN

 Emâret;İdarecilik (emâret);Mevkı hırsı;Yemin keffâreti RESÛL-İ EKREM'İN ABDURRAHMÂN İBN-İ SEMÛRE'YE: EY ABDÜRRAHMÂN, SAKIN EMÂRET İSTEME, KİMSEDEN RİYÂSET TALEBİNDE BULUNMA! EĞER SEN İSTEYEREK RİYÂSET VERİLİRSE, VAZÎFENDE MUVAFFAK OLAMAZSIN. EĞER SEN İSTEMEDEN VERİLİRSE, KABÛL ET! ALLAH YARDIM EDER, MEÂLİNDEKİ HADÎSİ Abdürrahmân İbn-i Semüre Rivâyete göre, müşârün-ileyh demiştir ki: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem bana bir kere şöyle öğüd verdi: Ey Abdurrahmân İbn-i Semüre! Sakın Emir olmak isteme, (kimseden riyâset talebinde bulunma). Eğer sen isteyerek sana emâret ve riyâset verilirse istediğin şey ile (yalnız) bırakılırsın (Allah'ın inâyetine mazhar olmazsın). Eğer emâret ve riyâset, sen istemeden tevcîh olunursa (Allah tarafından) yardım olunursun, (güzel idâre edersin). Bir de, ey Abdürrahmân! Sen bir şeye yemîn edib de başkasını ondan daha hayırlı gördüğünde yemîninden keffâret verib o hayırlı olan işi işle. 2067

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Yemin keffâreti BİR HUTBESİNDE RESÛL-İ EKREM: VALLÂHİ SİZİN BİRİNİZİN ÂİLESİ ALEYHİNDE ETTİĞİ YEMÎNİNDE ISRÂR ETMESİ, YEMÎNİNİ BOZUP ALLÂH'IN EMRETTİĞİ KEFFÂRETİ VERMESİNDEN DAHA GÜNAHTIR, BUYURMUŞTUR Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem: (Biz Müslümanlar dünyâdaki ümmetlerin) sonuyuz, kıyâmet gününde önüyüz, buyurmuştur: Vallahi, sizin biriniz âilesi aleyhinde (yemîn edib de) yemîninde inad ve isrâr etmesi (yemînini bozub) Allah'ın farz kıldığı keffâreti vermesinden günahkârdır. 2068

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Hz. Peygamber'i sevmek BİR KERE RESÛL-İ EKREM HAZRET-İ ÖMER'İN ELİNİ TUTARAK "YÂ ÖMER, BEN SANA HAYÂTINDAN DAHA SEVİMLİ OLMADIKÇA ÎMÂNIN KEMÂLE ERMEZ!" BUYURMUŞ, ÖMER DE: YÂ RESÛLA'LLÂH, SEN HAYÂTIMDAN SEVİMLİSİN, DEMİŞ Abdullah İbn-i Hişâm Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Biz bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem ile berâber bulunuyorduk. Resûlu'llah, Ömer'in elini tutmuştu. Ömer: - "Yâ Resûla'llah! Sen bana muhakkak ki her şeyden çok sevimlisin, ancak canımdan değil" dedi. Resûl-i Ekrem: - "Hayır (öyle söyleme) hayâtım yed-i kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, ben sana hayâtından daha sevimli olmadıkça (îmânın kemâle ermez)" buyurdu. Bunun üzerine Ömer: - "Öyle ise, şu anda yâ Resûla'llah! Muhakkak ki, Sen canımdan da sevimlisin" dedi. Resûl-i Ekrem de: - "Şimdi yâ Ömer! Îmânın kemâle erdi!" buyurdu. 2069

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Fakirin hakkını vermeyen zenginler ZEKÂT VERMİYEN ZENGİNLERİN CEZÂ VE HUSRANLARI HAKKINDA EBÛ ZERR-İ GIFÂRÎ RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ VE RESÛL-İ EKREM'İN YEMÎN SÛRETİ Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben bir kere Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in huzûruna vardım, o sırada Hazret-i Resûlu'llah Kâ'be'nin gölgesinde: - Kâ'be'nin Rabbi'ne yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsranda (ve ziyanda) dırlar, Kâ'be'nin Rabbi'ne yemîn ederim ki, muhakkak onlar çok hüsrandadırlar, buyuruyordu. Ben (Kendi kendime): "Hâlim, şânım nedir ki, acabâ Resûlu'llah bende hüsrânı mûcıb (uygunsuz) bir şey mi gördü; benim hal ve şânım ne olabilir ki?" diyordum. Resûlu'llah bu sözü (tekrarlayıb) söylerken ben de yanına oturdum. Susmağa da muktedir olamayıb Allah'ın irâdesi beni kaplayarak: - Yâ Resûla'llah! Babam ve anam sana kurban olsun. Bu hüsranda (ve büyük ziyanda) olanlar kimlerdir? Diye sordum. Resûl-i Ekrem: - Dünyâlığı çok olan (zengin) lerdir. Fakat bunlardan (malının zekâtını) şöyle (önündeki), şöyle (sağındaki), şöyle (solundaki) fakirlere verenler müstesnâ, buyurdu. 2070

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Çocuğu kendinden önce ölenler ÜÇ ÇOCUĞU ÖLEN BİRİNE CEHENNEM ATEŞİ İSABET ETMEZ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Müslümanlardan üç çocuğu ölen bir kişiye Cehennem ateşi isâbet etmez; meğer ki Allah'ın andı yerini bulacak kadar ola, (bu sûrette hafif isâbet eder). 2071

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Mü'minlerin içlerinden geçirdiklerinden sorumlu tutulmayacakları ÜMMETİMİN GÖNLÜNE GELEN NEFSÂNÎ TEMÂYÜLLERİ İŞLEMEDİKÇE VEYA SÖYLEMEDİKÇE ALLAH AFFEDECEKTİR, HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Ümmetimin gönlüne gelen (nefsânî) temâyülleri -(fi'ilen) işlemedikçe, yâhut (diliyle) söylemedikçe- Allah affedecektir. 2072

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Adak (nezir);Nezir KİM Kİ, ALLÂH'A İTÂAT ETMEYİ NEZREDERSE İTÂAT ETSİN, ALLÂH'A KARŞI MA'SIYETİ NEZREDERSE SAKIN ÂSÎ OLMASIN! MEÂLİNDE HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim Allah'a ita'ati (mûcib bir hayır ve ibâdet) nezrederse ita'at etsin (nezrini yerine getirsin). Her kim de Allah'a karşı ma'sıyeti (mûcib-i şer bir iş) nezrederse, Allaha 'âsi olmasın (nezrini yerine getirmesin). 2073

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Adak (nezir);Nezir MÜTEVEFFÂNIN ADAĞINI OĞLUNUN KAZÂSI HAKKINDA SA'D İBN-İ UBÂDE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Sa'd İbn-i 'Übâde Rivâyete göre, İbn-i 'Ubâde: Anası hakkında bir nezri olduğunu fakat, adadığını yerine getirmeden anasının vefât ettiğini Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'e sormuş. Resûl-i Ekrem de: Anası nâmına o adağını kazâ edib yerine getirmesini bildirmiştir. 2074

KİTÂBÜ'L-EYMÂN Adak (nezir);Nezir MÜTEVEFFÂNIN ADAĞINI OĞLUNUN KAZÂSI HAKKINDA SA'D İBN-İ UBÂDE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir (cum'a günü) Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem hutbe îrâd ettiği sırada, bir kişinin ayakta durduğunu gördü. Bu kişinin hâlini sordu. Ashâb: (Bu adam -Ashâb'dan ve Ensâr'dan-) Ebû İsrâil'dir. Bu adam ayakta durmak, oturmamak, (güneşte durmak), gölgelenmemek, söz söylememek (üzere) oruç tutmağı nezretmiştir, dediler. Resûl-i Ekrem de: Bu adama söyleyiniz, söylensin, gölgelensin, otursun, orucunu da tamamlasın, buyurdu. 2075


KİTÂBÜ'L-KEFFÂRÂT

 Ölçüler SÂ' VE MÜD HESÂBI HAKKINDA SÂİD İBN-İ YEZÎD HADÎSİ Sâib b. Yezîd Rivâyete göre, Sâib şöyle demiştir: Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem zamânında sâ', bugünkü Müddünüz ölçüsiyle bir müd ile sülüs müd (mıkdârı) idi. 2076

KİTÂBÜ'L-KEFFÂRÂT Hz. Peygamber'in Ensâr'a duâsı;Ölçüler RESÛL-İ EKREM'İN MEDÎNELİLER HAKKINDA: ALLÂH'IM! MEDÎNELİLERİN ÖLÇÜLERİNİ, SÂ'LARINI, MÜDLERİNİN MÜBÂREK KIL, SÛRETİNDE DUÂ BUYURDUKLARINA DÂİR ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in (Medîneliler hakkında): Allah'ım! Bunların ölçeklerini, sâ'larını, müdlerini mübârek kıl, diye du'â buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2077


KİTÂBÜ'L-FARÂİZ

 Asabe;Ashâb-ı Ferâ'iz;Ferâiz FARÂİZİ, KUR'AN'DA BİLDİRİLEN SÂHİPLERİNE VERİNİZ! BUNLARDAN GERİ KALAN MAL DA ASABADAN EN YAKIN OLAN ER KİŞİYE ÂİTTİR, MEÂLİNDEKİ İBN-İ ABBÂS HADÎSİ VE ÎZÂHI Abdullâh b. Abbâs Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Ferâizi (Kur'ân'da bildirilen) sâhiblerine veriniz. (Bunlardan) geri kalan (mal) da (Asabadan = baba tarafından) en yakın olan er kişiye âiddir. 2078

KİTÂBÜ'L-FARÂİZ Ferâiz KÛFE VÂLİSİ EBÛ MÛSÂ EL-EŞ'ARÎ'YE BİR FARÂİZ MES'ELESİ SORULDUĞUNDA: ARANIZDA İBN-İ MES'ÛD GİBİ BİR ÂLİM VARKEN BANA SORMAYINIZ, DEMİŞTİR Ebû Mûsâ el-Eş'arî Rivâyete göre, Ebû Mûsâ hazretlerine: Müteveffânın kızına, oğlunun kızına, kız kardeşine âid mîras hisseleri sorulmuştu. Ebû Mûsâ: Terikenin yarısı müteveffânın kızına, birisi de kız kardeşine âiddir, dedi. (Oğlunun kızını mahrûm bıraktı). Ebû Mûsâ (suâl soran kimseye) Abdullah İbn-i Mes'ûd da benim fikrime uygun cevâb verir, dedi. Mes'ele İbn-i Mes'ûd'a sorulup Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin cevâbı ve onun tarafından gönderildiği haber verilince Abdullah İbn-i Mes'ûd: Eğer ben, oğlun kızını mîrastan mahrûm edersem dalâlete düşerim. Hidâyetteki bahtiyarlardan olamam, (diye bir mukaddime ile söze başlayıp): - Bu mes'elede ben Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in hükmettiği bir haberle hükmedeceğim (ki, şudur): müteveffânın kızı nısıf alır, oğlunun kızı da -iki sülüsü tamamlamak için- südüs alır. Geri kalan (sülüs) de kız kardeşin hakkı, olur, dedi. Bunun üzerine Ebû Mûsâ el-Eş'arî'ye İbn-i Mes'ûd'un bu fetvâsı haber verilince: - Mademki aranızda Peygamber'in böyle bir haberi vardır; bana sormanıza lüzûm yoktur, dedi. 2079

KİTÂBÜ'L-FARÂİZ Âzadlı köle BİR ÂİLENİN ÂZADLI KÖLESİ, O ÂİLE CÂMİASINDANDIR, MEÂLİNDE ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Bir âilenin âzâdlı kölesi, o âilenin kendi câmiasındandır" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2080

KİTÂBÜ'L-FARÂİZ Yeğen BİR ÂİLE KIZ KARDEŞİNİN OĞLU O ÂİLE CÂMİSAINDANDIR, MEÂLİNDE ENES İBN-İ MÂLİK HADÎSİ Enes b. Mâlik Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Bir âilenin kız kardeşinin oğlu, o âilenin kendi câimasındandır" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2081

KİTÂBÜ'L-FARÂİZ Babadan başkasına intisap BABASINDAN BAŞKASINA NESEB İSNÂD VE İDDİÂ EDEN KİMSEYE CENNET HARAMDIR, MEÂLİNDE SA'D İBN-İ EBÎ VAKKAS HADÎSİ Sa'd b. Ebî Vakkâs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim; demiştir: Her kim babasından başkasına -babası olmadığını bile bile- neseb iddi'â ederse o kişiye Cennet haramdır. (Râvî Ebû Osmân en-Nehdî tarafından) Sa'd İbn-i Ebî Vakkas'ın bu hadîsi Ebû Bekr Radiya'llahu anh'e hikâye olundukça, Ebû Bekir: Evet bu hadîsi Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'den kulağımla duydum, kalbim de onu hıfzetti, demiştir. 2082

KİTÂBÜ'L-FARÂİZ Babadan başkasına intisap EY MÜ'MİNLER, SAKIN BABALARINIZDAN YÜZ ÇEVİRMEYİNİZ. HER KİM YÜZ ÇEVİRİRSE, ÂİLE Nİ'METİNE KÜFRETMİŞ OLUR, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "(Ey mü'minler!) Sakın babalarınızdan i'râz edib yüz çevirmeyiniz! Her kim babasından yüz çevirirse (âile ni'metine) küfretmiş olur." buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2083


KİTÂBÜ'L-HUDÛD

 İçki içene hâd tatbiki ŞARAB İÇMENİN ŞER'Î HADDİ VE ADEDİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in huzûruna şarab içmiş bir kişi getirmişlerdi. Resûl-i Ekrem (orada bulunanlara): "Şu adama vurunuz!" buyurdu. Ebû Hüreyre der ki: Biz de kimimiz eliyle, kimimiz ayakkabiyle, ihrâmiyle vurdu. Bu adam dayaktan kurtulduktan sonra Ashâb'dan bâzı kimseler bu adam: "Allah seni kahretsin, rezîl etsin!" demişlerdi. Resûl-i Ekrem: "Hayır öyle söylemeyiniz, bu adamın aleyhinde söylenib de şeytana yardım etmeyiniz!" buyurdu. 2084

KİTÂBÜ'L-HUDÛD İçki içene hâd tatbiki BU HUSUSTA HAZRET-İ ALÎ'NİN MÜHİM BİR RİVÂYETİ Alî b. Ebî Tâlib Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Ben bir kimseye had ikame edib de bu yolda ölmesiyle kendimde hüzün ve keder duymuş değilimdir. Ancak böyle bir acıyı şarab içen kimse hakkında duymuşumdur. Şâyet bu (zavallı o had ile) ölürse muhakkak onun diyetini (hayat pahâsını) veririm. Çünkü Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem hadd-i şirb hakkında bize mazbut bir sünnet bırakmamıştır. (Mu'ayyen bir adedle vurduğumuz had, bizim kendi eser-i içtihâdımızdır). 2085

KİTÂBÜ'L-HUDÛD İçki içene hâd tatbiki ABDULLÂH HİMÂR'A HADD-İ ŞİRB TATBÎKİ HAKKINDA HAZRET-İ ÖMER HADÎSİ Ömer b. el-Hattâb Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem zamânında Abdullah adlı bir kimse vardı. (Halk arasında) hımâr (=eşek) lâkabiyle anılırdı. Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'i (ara sıra) güldürürdü. Resûlu'llah da bu adama şarab içtiği için had vurdururdu. Günlerden bir gün Abdullah yine huzûra (kusurlu) getirildi. Resûl-i Ekrem de had vurulmasını emretti. Mecliste bulunanların birisi (Hazret-i Ömer): "Allah'ım! Şu adamı rahmetinden uzak kıl. (diye lâ'net edib) İçki yüzünden ne de çok dîvâna getiriliyor" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem: "Yâ Ömer! (ona lâ'net etmeyiniz.) Vallahi kesin olarak bildiğim bir şey varsa, o, Allah'ı ve Resûlü'nü sever" buyurdu. 2086

KİTÂBÜ'L-HUDÛD Hırsızın elinin kesilmesi HADD-İ SİRKATİN TATBÎKI HAKKINDA ÇALINAN MALIN MİKDÂR VE MİKYÂSI HAKKINDA HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH VE HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Allah şu (hasis) hırsıza lâ'net etsin ki, o, bir yumurta çalar da eli kesilir, bir ip çalar da o hasis şey ile eli kesilir. 2087

KİTÂBÜ'L-HUDÛD Hırsızın elinin kesilmesi HADD-İ SİRKATİN TATBÎKI HAKKINDA ÇALINAN MALIN MİKDÂR VE MİKYÂSI HAKKINDA HAKKINDA EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH VE HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: Hırsızın eli rubû' dînar (üç dirhem) ve daha ziyâde kıymette bir mal çaldığı zaman kesilir, buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2088

KİTÂBÜ'L-HUDÛD Hırsızın elinin kesilmesi MÂL-İ MESRÛKUN ASGARÎ KIYMETİNİN MİKYÂSI HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE VE İBN-İ ÖMER HADÎSLERİ Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem zamânında hırsızın eli kesilmezdi. Ancak Hacefe denilen kalkan veyâ Türs denilen kalkan kıymetinde bir mal çalındığında kesilirdi. 2089

KİTÂBÜ'L-HUDÛD Hırsızın elinin kesilmesi MÂL-İ MESRÛKUN ASGARÎ KIYMETİNİN MİKYÂSI HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE VE İBN-İ ÖMER HADÎSLERİ Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem, üç dirhem değerinde olan bir kalkan sirkatında hırsızın elinin kesilmesini emretmiştir. 2090


KİTÂBÜ'L-MUHÂRİBÎN

 Haddin hududu TA'ZÎRÂT-I ŞER'İYYENİN A'ZAMÎ HADDİ HAKKINDA EBÛ BÜRDE VE EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ensâr'dan Ebû Bürde Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Azîz ve Celîl olan Allah'ın hudûd ve hukukunda olmadıkça hiç bir kimseye on değnekten fazla vurulmıyacaktır. 2091

KİTÂBÜ'L-MUHÂRİBÎN Zinâ isnâdı TA'ZÎRÂT-I ŞER'İYYENİN A'ZAMÎ HADDİ HAKKINDA EBÛ BÜRDE VE EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur. Ebu'l-Kasim Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Her kim kölesine ve câriyesine zinâ isnâd eder, memlûki de o isnâddan uzak bulunursa, o kimse kıyâmet gününde döğülür. Meğer ki, memlûk, efendisinin dediği gibi ola. 2092


KİTÂBÜ'L-MUHÂRİBÎN

 Haddin hududu TA'ZÎRÂT-I ŞER'İYYENİN A'ZAMÎ HADDİ HAKKINDA EBÛ BÜRDE VE EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ensâr'dan Ebû Bürde Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: Azîz ve Celîl olan Allah'ın hudûd ve hukukunda olmadıkça hiç bir kimseye on değnekten fazla vurulmıyacaktır. 2091

KİTÂBÜ'L-MUHÂRİBÎN Zinâ isnâdı TA'ZÎRÂT-I ŞER'İYYENİN A'ZAMÎ HADDİ HAKKINDA EBÛ BÜRDE VE EBÛ HÜREYRE RADİYA'LLÂHU ANH HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle dediği rivâyet olunmuştur. Ebu'l-Kasim Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: Her kim kölesine ve câriyesine zinâ isnâd eder, memlûki de o isnâddan uzak bulunursa, o kimse kıyâmet gününde döğülür. Meğer ki, memlûk, efendisinin dediği gibi ola. 2092


RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ

 Rüyâ GÜZEL RÜ'YÂ NÜBÜVVETİN KIRK ALTI CÜZ'ÜNDEN BİR PARÇASIDIR, MEÂLİNDEKİ ENES HADÎSİ Enes b. Mâlik Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem: "Sâlih bir kişi (veyâ sâliha bir kadın) tarafından görülen güzel rü'yâ, nübüvvetin kırk altı cüz'ünden bir cüz'üdür" buyurmuştur. 2101

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Rüyâ (SEVDİĞİNİZ BİR RÜ'YÂ GÖRÜRSENİZ O, ALLAH TARAFINDAN BİR TELKİNDİR, ALLÂH'A HAMD EDİNİZ...) MEÂLİNDEKİ EBÛ SA'ÎD-İ HUDRÎ HADÎSİ Ebû Saîd-i Hudrî Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, demiştir: Sizden biriniz sevdiği bir rü'yâyı görürse bilsin ki, o, Allah tarafından (telkin) dir. Rü'yâ sâhibi bu rü'yâsı üzerine Allah'a hamdetsin ve başkasına da söylesin. Buna aykırı hoşlanmadığı bir rü'yâ gördüğünde de muhakkak ki, bu rü'yâ da Şeytandandır. Bu halde de rü'yâ sâhibi rü'yâsının şerrinden Allah'a sığınsın ve rü'yâsını kimseye söylemesin. Bu sûrette o rü'yâ sâhibine, zarar vermez. 2102

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Rüyâ MÜBEŞŞİRÂT RÜ'YÂ-YI SÂLİHADIR, MEÂLİNDEKİ EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur: - Mübeşşirâttan başka nübüvvetten (ilhâm alacak) bir şey kalmadı, buyurdu. Ashâb: - Mübeşşirât nedir? Diye sorduklarında Resûl-i Ekrem: - Rü'yâ-yı sâlihadır, buyurdu. 2103

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Hz. Peygamber'i rüyâda görmek HER KİM BENİ RÜ'YÂSINDA GÖRÜRSE, UYANIK HALDE DE GÖRÜR. ÇÜNKÜ ŞEYTAN BANA BENZER BİR SÛRETE GİREMEZ, HADÎSİ Ebû Hüreyre Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Her kim beni rü'yâsında görürse muhakkak o, uyanık bir halde de beni görecektir. Çünkü şeytan bana benzer bir sûrete giremez" buyurduğunu işittim, dediği rivâyet olunmuştur. 2104

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Hz. Peygamber'i rüyâda görmek BU HUSUSTA EBÛ SA'ÎD-İ HUDRÎ RADİYA'LLÂHU ANH'İN BİR RİVÂYETİ Ebû Saîd-i Hudrî Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Her kim rü'yâsında beni görürse, muhakkak o, hak ve gerçek olarak beni görmüştür. Çünkü şeytan benim şekil ve hilkatime giremez" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2105

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Kıbrıs gâzileri;Rüyâ İLK DENİZ SEFERİ HAKKINDA HAZRET-İ PEYGAMBER'İN RÜ'YÂSI İSTANBUL'UN FETHİNE İŞÂRET OLUNMASI Enes b. Mâlik Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem (süt teyzesi olan) Milhan kızı Ümm-i Harâm'ın ziyâretine gelirdi. Ümm-i Harâm, Ubâde İbn-i Sâmit radiya'llahu anh'in nikâhında idi. Bir gün Resûl-i Ekrem yine ziyâretine geldi. (Süt teyzesi) Resûl-i Ekrem'e yemek yedirdi, ve başını taradı. Sonra Resûlu'llah bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümm-i Harâm dedi ki: - Yâ Resûla'llah! Seni ne güldürüyor, diye sordum. - Rü'yâmda bana ümmetimden bir kısım mücâhidlerin şu (gök) deniz ortasında -pâdişahların tahtlarına kuruldukları gibi- gemilere (kemâl-i ihtişamla) binerek Allah yolunda deniz harbine gittikleri gösterildi de ona gülüyorum, buyurdu. Ümm-i Harâm der ki: - Yâ Resûla'llah! Beni de o (deniz) gazîlerinden kılması için Allah'a du'â buyursanız, diye ricâ ettim. Resûlu'llah da du'â buyurdu. Sonra Resûlu'llah başını yastığa koy(ub bir müddet daha uyu)du. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Bunun üzerine yine ben: - Yâ Resûla'llah! Seni ne güldürüyor? Diye sordum. Resûlu'llah: - (Bu def'a da) önce dediği gibi (Ümmetimden bir kısım mücâhidlerin, pâdişahların tahtlarına kuruldukları gibi kara nakliyelerine kurulup debdebeli bir kuvve-i külliye) Allah uğrunda (Kayser'in şehri Kostantiniyye'ye) gazâya gittikleri gösterildi, buyurdu. Ümm-i Harâm der ki: - Yâ Resûla'llah! Bebi o (Kostantiniyye) gazîlerinden kılması için Allah'a du'â buyursanız, diye ricâ ettim. Resûlu'llah: - Hayır, sen önceki (deniz gazîlerinden) sin, buyurdu. (Enes İbn-i Mâlik der ki): Ümm-i Harâm, Mu'âviye İbn-i Ebî Süfyân (ın Şam vâliliği) zamânında deniz (gazâsında gemiy)e binmişti (ve Mu'âviye'nin kumandasındaki gazâya iştirâk etmişti). Fakat (Kıbrıs adasına) denizden çıkıldığı sırada Ümm-i Haram, bindirildiği katırdan düşerek gazâ yolunda şehîd olmuştur. 2106

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Açları doyurmak;Rüyâ TEKÂRÜB-İ ZAMAN HADÎSİ VE MÜ'MİNLERİN DOĞRU RÜ'YÂLARI VE BU VAK'A HAKKINDA'Kİ HADİS Ebû Hüreyre Rivâyete göre, Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Zaman yaklaşınca (ve kâinat son günlerini yaşamağa başlayınca) mü'minin rü'yâsı yalan çıkmaz; çünkü mü'minin rü'yâsı nübüvvetin kırk altı cüz'ünden bir cüz'üdür. Nübüvvetten cüz'ü olan şey ise yalan olamaz. 2107

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Rüyâ RESÛL-İ EKREM'İN GÖRDÜĞÜ BİR RÜ'YÂSINI MEDÎNE VEBÂSININ CÜHFE'YE NAKLOLUNMASI İLE TE'VÎL BUYURULMASI VE AYNİYLE VUKÛU BULMASI Abdullâh b. Ömer Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Rü'yâmda gördüm ki, gûyâ (Sûdan'lı) siyah ve başı (nın saçı) dağınık bir kadın Medîne'den çıkarak tâ Mehyea'ya -ki, Cuhfe'dir- varıb karar kıldı. Ben bu rü'yâmı (Müstevlî olan) Medîne vebâsının Mehyea'ya naklolunmasiyle ta'bîr ettim. 2108

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Duyulması hoş olmayan haberleri dinlemek (kulak hırsızlığı);Kulak hırsızlığı;Resim yapmak;Rüyâ UYDURMA RÜ'YÂ VE UHREVÎ CEZÂSI HAKKINDA'Kİ RİVAYET Abdullâh b. Abbâs Rivâyete göre, Nebî Salla'llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Her kim görmediği bir rü'yâyı gördüm diye iddiâ ve isrâr ederse (kıyâmet gününde) ona iki şaîr (arpa) dânesinin biri birine düğümle(nip bağla)nması teklîf ve hiç bir zaman yapamıyacağı bu işle azâb olunur. Her kim de bir cemiyetin duyulmasını hoşlanmadıkları bir haberini işitmeye çalışırsa, onun iki kulağına kıyâmet gününde kurşun dökülür. Her kim de (zî-hayât) bir sûret resmederse, ona da: Haydi buna ruh üfle (can ver) diye teklîf olunarak azâb olunur. Hâlbuki o, hayat vermek kudretini hâiz değildir. 2109

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Rüyâ GÖRMEDİĞİ RÜ'YÂYI GÖRDÜM İDDİA ETMEK EN BÜYÜK YALAN OLDUĞU Abdullâh b. Ömer Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in: "Yalanlardan en büyük yalan rü'yâsında görmediği şeyi iki göziyle görmek iddi'âsıdır" buyurduğu rivâyet olunmuştur. 2110

RÜ'YÂ TA'BÎRİ BAHSİ Rüyâ BİR SAHÂBÎ'NİN UZUN BİR RÜ'YÂSI VE EBÛ BEKİR SIDDÎK'IN HUZÛRU SAÂDETTE TA'BÎRİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle bir rü'yâ kıssası hikâye ettiği rivâyet olunmuştur: Bir kişi Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'e gelerek şöyle dedi: - Yâ Resûla'llah! Bir gece rü'yâmda (yerle gök arasında) bir bulut gördüm ki (ondan yere) yağ, bal yağıyordu. Halkın da bu yağdan, baldan avuç avuç aldıklarını gördüm. Kimi çok, kimi az topladı. Bu sırada yerden göğe bir ip uzandığını gördüm. Ardısıra da gördüm ki, yâ Resûla'llah! Sen o ipi tutub yukarı (göğe doğru) yükseldin. Sonra o ipi başka bir kimse tuttu, o da yükseldi. Sonra başka bir kimse daha tutub bu (üçüncü kimse) de yükseldi. Sonra (dördüncü) birisi tuttu. Fakat bu def'a ip koptu. Sonra ip bağlanıp bitişti. Bunun üzerine, Ebû Bekir: Yâ Resûla'llah! Babam, anam sana kurban olsun, vallahi beni bırakıp her halde müsâade ediniz de bu rü'yâyı ben ta'bîr edeyim, dedi. Resûl-i Ekrem de: Haydi ta'bîr et! Diye izin vermekle Ebû Bekir şöyle yordu. - Bu zâtın gördüğü bulut İslâm'dır. Ondan yağan yağ, bal Kur'ân'dır. Onun halâvetinden çok veyâ az (derece-i isti'datlarına göre müslümanlar) müstefîd olacaklardır. Gökten yere erişen ip de üzerinde bulunduğun hak ve adâlet ipidir. Sen de onun tutuyorsun. Allah da Seni yükseltiyor. Sen'den sonra o hak ve adâlet ipini başka birisi tutacak ve o iple yükselecek. Sonra başka birisi daha tutacak, o da yükselecek. Sonra bir kimse daha tutacak. Fakat ip kopacak, sonra onun için bağlanıp o da yükselecek. Bu ta'bîrinin sonunda Ebû Bekir: - Yâ Resûla'llah! Babam, anam sana kurban olsun. Bana haber versen, bu ta'bîrimde isâbet mi ettim, yoksa hatâ mı? Diye sordu. Resûl-i Ekrem de: - Bâzısında isâbet, bâzısında hatâ ettin, buyurdu. Ebû Bekir: - Yâ Resûla'llah! Hatâ ettiğim ciheti Allah rızâsı için bana haber versen, dedi. Resûl-i Ekrem: - Allah adına and vererek isrâr etme, buyurdu. 2111

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder