2 Temmuz 2013 Salı

Sahih-i Buhari Bölüm 1

Bölüm 1

TECRÎD'İN METNİ
Hicret;Niyet RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) EFENDİMİZ HAZRETLERİNE VAHYİN BAŞLANGICI NASIL OLDUĞUNA DÂİRDİR
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Ameller (in kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Artık nâil olacağı bir dünyâ veya nikâh edeceği bir kadından dolayı hicret etmiş kimse varsa hicreti (Allâh'ın ve Resûlünün rızâsına değil), sebeb-i hicreti olan şeye müntehîdir. 1

TECRÎD'İN METNİ Vahyin geliş şekilleri VAHYİN NE ŞEKİLDE GELDİĞİ VE MERTEBELERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Hâris b. Hişâm radiya'llâhu anh Resûlu'llâh salla'llâhu aleyi ve sellem'den: "Yâ Resûllâ'llâh, sana vahiy nasıl gelir?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ahyânen bana çıngırak sesi gibi gelir ki bana en ağır geleni de budur. Benden o hâl zâil olur olmaz (Meleğin) bana söylediğini iyice bellemiş olurum. Ahdânen Melek bana bir insan olarak temessül eder. Benimle konuşur. Ben de söylediğini iyice bellerim. -Âişe radiya'llâhu anhâ der ki: Resûl'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i soğuğu pek şiddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüşlüğüm vardır. (İşte öyle soğuk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtiği vakitde şakaklarından şapır şapır ter akardı. 2

TECRÎD'İN METNİ Fetret-i vahy;İlk vahyin gelişi RESÛLULLÂH'A İLK VAHYİN NASIL GELDİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sâlla'llâhu aleyhi ve sellem'in ilk vahiy başlangıcı uykuda rü'yâ-yı saliha (yani sıdıka) görmekle olmuştur. Hiçbir rü'yâ görmezdi ki sabah aydınlığı gibi vâzıh ve âşikâr zuhûr etmesin. Ondan sonra kalbine yalnızlık muhabbeti ilkâ olundu. Artık (Cebel-i) Hırâ'daki ğâr içinde halvet-güzîn olup orada ehlinin nezdine gelinceye kadar adedi muayyen günlerde tahannüs -ki teabbüd demektir.- eder ve yine azıklanıp giderdi. Sonra yine Hadîce nezdine avdet edip bir o kadar zaman için yine azık tedârik ederdi. Nihâyet Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e birgün Ğâr-ı Hırâ'da bulunduğu sırada (emr-i) Hak (yâni vahiy) geldi. Şöyle ki Ona Melek gelip ... yâni "Oku" dedi. O da "Ben okumak bilmem." cevâbını verdi. Zât-ı Akdesi Risâlet-Penâhî buyurur ki o zaman Melek beni alıp tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de ona "Okumak bilmem." dedim. Yine beni alıp ikinci def'a tâkatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine # dedi. Ben de "Okumak bilmem." dedim. Nihâyet beni yine alıp üçüncü def'a sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp ... dedi. Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kendisine vahyolunan) bu âyât-ı kerîmeyi bi't-telâkkî (korkudan) yüreği titreyerek döndü ve Hadîce binti Huveylid'in nezdine girerek "Beni sarıp örtünüz, beni sarıp örtünüz." dedi. Korkusu zâil oluncaya kadar vücûd-i mübârekini sarıp örttüler. Ondan sonra (Hazret-i Resûl salla'llâhu aleyhi ve sellem) vukû-ı hâli Hadîce'ye naklederek "Kendimden korktum." dedi. Hadîce radiya'llâhu anhâ: "Öyle deme, Allâh'a kasem ederim ki Allâhu (Zü'l-Celâl) hiç bir vakit seni utandırmaz (mahzûn etmez). Çünkü sen akrabâna bakarsın, işini görmekten âciz olanların ağırlığını yüklenirsin, fakîre verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın, misâfiri ağırlarsın, Hak yolunda zuhûr eden havâdis ve mühimmâtda (halka) yardım edersin." Bundan sonra Hadîce (radiya'llâhu anhâ) Hazret-i Resûl-i Ekrem'i (salla'llâhu aleyhi ve sellem) birlikte alıp ammizâdesi Veraka b. Nevfel b. Esed b. Abdü'l-Uzzâ'ya götürdü. Bu zât, zamân-ı Câhiliyyette dîn-i Nasrâniyyete dâhil olmuş bir kimse olup İbrânîce yazı bilir ve İncil'den meşiyyet-i İlâhiyye taallûk ettiği mikdârda öteberi yazardı. Veraka gözlerine amâ târî olmuş bir pîr-i fânî idi. Hadîce radiya'llâhu anhâ Veraka'ya: "Amûcam-oğlu, dinle de bak, kardeşinin oğlu ne söylüyor." dedi. Veraka: "Ne var kardeşimin oğlu?" diye sorunca Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem gördüğü şeyleri kendisine ihbâr etti. Bunun üzerine Veraka dedi ki "Bu gördüğünü, Allâhu Teâlâ'nın Mûsâ (salla'llâhu aleyhi ve sellem) ya tenzîl ettiği Nâmûs (-ı Ekber)dır. (Yâni Sâhib-i Sırr-ı Vahiydir.) Âh keşki senin da'vet günlerinde genç olaydım. Kavmin seni çıkaracakları zaman keşki ber-hayât olsam!". Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Onlar beni çıkaracaklar mı ki?" diye sordu. O da: "Evet. (zîrâ) Senin gibi bir şey getirmiş (yâni vahiy tebliğ etmiş) bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şâyed senin da'vet günlerine yetişirsem sana son derecede yardım ederim." cevâbını verdi. Ondan sonra çok geçmedi. Veraka vefât etti. (Ve o esnâda) Fetret-i vahiy vukû' buldu (yâni bir müddet için vahiy inkıtâa uğradı.) 3

TECRÎD'İN METNİ Fetret-i vahy FETRET-İ VAHY;MUDDESSİR SURESİNİN İLK BEŞ ÂYET-İ KERÎMESİNİN NÜZÛLU HAKKINDA CÂBİR HADÎSİ
Câbir b. Abdullâh (O da hadîs-i sâbıkı rivâyet edip) şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem fetret-i vahiyden bahsederken söz arasında buyurdu ki: "Ben (bir gün) yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işitttim. Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki Hırâ'da bana gelen Melek (yâni Cibrîl aleyhi's-selâm) semâ ile arz arasında bir kürsî üzerinde oturmuş. Pek ziyâde korktum. (Evime) dönüp: beni örtün, beni örtün, dedim. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretlerinin ... Âyât-ı Kerîmesini inzâl etti. Artık vahiy kızıştı da ardı arası kesilmedi. 4

TECRÎD'İN METNİ Acele etmek;Cebrâil (A.S)'ın Hz. Peyganber'e Kun'ân-ı Kerîm öğretmesi;Hadiste teselsül;Hz. Peygamber'in mektupları KIYAME SURESİNİN 16, 17, 18, 19 NOLU ÂYET-İ KERÎMELERİNİN TEFSÎRİ HAKKINDA İBN-İ ABBÂS HADÎSİ Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem tenzîl olunan Âyât-ı Kerîme (nin zabtı yüzün)den güçlük çekerler ve bundan dolayı çok kereler mübârek dudaklarını kımıldatırlardı. Bunu söylerken İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ: "İşte bak Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem dudaklarını nasıl kımıldatıyor idiyse ben de (sana) öylece kımıldatıyorum." da demiş. Bunun üzerine Allâhu Teâlâ Hazretleri ona ... Âyât-ı Kerîme'sini inzâl eyledi. ... Kur'ânı senin sadrında cem' edip Onu okuyabilmen bize âitdir.", ... "Kur'ân'ı (lisân-ı Cibrîl ile) sana okuduğumuzda Onu dinle ve (sükût ederek) Ona kulak ver.", ... "Ondan sonra da Onu (dürüst) okumanı biz tekeffül ederiz." demektir. İşte bundan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e ne zaman Cibrîl (aleyhi's-selâm) nâzil olursa sükût buyurup onu dinlerlerdi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) gidince getirmiş olduğu Âyât-ı Kerîme'yi o nasıl tilâvet etmiş idiyse Nebîy- (yi Muhterem) salla'llâhu aleyhi ve sellem de öylece tilâvet ederdi. 5

TECRÎD'İN METNİ Cebrâil (A.S)'ın Hz. Peyganber'e Kun'ân-ı Kerîm öğretmesi;Hz. Peygamber'in cömertliği RESULULLÂH HALKIN EN CÖMERDİ İDİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem halkın en cömerdi idi. En cömerd olduğu zamân da Ramazan'da idi ki (bu ây) Cibrîl aleyhi's-selâm kendisine çokca mülâkî olduğu zaman idi. Cibrîl (aleyhi's-selâm) Ramazanın her gecesinde Zât-ı Şerîf'lerine mülâki olur, kendisiyle Kur'ân-ı Kerîm'i müdârese ve müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (ibzâl-i) hayrda (esmesi) mâniaya uğramayan (mübârek) rüzgârdan daha cömerd idi. 6

TECRÎD'İN METNİ Besmele;Hz. Peygamber'in Peygamberlikten önceki vasıfları;Hz. Peygamber'in tebliğleri RUM KAYSERİ HİRAKL'İN EBÛ SÜFYÂN VE ARKADAŞLARI İLE PEYGAMBERİMİZ VE MÜSLÜMANLAR HAKKINDA GÖRÜŞMESİNE DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ;RESÛL-İ EKREM'İN RUM KAYSERİ HİRAKL'E GÖNDERDİĞİ MEKTÛB-İ ŞERÎF
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Ebû Süfyân b. Harb bana haber verdi ki gerek kendisiyle, gerek küffâr-ı Kureyş ile Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (Hudeybiyye sulhiyle) akdeylediği mütâreke müddeti içinde ticâreti için Şam'a giden bir Kureyş kâfilesi içinde bulunduğu sırada (Kayser-i Rûm) Hirakl tarafından da'vet olunmuş. Ebû Süfyân ile rüfekâsı Hirakl'in nezdine gelmişler. (O zaman) Hirakl ile etbâı, İlyâ (yâni Beytü'l-Makdis) de imiş. Uzemâ-yı Rûm, yanında iken Kayser bunları meclisine çağırmış. Huzûruna celb ve tercümânın gelmesini emretmiş. Tercümân: "Peygamberim diyen bu zâta neseben en yakın olan hanginizdir?" diye sormuş. -Ebû Süfyân der ki "Neseben en yakınları benim." dedim. Bunun üzerine Hirakl: "Onu bana yakın getiriniz. Arkadaşlarını da yakına getiriniz. Lâkin arkasında dursunlar." dedi. Ondan sonra tercümânına dönüp dedi ki bunlara söyle, ben bu zât hakkında bu adamdan (bâzı şeyler soracağım. Bana yalan söylerse tekzîb etsinler. -Ebû Süfyân der ki "Va'llâhi arkadaşlarım yalanımı ötede beride söylerler diye utanmasaydım onun (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkında yalan uydururdum."- Ondan sonra bana ilk sorduğu şu oldu: "Sizin içinizde nesebi nasıldır?" "Onun içimizde nesebi pek büyüktür." dedim. "Sizden bu sözü, ondan evvel söylemiş (yâni ondan evvel da'vây-ı nübüvvet etmiş) hiç kimse var mıydı?" dedi. "Yoktu." dedim. "Âbâ ve ecdâdı içinde hiçbir melik gelmiş midir?" dedi. "Hayır." dedim. "Ona tâbi' olanlar halkın eşrâfı mı, yoksa zuafâsı mıdır?" dedi. "Halkın (eşrâfı değil) zuafâsıdır." dedim. "Ona tâbi' olanlar artıyor mu, yoksa eksiliyor mu?" dedi. "Artıyorlar. (eksilmiyorlar)" dedim. İçlerinde onun dînine girdikten sonra beğenmemezlikten dolayı irtidâd eden var mıdır?" dedi. "Yoktur." dedim. "Şu dediğini demezden (yâni da'vetden) evvel hiç yalan ile ittihâm ettiğiniz var mıydı?" dedi. "Hayır." dedim. "Hiç gadreder mi?" (yâni nakz-ı ahd eder mi?)" dedi. "Hayır gadretmez, ancak biz şimdi onunla bir müddete kadar mütâreke hâlindeyiz. Bu müddet içinde ne yapacağını bilmiyoruz" dedim. Ebû Süfyân der ki bana (kendiliğimden) bir şey katmağa imkân verecek bu sözden başkasını bulamadım. "Onunla hiç mukâtele ettiniz mi?" dedi. "Evet ettik." dedim. "Onunla mukâtelâtınız (ın netâyici) nasıldır?" dedi. "Aramızda (tâli-i) harb nöbet iledir. Kâh o bizi izrâr eder, kâh biz onu izrâr ederiz." dedim. "Peki, size ne emrediyor?" dedi. "Bize yalnız Allâh'a ibâdet ediniz, hiçbir şeyi O'na şerîk etmeyiniz. Dedelerinizin ibâdet ettiğini terkediniz diyor. Bize namazı, (sadakayı, yâni zekâtı), sıdk ve afâfı, sıla-i rahmi emrediyor." dedim. Bunun üzerine tercümâna dedi ki ona söyle, nesebini sordum. İçinizde âlî neseb olduğunu beyân etsin. Peygamberler de (zâten) böyle kavimlerinin (Ashâb-ı) nesebi içinden ba's olunur. İçinizden bu sözü ondan evvel söylemiş hiçbir kimse varmıydı? diye sordum. Hayır dedin. Ondan evvel bu sözü söylemiş bir kimse olaydı bu da kendisinden evvel söylenmiş bir söze peyrev ol(mak iste)muş bir kimsedir diyebilirdim diye düşünüyorum. Âbâ ve ecdâdı içinde hiç bir melik gelmiş midir? diye sordum. Hayır dedin. Âbâ ve ecdâdından bir melik olaydı bu da babasının mülkünü istirdâda çalışır bir kimsedir diye hükmederdim diyorum. 7

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN
 İslâm esasları;Oruç;Zekât "İSLÂM BEŞ ŞEY ÜZERİNE BİNÂ OLUNMUŞTUR" HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İslâm beş şey üzerine binâ olunmuştur: Allâh'dan başka ilâl olmadığına ve Muhammed'in (salla'llâhu aleyhi ve sellem) Allâh'ın Resûlü olduğuna Şahâdet etmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Haccetmek, Ramazan orucunu tutmak. 8

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hayâ ÎMÂNIN ŞU'BELERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmân altmış bu kadar şu'bedir. Hayâ da îmânın bir şu'besidir. 9

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Muhâcir PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN MÜSLÜMAN VE MUHÂCİR'İ TÂRİFLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. Muhâcir de Allâh'ın nehyettiğini terkedendir. 10

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman MÜSLÜMANLARIN HANGİSİ EFDALDİR Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: "Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler. 11

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Gerçek müslüman;Selâmlaşmak;Yoksulları doyurmak İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri: "İslâm'ın en hayırlısı hangisidir?" diye sordu. "İt'âm-ı taâm etmen ve tanıdığına, tanımadığına selâm vermendir." cevâbını verdiler. 12

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN İlk vahyin gelişi;Kendi istediğini başkaları için de istemek İSLÂM'IN EMRETTİĞİ HASLETLERİN EN HAYIRLISININ HANGİSİ OLDUĞU;(KÂMİL) ÎMÂNIN ŞARTLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdu ki: Hiç biriniz, kendiniz için arzu ettiğiniz kardeşiniz için de arzu etmedikce îmân etmiş olmaz. 13

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Nefsim yed-i kudretinde olan Allâhu Zü'l-Celâl'e kasem ederim ki hiç biriniz ben ona pederinden de, evlâdından da daha sevgili olmadıkca îmân etmiş olmaz. 14

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hz. Peygamber'i sevmek PEYGAMBER (S.A. VE S.) E SEVGİ
Enes b. Mâlik Enes radiya'llâhu anh'den de bâlâdaki hadîs-i şerîf rivâyet edilmiş olup şu kadar ki sonunda "Pederinden, evlâdından ve bütün halkdan daha sevgili" ziyâdesi vardır. 15

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allah için sevmek;Allah sevgisi;Hz. Peygamber'i sevmek;Küfre dönmemek HALÂVET-İ ÎMÂNI TATMANIN YOLLARI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kimde üç şey bulunursa halâvet-i îmânı tatmış olur. Allâh ile Resûlu'llâh kendisine mâadâlarından daha sevgili olmak; bir kimseyi sevmek, fakat yalnız Allâh için sevmek; (Allâh, onu küfürden kurtardıktan sonra) yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışcasına hoşlanmamak. 16

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ensârı sevmek (KÂMİL) ÎMÂN İLE NİFÂKIN ALÂMETLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: (Kâmil) îmânın alâmeti Ensâr'a mehabbet, nifâkın alâmeti de Ensâr'a buğzetmektir. 17

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;Bî'at;Çocukları diri diri gömmek;Hırsızlık;İftira etmek;İsyan;Zinâ AKABE-İ ÛLÂ (BİRİNCİ AKABE) BÎATI;RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ubâde b. es-Sâmit (Akabe-i ûlâ gecesinde bîat eden ve on iki nakîbin biri bulunan) Ubâde b. es-Sâmit (el-Ensârî el-Bedrî) radiya'llâhu anh'den: Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, etrâfında Ashâbından bir cemâat mevcûd olduğu halde buyurdu ki: "Allâh'a (ibâdette) hiçbir şeyi şerîk etmemek, sirkat etmemek, zinâ eylememek, evlâdınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla (kimseyi) büthân etmemek, hiçbir (emr-i) ma'rûfda isyân etmemek üzere bana bîat ediniz (yâni benimle ahdediniz.) İçinizden sözünde duran olursa ecri (ve mükâfâtı) Allâh'ın zimmet-i fazl u keremindedir. Bu dediklerimden birini yapıp da ondan dolayı dünyâda düçâr-ı ıkâb olursa bu ıkâb ona keffârettir. Bunlardan birini yapıp da yaptığı fi'li Allâhu Teâlâ setrederse işi Allâh'a kalır: İsterse onu afv, dilerse onu ıkâb eder." Biz de bu şart üzere ona (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) bîat ettik. 18

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Fitneden kaçmak RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Çok sürmez (öyle fenâlıklar tahaddüs edecek ki) bir Müslümanın en hayırlı malı -kendi dînini fitnelerden selâmete çıkarmak için- dağ başlarında gezdirip (birikmiş) yağmur suyu başlarında güttüğü davarlar (dan ibâret) olacaktır. 19

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  RESÛLULLÂH (S.A. VE S.), ASHÂBINA, YAPABİLECEKLERİ AMELLERİ EMREDERDİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ashâbına emrettiği zaman (dâimâ) ellerinden gelebilecek amelleri emrederdi. (O zaman Ashâb-ı Kirâm'ı): "Yâ Resûlâ'llâh, biz Senin gibi değiliz. Allâhu Teâlâ Senin olmuş ve olacak günahlarına meydan vermemiştir." derlerdi de (âsâr-ı) gazab vech-i mübârekinde belirecek kadar kızar ve ondan sonra da: "En ziyâde sâhib-i takvânız, Allâh'ı en çok bileniniz şüphesiz ki benim." buyururlardı. 20

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  MÜ'MİNİN EBEDİYYEN CEHENNEM'DE KALMIYACAĞINA DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ehl-i Cennet Cennet'e, ehl-i Dûzah Dûzah'a girdikten sonra Allâhu Teâlâ Azze ve Celle: "Kimin kalbinde bir hardal tânesi ağırlığınca îmân varsa (ateşden) çıkarınız." diye ferman buyuracaktır. Bunun üzerine (bu gibiler) simsiyah kesilmiş oldukları halde çıkarılıp Nehr-i hayât (yâhud Nehr-i hayâ, yâhud da Nehr-i hayâ') içine atılacaklar ve (orada) sel uğrağında kalan yabânî reyhan tohumları nasıl (sür'atle) biterse öylece biteceklerdir. Görmezmisin, bunlar (ne güzel) sapsarı olarak (ve iki tarafına) salınarak sürer? 21

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Rüyâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Uyuduğum esnâda gördüm ki halk bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi memelere varıyor, kimi daha kısa idi. Ömer b. el-Hattâb da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı. "Yâ Resûlâ'llâh, bunu ne ile te'vîl (yâni ta'bîr) ettin?" diye sordular. "Dîn ile." cevâbını verdi. 22

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Hayâ PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN "...HAYÂ ÎMANDANDIR." HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gün) Ensâr'dan bir kimsenin yanından geçiyordu. Ensârî, kardeşini hayâdan menediyordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Ona ilişme. Hayâ îmândandır." buyurdu. 23

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Zekât EHL-İ KÜFÜR İLE, KÜFÜRLERİNDEN DÖNÜNCEYE KADAR, MUHÂREBE ETMENİN FARZİYETİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'dan başka hak İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna (zâhirde) şahâdet, salâtı ikâme, zekâtı edâ edinceye kadar nâs ile muhârebe etmek bana emrolundu. Onlar, bunları yapınca -müslümanlık hakkının muktezâsı (olan hudûd) müstesnâ- hakk-ı İslâm olmak üzere canlarını ve mallarını benim elimden kurtarırlar. (bâtınlarından dolayı olan) hesaplarına gelince o (hesâbı görmek) Allâh'a kalmıştır. 24

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allah yolunda savaş;Allâh'a îman;Amellerin efdâli;cihat;Hacc-ı Mebrûr AMELLERİN EN FAZÎLETLİSİNİ BEYÂNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sall'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Amelin hangisi efdâldir?" diye sordular. "Allâha ve Resûlüne îmân." buyurdu. "Ondan sonra hangisi?" dediler. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. "Ondan sonra da hangisi?" diye sordular. "Makbûl (olmuş, içine günah ve riyâ karışmamış) Hac." cevâbını verdi. 25

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Düşündüğünü açıkça söylemek;İman-İslâm MASLAHATA BİNÂEN İYİLİK YAPMANIN MEŞRÛİYETİNE DÂİR SA'D İBN-İ EBÎ VAKKÂS HADÎSİ
Sa'd b. Ebî Vakkâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Müellefetü'l-Kulûb'dan) bir takım kimselere (dünyâlık) veriyordu. Bu, Sa'd da (orada) oturuyordu. Derken Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem içlerinden en ziyâde beğendiğim birini bıraktı. (Bir şey vermedi.) Bunun üzerine: "Yâ Resûlâ'llâh, filânı ne için bıraktın? Vallâhi onu ben mü'min biliyorum." dedim. "Öyle deme, Müslim (de.)" buyurdu. Bir müddet sustum. Nihâyet o adam hakkındaki ilmim bana galebe etti de (dayanamadım,) yine sözümü tekrâr ederek: "Filânı niçin mahrum bıraktın? Vallâhi onu ben, mü'min biliyorum." dedim. Yine "Öyle deme, müslim (de.)" buyurdu. Ben yine sustum. Lâkin o adam hakkındaki ilmim bana galabe etti. (Dayanamadım,) sözümü tekrâr ettim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem yine o sözü tekrâr ettikden sonra buyurdu ki: Ey Sa'd, bir adama, Allah onu yüzü koyu ateşe atmasın diye başkasını daha ziyâde sevdiğim halde atâ (ve ihsân) 'da bulunduğum olur. 26

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadınların kocasına karşı vazifeleri;Nankörlük KADINDA KÜFRAN DUYGUSUNUN GÂLİP OLDUĞUNA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bana Cehennem gösterildi. Bir de gördüm ki ehl-i Cehennem'in ekseri kadınlardır. Onlar küfrederler." (bunun üzerine): "(Yâ Resûlâ'llâh,) Allâh'a mı küfrederler?" diye soruldu. (Cevâben) buyurdu ki: Onlar kocalarına (karşı) küfrân ederler. İhsâna (karşı) küfrân ederler. Birisine dünyâ, dünyâ oldukça ihsân etsen de sonra senden (hoşuna gitmiyen) bir şey görse "Ben senden hiç bir hayır görmedim." der. 27

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Din kardeşliği HER HANGİ BİR KİMSEYE KÖTÜ SÖZ SÖYLEMENİN NEHYİNE DÂİR EBÛ ZER HADÎSİ Ebû Zerr-i Gıfârî Şöyle demiştir: (Bir kere) bir adamla sövüştük de onu anasından dolayı ayıpladımdı. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki: Ey Ebû Zer, onu sen anasından dolayı mı ayıplıyorsun? (Demekki) sen, içinde (henüz) Câhiliyyet (ahlâkı) kalmış bir kimse imişsin. (Ondan sonra buyurdu ki:) Zîr-i destânınız, sizin öyle kardeşlerinizdir ki Allâhu Teâlâ onları sizin yed (mülk ve kudret) inize tevdî' etmiştir. Her kimin eli altında kardeşi bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçleri yetmiyecek (zahmetli) bir iş yüklemeyiniz. Şâyed yüklerseniz onlara yardım ediniz. 28

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Adam öldürmek KATLİN VE KATLE TEŞEBBÜSÜN NEHYİNE DÂİR EBÛ BEKRE HADÎSİ
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "İki müslüman kılıçlariyle karşılaştıkları zaman kâtil de maktûl de Cehennem'dedir." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh, kâtil böyle, ya maktûle ne oluyor?" diye sordum. "(Maktûl) arkadaşını öldürmeğe harîs idi de ondan." buyurdu. 29

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Şirk LOKMAN SURESİNİN 31 NOLU ÂYET-İ KERÎMESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: ... Âyet-i Kerîme'si nâzil olduğu zaman Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Ashâb'ı "Hangimiz nefsine zulmetmemiştir?" dediler. Bunun üzerine ... Âyet-i Kerîme'is nâzil oldu. 30

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Münâfık'ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet eder. 31

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ahdi bozmak (ahde vefâsızlık);Emânete hıyânet;Husumet;Münâfığın alâmetleri;Verdiği sözü tutmamak;Yalancılar MÜNÂFIK'IN ALÂMETLERİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE VE ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSLERİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Dört şey, her kimde bulunursa hâlis münâfık olur. Her kimde bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münâfıklıkdan bir haslet kalmış olur. (Bunlar da) kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet etmek, söz söylerken yalan söylemek, ahdettiğinde ahdini tutmamak, husûmet (iddiâ ve mürâfaa) zamânında da hakdan ayrılmaktır. 32

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadir gecesi KADİR GECESİ'NİN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Îmânından dolayı ve (yalnız Allâh'dan ecrini umarak) li-vechi'llâh her kim Kadir Gecesi'ni tâatla geçirirse geçmiş günahları mağfûr olur. 33

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  CİHÂD'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri kendi yolunda (cihâda) çıkan kimseye: "Onu (evinden) çıkaran şey yalnız bana îmân ve Peygamberlerimi tasdîk ise nâil olduğu ecir veya ganîmetle (sâlimen yurduna) geri getireyim, yâhud da Cennet'e ithâl edeyim." diye tekeffül etmiştir. Ümmetime meşakkate bâis olacağını bilmesem hiç bir seriyye (yâni cihad müfrezesine refâkat etmek) den geri kalmazdım. Allah bilir ki Allah yolunda katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunup dirilmeyi, ondan sonra katlolunmayı ne kadar isterdim! 34

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ramazan ibâdeti RAMAZAN'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSLERİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan'da îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh (Terâvih ve sâire gibi) namaz kılarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 35

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Oruç RAMAZAN'IN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSLERİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan orucunu îmânı sebebiyle ve (yalnız Fazl-ı İlâhî'yi umarak) li-vechi'llâh tutarsa geçmiş günahları mağfûr olur. 36

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Îtidâlli hareket;Kolaylık göstermek İSLÂM KOLAYLIK DÎNİDİR
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bu din (ayni) yüsürdür. Hiçbir kimse yoktur ki (bu) din hususunda (amellerim eksiksiz olsun diye) kendini zorlasın da din, ona galebe etmesin (ve ezilip büsbütün amelden kesilmesin). Öyle olunca ortalama gidin. (Matlûbunuz olan ameli tamam îfâ edemediğiniz vakit de O'na şükretmekle kanâat ediniz. Böyle yaparsanız) size müjde olsun (amelin azına da pek çok ecir verilir.) (Yola çıkarken) sabah, akşam seferinden, biraz da gece yürüyüşünden istiâne ed(iniz de kendinizi yokmay)iniz. 37

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Ehl-i kitap;Kıble KIBLENİN TAHVÎLİ HAKKINDA BERÂ' HADÎSİ
Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Medîne'ye ilk teşrîfinde Ensâr'dan olan ecdâd (ı, yâhud diğer lâfza göre dayıları yurd) ına misâfir oldu ve on altı, on yedi ay Beytü'l-Makdi'se doğru namaz kıldı. Halbuki kıblesinin Beytü'l-Harâm'a doğru olmasını arzu ederdi. (Kâ'be'ye müteveccihen) ilk kıldığı namaz İkindi namazı olmuştu. Bir cemâat de onunla birlikte kıldılar. Ondan sonra birlikde namaz kılanlardan biri (namazdan) çıktı. Mescidin birinde bulunan bir cemâate namazdalar iken yolu uğradı. (onlara): "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte Mekke'ye doğru namaz kıldığıma Allah için şahâdet ederim." deyince (namazlarını bozmadan) oldukları gibi Beyt-i Şerîf'e döndüler. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Beyt-i Makdis'e doğru namaz kıldıkları sırada Yahûdîlerle (diğer) Ehl-i Kitâb ondan hoşlanırlardı. Beyt-i Şerîfe doğru yüzünü döndürünce bu fi'lini beğenmediler. -Berâ' b. Âzib radiya'llâhu anh bu hadîsinde diyor ki: Kıble tahvîl edilmeden evvel (ilk) kıbleye doğru (namaz kılarak) vefât etmiş, katlolunmuş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik. 38

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Güzel ahlâk;İyiliğin mükâfâtı MÜSLÜMAN OLMANIN, KÜFÜR HÂLİNDE İŞLENEN GÜNAHLARI GİDERECEĞİNE DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Bir kul Müslüman olursa, İslâm'ı sağlama olursa Allâhu Teâlâ (Hazretleri) evvelce kendisinden sâdır olmuş her seyyiesini tekfîr eder (yâni örter). Ondan sonra sıra kısâsa (yâni mükâfât ve mücâzâta) gelir: Bir hasene ondan yedi yüz kat büyük hasene ile, bir seyyie ise (yalnız kendi) misli (derecesinde mücâzât) ile karşılanır. Meğer ki o seyyieyi Allah affede. 39

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Tâatte devam AMELİN -AZ DA OLSA- DEVAMLI OLANININ FAZÎLETİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Yanımda bir kadın varken Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem hücreme girdi. "Bu kadın kimdir?" diye sordu. "Filâncadır." dedim. Ve kıldığı namaz(lar)ı anlatmağa başladım. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ise "(Bu sözü) bırak. (Dâimâ) elinizden gelecek şeyleri yapınız. Yoksa Allâh hakkı için siz usanmadıkca Allah usanmaz." buyurdu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in en ziyâde sevdiği din (yâni tâat), sâhibi tarafından devâm üzere yapılanlar idi. 40

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN İman-İslâm ÎMÂNIN ZİYÂDE VE NOKSAN KABÛL ETTİĞİNE VE MÜ'MİNİNİN CEHENNEMDE EBEDİYYEN KALMIYACAĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyib de kalbinde bir buğday ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. Lâ İlâhe İllâ'llâh deyip de kalbinde bir zerre ağırlığınca hayır (yâni îmân) bulunan kimse Cehennem'den çıkacaktır. 41

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  MAİDE ÜÇ NOLU ÂYET-İ CELÎLESİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÖMER HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Tâife-i Yehûddan bir kimse ona: "Yâ Emîre'l-Mü'minîn, sizin Kitâbınızda okumakda olduğunuz bir âyet var ki biz Yahûdîlere nâzil olmuş olaydı yevm-i nüzûlünü bayram ederdik." demiş. (Ömer radiya'llâhu anh.): "Hangi âyettir o?" diye sormuş. (Yahûdî) ... cevâbını vermiş. (Bunun üzerine) Ömer (radiyallahu anh) demiş ki biz, bu Âyet-i Kerîme'nin nâzil olduğu günü de yeri de (hakkıyle) biliyor (,kıymetini takdîr ediyor)uz. (Bu Âyet-i Kerîme) Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir cum'a günü Arefe'de (vakfede) kâim iken nâzil olmuştur. 42

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Farzları edâ;İslâm esasları;Nâfile ibâdet;Namaz kılmak;Oruç;Zekât İSLÂM'IN TEMELLERİNİ BİLDİREN TALHA HADÎSİ
Talha b. Ubeydi'llâh Şöyle demiştir: Necid ahâlîsinden saçı, darmadağın (fakîr) bir kimse (huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihâyet yaklaştı. Meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. (Bu suâline karşı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir gün, bir gece içinde beş namaz." buyurdu. (Adamcağız): "Üzerimde bu namazlardan başkası da olacak mı?" diye sordu. "Hayır, meğer ki tatavvu' edersin (yâni kendiliğinden kılasın.)" cevâbını verdi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir de Ramazan orucu." buyurdu. (Adamcağız yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da : "Hayır. Meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. -Talha radiya'llâhu anh der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, zekâtı da ona söyledi. (Adamcağız, yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. yine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. Bunun üzerine (Necid'li fakîr): "Vallâhi bundan ne artık, ne eksik bir şey yapacak değilim." diyerek ve arkasını dönerek gitti. (Bunu duyunca) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Eğer doğru söylüyorsa felâh buldu gitti." buyurdu. 43

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Cenâze namazı;Cenâzeye gitmek CENÂZE TÖRENİNE KATILMANIN VE NAMAZINI KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim îmânı sebebiyle ve (ecrini yalnız Allah'dan umarak) li-vechi'llâh bir müslümân cenâzesi arkasından gider ve üzerine namaz kılıp defninden ferâgat edilinceye kadar berâber bulunursa iki kîrât ecir ile döner ki kîrâtların her biri Uhud (dağı) gibidir, her kim o cenâze üzerine namaz kılar da defnolunmadan evvel dönerse (yalnız) bir kîrât ecir ile dönmüş olur. 44

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Adam öldürmek;Müslümana söğmek MÜSLÜMANA SÖVMENİN VE ONUNLA DÖĞÜŞMENİN NEHYİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Müslümana sövmek fısk, onunla kıtâl etmek küfürdür." buyurdu. 45

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Kadir gecesi;Nizâ (anlaşmazlık) KADİR GECESİ'Nİ RAMAZAN'IN YİRMİSİNDEN SONRAKİ GECELERDE ARAMAK
Ubâde b. es-Sâmit Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere (Hâne-i Saâdetinden) çıktı. Derken Müslümanlardan iki kişi kavga ettiler. Buyurdular ki: Ben, size Kadir Gecesi'ni haber vermek üzere çıkmıştım. Filân ile filân kavga ettiler de (ona dâir olan bilgi) ref' olundu. İhtimâlki de hakkınzda bu daha hayırlıdır. Artık siz, Kadir Gecesi'ni (yirmiden sonraki) yedinci veya dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız. 46

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a şirk koşmamak;İhsan;İman-İslâm;Kıyâmet alâmetleri;Rü'yetullah;Zekât HALKA DİNLERİNİ ÖĞRETMEK İÇİN GELEN CİBRÎL İLE PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN KONUŞMASI (İHSÂN HADÎSİ)
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Bir gün Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem açıkta oturuyordu. (yanına) biri gelip: "Îmân nedir?" diye sordu. "Îmân; Allâha, Meleklerine, Allâh'a mülâkî olmağa (yâni Rü'yetu'llâh'a), Peygamberlerine inanmak, kezâlik (öldükten sonra) dirilmeğe inanmaktır." cevâbını verdi. "Ya İslâm nedir?" dedi. "İslâm; Allâh'a ibâdet edip (hiçbir şeyi) O'na şerîk ittihâz etmemek, namazı ikâme ve farz edilmiş zekâtı edâ etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır." buyurdu. (Ondan sonra) "Ya ihsân nedir?" diye sordu. "Allâh'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Eğer sen, Allâh'ı görmüyorsan şüphesiz O, seni görür." buyurdu. "Kıyâmet ne zaman?" dedi. (Bunun üzerine) buyurdu ki: "Bu mes'elede sorulan, sorandan daha âlim değildir. (Şu kadar var ki Kıyâmet'den evvel zuhûr edecek) alâmetlerini sana haber vereyim: Ne zaman (satılmış) câriye, sâhibini (yâni efendisini) doğurur, kim idikleri belirsiz deve çobanları (yüksek) binâ kurmakta birbiriyle yarışa çıkarlarsa (Kıyâmet'den evvelki alâmetler görünmüş olur. Kıyâmet'in vakti) Allâh'dan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir." Ondan sonra Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ... Âyet-i Kerîme'sini tilâvet buyurdu. Sonra (gelen adam) arkasını döndü (gitti). Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem "Onu çevirin." diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki işte bu, Cibrîl (aleyhi's-selâm)dir. Halka dinlerini öğretmek için geldi. 47

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Şüpheli şeylerden kaçınmak ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN KAÇINMAĞI TERGÎB EDEN NU'MÂN İBN-İ BEŞÎR HADÎSİ
Nu'mân b. Beşîr Şöyle demiştir: (kulağımla) işittim, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Helâl belli, harâm da bellidir. İkisi arasında da (helâl mi, harâm mı belli olmayan bir takım) şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onları bilmezler. Şüpheli şeylerden her kim sakınırsa ırzını (yâni haysiyetini) da, dînini de kurtarmış olur. Her kim şüpheli şeylere dalarsa (içine girmek yasak olan beylik) koru etrâfında (davarlarını) otlatan bir çoban gibi çok sürmez içeriye dalabilir. Haberiniz olsun, her Pâdişâhın (kendine mahsûs) bir korusu olur. Gözünüzü açın, Allâh'ın yeryüzündeki korusu da harâm ettiği şeylerdir. Âgâh olunuz, cismin içinde bir lokmacık et (parçası) vardır ki iyi olursa bütün cesed iyi olur, bozuk olursa bütün cesed bozulur. İşte o (et parçası) kalbdir. 48

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Allâh'a îman;Elçilik;Hz. Peygamber'e gelen elçiler;İçki;Zekât NİYYET HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Abdü'l-Kays Vefd'i (Bahreyn taralarından) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûruna geldikleri zaman: "Siz kimlerdensizin?" yâhud "Nerenin vefdisiniz?" diye sordu. "Biz Rebîa (kabâilin) danız." dediler. "Hoş geldiniz. (Allâh sizi) utandırmasın, pişmân etmesin." buyurdu. Bunun üzerine "Yâ Resûlâ'llâh, biz sana yalnız şehr-i Harâm'da gelebiliriz. (Bilirsin ki) aramızda kâfir olan (kabâil-i) Mudar'dan şu cemâat vardır. O halde bize kesdirme bir şey emret de geride kalanlarımıza haber verelim, o sebeple de Cennet'e girelim." dediler. (Nebî aleyhi's-salâtü ve's-selâm'a) içkileri (yâhud içki kaplarını) de sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara dört şey emretti, dört şeyden de nehyetti. Onlara yalnız Allâh'a îmân ile emrettikten sonra "Bilirmisiniz yalnız Allâh'a îmân etmek ne demektir?" diye sordu. "Allâh ve Resûlü a'lemdir." dediler. "Allâh'dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet, Namaz'ı ikâme, Zekât'ı edâ etmek, Ramazan orucunu tutmak, ganîmetin humsunu vermektir." buyurdu. Kezâlik onları (dört şeyden, yâni) hantem, dubbâ', nakîr, müzeffet (denilen kaplara hurma, yâhud üzüm şırası koymak)den nehyetti. (İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'nın) müzeffet yerine mukayyer dediği de mervîdir. 49

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Âile nafakası;Hicret;Niyet NİYYET HADÎSİ
Ömer b. el-Hattâb ... hadîs-i şerîfi rivâyet olunuyor ki kitabın evvelinde zikrolundu. Ancak burada ... dan sonra ... ziyâdesi vardır. Hadîs'in bakiyyesi bu ziyâdeden sonra serdedilmiştir ki ziyâdenin ma'nâ-yı şerîfi: "Her kimin hicreti Allâh'a ve Resûlüne müteveccih ise hicreti, Allâh'a ve Resûlüne müntehîdir." olmuş olur. 50

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN  ÇOLUK ÇOCUĞUNUN GEÇİMİNİ SAĞLAMAK İÇİN ÇALIŞMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ MES'ÛD HADÎSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Bir kimse, ıyâline li-vechi'llâh (yâni ecrini yalnız Allah'dan umarak) infâk etse bu nafakası kendisi için (sevâbca) sadaka (gibi) olur. 51

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Namaz kılmak;Nasîhat;Zekât DÎNİN NASÎHATTAN İBÂRET BULUNDUĞUNA DÂİR CERÎR HADÎSLERİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e namazı ikâme etmek, zekât vermek, her müslümana hayırhâh (ve gıl ve ğışden âzâde) olmak üzere bîat ettim. 52

KİTÂBÜ'L-ÎMÂN Bî'at;Nasîhat DÎNİN NASÎHATTAN İBÂRET BULUNDUĞUNA DÂİR CERÎR HADÎSLERİ Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "(Yâ Resûlâ'llâh), Sana Müslümân olmak üzere bîat edeceğim." dedim. Şart ettiği şeyler meyânında her Müslümân'a hayırhâh (ve gıll ü ğışdan âzâde) olmağı da şart etti. Ben de bu şart üzerine bîat ettim. 53

KİTÂBÜ'L-İLİM
Emâneti ehline vermek;İlim meclisi;Kıyâmet alâmetleri;Konuşanın sözünü kesmemek İŞİN EHLİ OLMAYANA VERİLMESİNİN KIYÂMET ALÂMETLERİNDEN OLDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Meclisin birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrundakilere söz söylerken nâgehân bir a'râbî gelip "Kıyâmet ne zamandır?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (sözünü kesmeyip) devam buyurdu. Oradakilerin kimi (kendi kendine): "(A'râbînin) ne dediğini işitti, amma suâlinden hoşlanmadı."; kimi de: "Belki işitmedi." diye hükmetti. Nihâyet (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sözünü bitirince gâlibâ "O Kıyâmeti soran nerede?" diye (yâni bunu gibi bir lâfz ile) suâl buyurdu. (A'râbî): "İşte ben, yâ Resûlâ'llâh." dedi. (Bunun üzerine) "Emânet zâyi' edildi mi, Kıyâmete intizâr et." buyurdu. Yine (a'râbî): "Emâneti zâyi' etmek nasıl olur?" diye (tekrar) sorunca: "İş, nâ ehle tevcîh edildi mi, Kıyâmet'e intizâr et." buyurdu. 54

KİTÂBÜ'L-İLİM Abdesti güzel almak;Hataları söylemek ABDESTİ EKSİK OLANLARA PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN İNZÂRI
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: Ettiğimiz yolculukların birinde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem geride kalmıştı da bize (sonradan) yetişmiş idi. (O sırada) namaz vakti girmiş idi. Biz de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı mesh (eder gibi az su ile yıkamağa) başladık. (Bu hâli görünce) en dik sesi ile iki veya üç kere: "Cehennem'de yanacak ökçelere yazık!" diye nidâ buyurdu. 55

KİTÂBÜ'L-İLİM Hurma Ağacı;Kâmil mü'min RESÛL-İ EKREM'İN YAPRAĞINI DÖKMEYEN HURMA AĞACINI MÜSLİM (-İ KÂMİL)E TEŞBÎHİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki yaprağı düşmez. O ağaç, müslim (-i kâmil)in benzeridir. Nedir o? Söyleyin." oradakiler kırlardaki ağaçları saymağa daldılar. -Abdu'llâh (İbn-i Ömer) der ki bunun hurma ağacı olduğu hatırıma geldiyse de (söylemeğe) utandım. Ondan sonra: "Yâ Resûlâ'llâh, bize söyle nedir?" diye sordular. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Hurma ağacıdır." cevâbını verdi. 56

KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmediğini sormak;Hz. Peygamber'in tebliğleri;Namaz kılmak;Oruç;Zekât PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN DIMÂM İBN-İ SA'LEBE'YE, RİSÂLET, NAMAZ, ORUÇ VE SADAKA HAKKINDA SORDUĞU SORULARA VERDİĞİ CEVAPLAR
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (bir kere) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte oturduğumuz sırada deve üstünde biri gelip devesini mescid(in kapısınd)e çökerttikten sonra bağladı. Ondan sonra "Hanginiz Muhammed'dir?" diye sordu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Ashâbı) arasında dayanmış oturuyordu. "İşte dayanmış olan şu beyaz kimsedir." dedik. Adamcağız: "Ey Abdü'l-Muttalib'in oğlu!" diye hitâb etti. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem "Seni dinliyorum." buyurdu. "Ben sana bâzı şeyler soracağım. Amma soracaklarım (pek) ağırdır. Gönlün benden incinmesin." dedi. Nebiyy-i Efham salla'llâhu aleyhi ve sellem "Aklına geleni sor." buyurdu. "Senin ve senden evvelkilerin Rabbi aşkına (söyle) bütün halka seni Allâh mı gönderdi?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) bir gün bir gece içinde beş vakit namaz kılmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. "Evet." buyurdu. "Allâh aşkına (söyle) senenin şu (ma'lûm) ayında oruç tutmayı sana Allâh mı emretti?" dedi, "Evet." buyurdu. (yine): "Allâh aşkına şu (ma'lûm olan) sadakayı zenginlerimizden alıp fukarâmıza dağıtmayı sana Allâh mı emretti?" dedi. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (buna da) "Evet." buyurunca adamcağız: "Sen ne getirdin ise ben ona îmân ettim. Kavmimin geride kalanlarına da elçi benim. Ben, Sa'd b. Bekr kabîlesinden Dımâm b. Sa'lebe'yim." dedi. 57

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KİSRÂ'YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bir adama bir nâme verip Bahreyn ulusuna teslim etmesini emretti. Bahreyn ulusu, mektubu Kisrâ'ya îsâl etti. Kisrâ onu okuyunca yırttı. (Arada râvî olan Muhammed b. Şihâb-ı Zührî) der ki: (Zannederim ki Saîd b. el-Müseyyeb'den işittim) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Kisrâ ile kavmine) parça parça olsunlar diye duâ buyurdu. 58

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in mektupları;Hz. Peygamber'in mührü RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜMÜŞTEN BİR MÜHÜR EDİNDİĞİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir mektup yazdırdı, yâhud yazdırmak istedi. Dediler ki: "(Yâ Resûlâ'llâh) onlar (yâni Rum'dan ve Acem'den muhâtab olanlar) bir mektûbu mühürlü olmadıkça okumazlar." Bunun üzerine gümüşten bir mühür edindi ki nakşı ... idi. Bu mührün Yed-i Şerîf-i Risâlet-Penâhî'deki beyazlığı hâlâ gözümün önündedir. 59

KİTÂBÜ'L-İLİM Allâh'a sığınmak;Hayâ;Hz. Peygamber'den yüz çevirmek;İlim meclisi;Mecliste boş yere oturmak;Selâmlaşmak ALLÂH'I ZİKRETMEĞİ İHMÂLİN, ALLÂH'IN İLMÂLİNİ MÛCİP OLACAĞINA DÂİR EBÛ VÂKID HADÎSİ
Ebû Vâkıd-ı Leysî Şöyle demiştir: (Bir gün) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem huzûrunda Ashâb'ı olduğu halde Mescidinde otururken karşıdan üç kişi geldi. İkisi Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e doğru teveccüh etti, birisi de gitti. -Râvî der ki: Bu iki kimse huzûr-ı Risâlet-Penâhî'de dur(up selâm ver)du. Ve bir tânesi (bilâhare) halkada bir aralık bularak oracıkta oturdu. Diğeri ise hâzırûnun arkasında oturdu. Üçüncüye gelince arkasını dönüp savuştu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (meşgûl olduğu kelâmdan) fâriğ olunca buyurdu ki: "İsterseniz bu üç kişinin hâlini size haber vereyim. İçlerinden biri Allâh'a sığındı, Allâh da onu barındırdı. Diğeri (sıkıntı vermekten) utandı, Allâh da ondan hayâ etti. Öteki ise (bu meclisten) yüz çevirdi, Allâh da ondan yüz çevirdi." 60

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim tebliği;Mü'minin ırzı haramdır;Mü'minin kanı haramdır;Mü'minin malı haramdır VEDÂ' HACCINDA PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN BÂZI NASÎHATLARINA DÂİR EBÛ BEKRE HADÎSİ
Ebû Bekre Nufey' b. Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü'l-Vedâ'da) devesi üzerinde oturdu. Devenin dizginini bir adam tutuyordu. "Bu gün hangi gündür?" diye sual etti. sükût ettik, o derecede ki başka bir isim ile tesmiye edecek zannetdik. "Kurban günü değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. Sonra: "Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Yine sükût ettik, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Zilhicce değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Sonra): "Bu hangi şehirdir?" diye sordu. Yine sustuk, o derecede ki isminden başka bir isim ile tesmiye edecek zannettik. "Mekke değil mi?" buyurdu. "Evet." dedik. (Bunun üzerine) buyurdu ki "Kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız bu şehir içinde, bu ayda bu günün hürmeti kadar yekdiğerinize haramdır. Hâzır olanlarınız, gâib olanlarınıza (bunu) teblîğ etsin. Olabilir ki hâzır olan kimse, bunu daha iyi anlar bir kimseye teblîğ etmiş bulunur." 61

KİTÂBÜ'L-İLİM Bıktırmamak;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN FÂSILALI OLARAK VA'ZETTİĞİNE DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem va'z (ve nasîhat) husûsunda bize bıkkınlık gelmesin diye hâlimize bakıp (ona göre) gün ve (saat) kollardı. 62

KİTÂBÜ'L-İLİM Kolaylık göstermek DİNDE, BIKKINLIK VE USANÇ VERECEK DERECEDE İLERİ GİTMENİN DOĞRU OLMADIĞINA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Kolaylık yolunu gösterin, güçlüğe gitmeyin. Tebşîr edin, tenfîr etmeyin." buyurduğu rivâyet olunuyor. 63

KİTÂBÜ'L-İLİM  ALLÂH KİME İYİLİK MURÂD EDERSE, ONU DİNDE BİLGİ SÂHİBİ YAPAR
Muâviye b. Ebî Süfyân Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Allâh (u Teâlâ) her kimin hayrını murâd ederse ona din husûsunda (büyük bir) anlayış verir. Ben (verici değil) yalnız taksîm ediciyim. Veren ise Allâhu Azze ve Cell'dir. Bir de bu ümmet, Allâh'ın emri (ve kazâsı) zuhûr edi(p kıyâmet kopu)nceye kadar emr-i İlâhî(ye mütâbeat) üzere hep sâbit-kadem olup duracak ve kendilerine muhâlefet edenlerden zarar gelmiyecektir. 64

KİTÂBÜ'L-İLİM Hurma Ağacı;Kâmil mü'min ALLÂH KİME İYİLİK MURÂD EDERSE, ONU DİNDE BİLGİ SÂHİBİ YAPAR
Abdullâh b. Ömer Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Bir hurma göbeği getirdiler. Buyurdu ki: "Ağaçların içinden bir nev'i vardır ki.... ilâ-âhirih. -Abdu'llâh b. Ömer radiya'llâhu anh'den olan bu rivâyetde: "Bir de baktım ki oradakilerin en küçüğü benim. Onun için sustum." ziyâdesi vardır. 65

KİTÂBÜ'L-İLİM Allah yolunda harcamak (infak);İlim öğretmek;İlmiyle âmil olmak;İnfak;Kazâ-Kader İKİ HASLET SÂHİBİNDEN BAŞKASINA HASED EDİLEMİYECEĞİNE DÂİR ABDULLÂH İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İki (haslet sâhibin)den başkasına hased olmaz. Bunlar da Allah tarafından kendisine mal ihsân olunub da hak (yolun)da onu ihlâke taslît edilen kimse ile kendisine hikmet ihsân olunup onunla hükmeden ve anı ta'lîm eden kimsedir. 66

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim öğrenmek RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) İN İBN-İ ABBÂS'A DUÂSI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni kucaklayıp: "İlâhî ona (ilm-i) Kitâb'ı öğret." diye duâ buyurdu. 67

KİTÂBÜ'L-İLİM Namazda safları sık ve düzgün tutmak BÜLÛĞ ÇAĞINA VARMIYAN ÇOCUĞUN MÜKELLEF OLMADIĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS RİVAYETİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Minâ'da sütresiz olarak namaz kıldırdığı sırada dişi bir merkebe râkiben karşıdan geldim. O zaman sinn-i bülûğa yaklaşmıştım. Saflardan birinin önünden geçtim. Merkebi otlasın diye salıverdim. Ondan sonra saffa girdim. Bu (yaptığıma) kimse ses çıkarmadı. 68
KİTÂBÜ'L-İLİM Lâtîfe;Şaka İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER Mahmûd b. er-Rebî' "Beş yaşımda iken Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in bir kere bir kova (daki su) dan (ağzına alıp) yüzüme püskürdüğünü derhâtır ederim." demiştir. 69
KİTÂBÜ'L-İLİM İnsanların kısımları İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği hidâyet ve ilim boy yağmura benzer. (Bu yağmur, kâh öyle) bir toprağa düşer ki onun bir kısmı suyu kabûl eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde) tutar da Allâh (u Teâlâ) halkı onunla faydalandırır. Ondan (hem kendileri) içerler, (hem hayvanlarını) suvarırlar, ekin ekerler (Bu yağmur) diğer (bir nevi') toprağa daha isâbet eder ki düz ve kaypaktır. Ne suyu (üstünde) tutar, ne çayır bitirir. Allâh'ın dînini anlayıb da Allâh'ın benim (vâsıtam) le gönderdiği (hidâyet ve ilimden) faydamend olan ve bunu bilip (başkasına) bildiren kimse ile (bunu duyduğu vakit kibrinden) başını (bile) kaldırmayan ve Allâh'ın benimle irsâl olunan hidâyetini kabûl etmeyen kimse böyledir. 70

KİTÂBÜ'L-İLİM İçki;Kıyâmet alâmetleri;Zinâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlû'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İlmin ref' olunması, cehlin kökleşmesi, şarabın içilmesi, zinânın çoğalması Kıyâmet alâmetlerindendir. 71

KİTÂBÜ'L-İLİM Kadınların çoğalıp erkeklerin azalması;Kıyâmet alâmetleri;Zinâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Size öyle bir söz söyliyeceğim ki, benden sonra hiç kimse onu size söylemeyecektir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyuruyordu ki: Kıyâmet alâmetlerinden olmak üzere ilim azalacaktır, cehil yayılacaktır, zinâ şâyi' olacaktır. Kadınlar(ın mikdârı) kesret, erkekler(inki) kıllet bulacaktır. Bir derecede ki, elli kadının yalnız bir bakanı olacaktır. 72

KİTÂBÜ'L-İLİM Rüyâ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA HADÎSLER
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, "Uykuda iken bana bir kadeh süt getirdiler. O kadar içtim ki kanıklık (âsârının) tâ tırnaklarımdan sızdığını (hâlâ) duyuyorum. (İçtikten sonra) artığımı Ömer b. el-Hattâb'a verdim." buyuruyordu. "Yâ Resûlâ'llâh! Bunu ne ile te'vîl ettin?" diye sordular. "İlm ile." cevâbını verdi. 73

KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmeden yapılan hatalar;Cemrelere taş atma (Şeytan taşlama);Hac menâsikı;Şeytan taşlama;Vedâ Haccı Hutbesi PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN VEDÂ' HACCINDA HACC MENÂSİKİ İLE İLGİLİ BEYANLARINA DÂİR ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiş: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da halk sor(ub öğren)sun diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip "Bilemedimde (Kurban) kesmeden tıraş oldum." dedi. "Kurbanını kes, günâhı yok." buyurdu. Diğeri gelip "Bilemedimde Remiy'den evvel (kurban) kestim." dedi "Remyet, günâhı yok." buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) "Yap, günâhı yok." buyurmasın. 74

KİTÂBÜ'L-İLİM Adam öldürmek;Kıyâmet alâmetleri İLMİN KABZOLUNACAĞINA, KATİL VE FİTNELERİN ZUHÛR EDECEĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere): "İlim, kabzolunacak (yâni kaldırılacak), cehil ve fiten zuhûr edecek ve herc çoğalacaktır." buyurdu. "Yâ Resûlâ'llâh, herc nedir?" diye sordular. Murâd-ı âlîsi katl imiş gibi elini münharifen indirerek: "İşte böyle!" buyurdu. 75

KİTÂBÜ'L-İLİM Güneş tutulması ve namazı KABİRDE GEÇİRİLECEK İMTİHAN HAKKINDA ESMÂ' HADÎSİ
Esmâ' b. Ebî Bekr Şöyle demiştir: (Küsûf zamânında) Âişe radiya'llâhu anhâ namaz kılarken nezdine gittim. "(Bu) Halka ne oluyor? (neden korkuyorlar?)" dedim. (Küsûf vukûa geldiğini anlatmak için) gök yüzüne doğru (başı ile) işâret etti. Meğer hep namaza durmuşlarmış. Âişe radiya'llâhu anhâ: "Sübhâna'llâh!" dedi. "Bu bir âyet (-i azâb veya tekarrüb-i Kıyâmet) mi?" diye sordum. Başiyle "Evet." diye işâret etti. Bunun üzerine ben de (namaza) durdum. Üzerime baygınlık gelinceye kadar (durdum). (Yanımdaki kırbadan) başıma su dökmeğe başladım. (Namazdan sonra) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Allâh'a (Hamd ü) senâ edip buyurdu ki "Cennet ve Cehennem'e kadar (evvelce) bana gösterilmemiş hiçbir şey kalmadı ki, bu makamda görmüş olmayayım. Bana vahyolundu ki, siz kabirlerinizde Mesîh-i Deccâl (yüzünden çekilecek) imtihanlara benzer, yâhud ona karîb bir imtihân geçireceksiniz. (Kabre girmiş kimseye) 'Bu adam (Yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hakkındaki ilmin nedir?, diye sorulacak. Mü'min, yâhud sâhib-i yakîn olan kimse: 'O (Zât-ı Şerîf) Muhammed'dir. O (Zât-ı Şerîf) Allâh'ın Resûlüdür. Bize (Âyât-ı) beyyinât ile hidâyet getirdi. Biz de da'vetine icâbet ve (isrine) mütâbeat ettik. O (Zât-ı Şerîf) Muhammed (salla'llâhu aleyhi ve sellem)dir., diyecek. (Ve bu söz) üç kere (tekrâr olunacak). Ondan sonra (o kimseye): '(Öyle ise) yat da rahâtına bak. O (Zât-ı Şerîf'in nübüvvetine) yakînin olduğunda şüphe kalmadı., denilecek. (Yok eğer) münâfık ise veyâhud kalbinde şek varsa (o suâle karşı): 'Ben ne bileyim? işittim, öteki beriki bir şeyler söylüyorlardı. Ben de söyledim., cevâbını verecek." 76

KİTÂBÜ'L-İLİM Süt kardeşliği SÜT KARDEŞLİĞİN EVLENMEĞE MÂNİ' OLDUĞUNA DÂİR UKBE HADÎSİ
Ukbe b. el-Hâris Ravi, İhâb b. Azîz'in kızını tezevvüc etti. Derken yanına bir kadın gelip "Ukbe'yi de, tezevvüc ettiği kadını da ben emzirdim." dedi. Ukbe, ona: "Ne senin beni emzirdiğinden haberim var, ne de evvelce bunu bana söylediğinden." cevâbını verdi. (Hayvanına) binip Medîne'ye (Huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gitti. (Hükm-i şer'îyi) sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Nasıl olur ya? Bir kere (bu söz) söylenmiş bulundu." buyurdu. Bunun üzerine Ukbe o kadından müfârekat etti. O da başka bir kocaya vardı. 77

KİTÂBÜ'L-İLİM İlim öğrenmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.) İN BİR AY ZEVCELERİYLE GÖRÜŞMEMEĞE YEMÎN ETMESİ
Ömer b. el-Hattâb Şöyle demiştir: Ensârdan bir komşum ile berâber Benî Ümeyye b. Zeyd yurdunda (oturuyor) idim. Bu (yurd) Medîne'nin Avâlî denilen semtindedir. (Bir şey öğrenmek ümîdiyle) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nezdine nöbetleşe inerdik. Bir gün o iner, bir gün ben inerdim. Ben indiğim zaman o gün vahiy ve sâireye dâir (ne duyarsam) haberini (komşuma) getirirdim. O da indiği zaman böyle yapardı. Ensârî arkadaşım (bir def'a) nöbetinin gününde indi. (Dönüşünde) kapımı pek şiddetli çalarak: "Burada mı?" diye sordu. (Fenâ halde) ürkdüm. Yanına çıktım. "Büyük bir şey hâdis oldu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zevcâtını tatlîk etti.)" dedi. (Ömer radiya'llâhu anh der ki: Ben zâten böyle bir şey olacağını zannedip duruyordum. Sabah namazını kılınca giyinip kuşandım. Sonra Medîne'ye inip) Hafsa'nın yanına girdim. Baktım ki ağlıyor. "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, sizleri (yâni Zevcât-ı Tâhirâtı) tatlîk mi etti?" diye sordum. "Bilmiyorum." dedi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına girdim. Ayak üstü durduğum yerden: "(Yâ Resûlâ'llâh,) Zevcelerini tatlîk mi ettin?" dedim. "Hayır." buyurdu. Bunun üzerine ben de "Allâhu Ekber." demişim. 78

KİTÂBÜ'L-İLİM Bıktırmamak;Cemâatle kılınan namazı uzatmamak;Kolaylık göstermek NAMAZDAN BIKTIRMAMAK ÜZERİNE EBÛ MES'ÛD-İ HADİSİ
Ebû Mes'ûd Ukbe İbn-i Amr Şöyle demiştir: (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, filânca bize (namaz kıldırırken) o kadar uzatıyor ki âdetâ namazı terkedecek gibi oluyorum." dedi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i hiçbir mev'ızada o günkü kadar gazablı görmedim. Buyurdu ki "Ey nâs, sizde tenfîr hasleti vardır. (İçinizden) halka namaz kıldıran olursa hafif tutsun. Çünkü (cemâatin) içinde hastası var, zaîfi var, iş-güç sâhibi olanı var." 79

KİTÂBÜ'L-İLİM Lukata;Yitik mal (lukata) YİTİK MALIN HÜKMÜ HAKKINDA ZEYD İBN-İ HÂLİD HADÎSİ Zeyd b. Hâlid-i Cühenî Şöyle demiştir: Biri, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den lukatayı, (yâni yitik malı) sordu. Buyurdu ki: "Bağını, yâhud kabını, kılıfını belle sonra (ötekine, berikine) bir sene ta'rîf et. Ondan sonra onu kullan. (Ondan sonra da) sâhibi çıkarsa (yine) ona ver." O adam: "Yitik deve de (böyle mi?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) o kadar gazab etti ki mübârek yanakları, yâhud yüzü kızardı. Ve: "Ondan sana ne? (Su) tulumunu, (ayağındaki) markubunu o berâber taşır, (muhtâc oldukca) su başlarını bulur, ağaç (yapraklarından) otlar. Onu sâhibi buluncaya kadar kendi hâline bırak." buyurdu. "Ya, yitik davara ne buyurursun?" dedi, "O ya senindir, ya kardeşinindir, ya kurdundur." buyurdu. 80
KİTÂBÜ'L-İLİM Bilmediğini sormak;Hz. Peygamber'e eza;Soru sormak;Tevbe-İstiğfar YERSİZ VE HOŞLANILMAYAN SORULAR SORMANIN MENHÎ OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: (Bir kere) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu. (Bu gibi) suâller çoğalınca gazab etti. Ondan sonra "Bana istediğinizi sorunuz." diye buyurdu. Birisi (kalkıp) "Benim babam kimdir?" dedi. "Baban Huzâfe'dir." buyurdu. Bir diğeri kalkıp "Yâ Resûlâ'llâh, ya benim babam kimdir?" dedi. "Şeybe'nin âzâtlısı Sâlim'dir." buyurdu. Ömer (b. el-Hattâb radiya'llâhu anh) vech-i Risâlet-Penâhî'deki (âsâr-ı) gazabı görünce "Yâ Resûlâ'llâh, Azîz ve Celîl olan Allâh (u Teâlâ'y)a tevbe ediyoruz." dedi. 81

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in konuşması;Selâmlaşmak;Sözü tekrar etmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SÖZLERİNİ VE SELÂMINI ÜÇ KERE TEKRARLAMASI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman iyice anlaşılsın için üç kere tekrâr ederdi. (Kezâlik) bir kavmin yanına gelip selâm verdiği zaman da üç kere selâm verirdi. 82
KİTÂBÜ'L-İLİM Eğitim;Ehl-i kitap;Rıfk;Terbiye (eğitim) ÜÇ SINIF İNSANIN İKİŞER ECRE SÂHİP OLDUĞUNA DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Üç kişinin ikişer ecri vardır. Onlardan biri Ehl-i Kitâb'dan olup da hem kendi Peygamberine, hem de Muhammed salla'llâhu aleyhi ve sellem'e îmân eden kimsedir. Diğeri abd-i memlûkdur ki, hem Allâhu Teâlâ'nın, hem de efendilerinin hakkını edâ ettiğinde (o da iki ecre nâil olur.) Üçüncüsü öyle bir kimsedir ki nezdinde tasarruf ede (bile)ceği bir câriy bulunur da onu te'dîb, ammâ (unf ve şiddetden âzâde olarak güzel güzel) te'dîb eder, ta'lîm (lâkin yine rıfk ile güzel güzel) ta'lîm eder, bundan sonra da onu âzâd edip tezevvüc eder. (İşte) böylesinin de iki ecri vardır. 83

KİTÂBÜ'L-İLİM Eğitim;İlim öğrenmek;Köle;Terbiye (eğitim);Va'z PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA SADAKA VERMELERİNİ TERGÎB BUYURMASI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescid-i Şerîf'de va'z ettikten sonra) kadınlara duyuramadım zanniyle yanında Bilâl olduğu halde (erkek saflarından) çıktı. Kadınlara va'z ederek onlara sadaka vermeği emretti. (Sözleri o kadar te'sîr etti ki,) kadınların kimi (kulaklarındaki) küpeyi, kimi (parmağındaki) yüzüğü (çıkarıp) atmağa başladılar. Bilâl de onları eteği içine topluyordu. 84

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in şefâati;İmanda İhlâs KALBİNDEN (YÂHUD İÇİNDEN) KELİME-İ TEVHÎD'İ SÖYLEYEN KİMSENİN KIYÂMET GÜNÜNDE ŞEFÂATE EN ZİYÂDE MAZHAR OLACAĞI
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir kere) "Yâ Resûlâ'llâh, Kıyâmet gününde Sen'in şefâatin en ziyâde kime râyegân olacak?" diye sordum. Buyurdu ki: "Yâ Ebâ Hüreyre, hadîs (bellenmek) için sende gördüğüm hırsa göre bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını (zâten) tahmîn ediyordum. Kıyâmet gününde halk içinde şefâatime en ziyâde mazhar olacak kimse kalbinden (yâhud içinden) hâlis olarak Lâ ilâhe illâ'llâh diyendir." 85

KİTÂBÜ'L-İLİM  EHL-İ İLMİN FAZÎLETİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ AMR HADÎSİ
Abdullâh b. Amr b. Âs Şöyle demiştir: (Haccetü'l-Vedâ'da) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Allâhu Teâlâ ilmi kullar(ının sudûr) ından nez' etmek (yâni silmek) sûretiyle değil, (ervâh-ı) ulemâyı kabzetmek sûretiyle kabzedecektir. Nihâyet hiçbir âlim kalmayınca halk kendilerine câhil bir takım kimseleri reis edinirler. Bunlara (öte-beri) sorulur. Onlar da ilimleri olmadığı halde fetvâ verirler de hem kendileri dalâlete düşerler, hem (halkı) idlâl ederler. 86

KİTÂBÜ'L-İLİM Çocuğu kendinden önce ölenler;Va'z PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: (Bir def'a) kadınlar "Yâ Resûlâ'llâh, (sözlerini dinlemek için) erkeklerden bize meydan kalmıyor. Kendiliğinden bize bir gün tahsîs et." dediler. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) onlara (mîâd olarak) bir gün ta'yîn etti. Kadınlar yevm-i muayyende Huzûr-ı Risâlet-Penâhî'ye geldiler. O da kendilerine va'z etti, (bâzı şeyler) emretti. Buyurduğu sözler meyânında: "İçinizden hiçbir kadın yoktur ki evlâdından üç tânesini (âhirete kendinden) evvel yollasın da, Cehennem'e karşı onun için bir siper peydâ olmasın." sözü vardı. İçlerinden biri: "İki tânesi de (öyle değil mi?)" dedi. (Cevâben): "İki tânesi de öyledir." buyurdu. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den vârid olan diğer rivâyetde (mukayyed olarak) "Sinn-i bülûğa varmamış üç evlâd." denilmiştir. 87

KİTÂBÜ'L-İLİM Kıyâmet günü hesap PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KADINLARA VA'Z ETMEK İÇİN BİR GÜN TAHSÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Kim hesâba çekilirse azâb edilmiş olur." buyurdu. -Âişe der ki "Allâhu Teâlâ ... buyurmuyor mu?" dedim de "Bu senin dediğin arzdır, yoksa her kim ince hesâba çekilirse helâk olur." buyurdu. 88

KİTÂBÜ'L-İLİM Harem-i Şerîf'in hürmeti;İlim öğretmek MEKKE HAREMİNDE KAN DÖKMENİN, AV HAYVANLARINA VE BİTKİLERİNE MÜDÂHALENİN MEMNÛİYETİ HAKKINDA EBÛ ŞÜREYH HADÎSİ
Ebû Şüreyh Şöyle demiştir: Feth (-i Mekke'nin ertesi) günü Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den bir söz işittim ki, onu söylerken (şu) kulaklarım duydu, kalbim belledi, (söyliyeni de) gözlerim (o anda) gördü. Allâh'a hamd ü senâ ettikden sonra buyurdu ki: Mekke'yi (tâ evvelden-beri) harâm eden Allâhu Teâlâ'dır. Onu harâm eden insanlar değildir. Bundan dolayı Allâh'a ve yevm-i Âhirete îmân eden kimse için Mekke'de ne kan dökmek, ne de bir ağaca balta vurmak olmaz. Şâyed Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (burada) mukâtele etti diye ruhsat tarafına kaçan biri bulunursa ona: "Allâh (u Teâlâ yalnız) Resûlüne izin vermiştir. Size izin vermemiştir." deyiniz. Bana da (yalnız) bir günün bir saâti içinde izin verdi. Ondan sonra bu günkü hürmeti dünkü hürmeti derecesine döndü. (Bu dediklerimi burada) hâzır olanlar, gâib olanlara teblîğ etsin. 89

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işitdim, buyurdu ki benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın. Buhârî'ye göre: Rib'ıyy b. Hırâş, Alî (b. Ebî Tâlib) radiya'llâhu anh'den Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in "Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'e girsin." buyurduğunu işittiğini kendisinden duymuş. 90

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN AĞZINDAN YALAN UYDURANLARIN HÂLİ
Seleme İbn-i Ekva' Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, buyurdu ki: Benim söylediklerimi her kim bana isnâd ederse Cehennem'deki yerine hazırlansın. 91

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e yalan isnadı;Hz. Peygamber'i rüyâda görmek;Hz. Peygamber'in isimlerini almak PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN KÜNYESİNİN AD OLARAK KONULAMIYACAĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Benim adımı (kendinize, yâhud birbirinize) takınız. Künyemi de (yâni Ebû'l-Kâsım künyesini) de takınmayınız. (Şu da ma'lûm olsun ki,) her kim beni rü'yâda görürse hakîkatte beni görmüş olur. Zîrâ şeytan benim sûretime temessül edemez. Bir de, her kim benim ağzımdan bilerek yalan uydurursa Cehennem'deki yerine hazırlansın. 92

KİTÂBÜ'L-İLİM Harem-i Şerîf'in hürmeti MEKKE'NİN KİMSEYE HALÂL OLMADIĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Allâh (ü Teâlâ, Ashâb-ı) Fîl'i, yâhud (beliyye-i) katli Mekke ('ye girmek)den habs (yâni men') etmiştir. Yalnız Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile mü'minler (o da bir kere Mekke) ahâlîsine taslît edilmişlerdir. Haberiniz olsun,(Mekke) benden evvel hiçbir kimse için helâl olmadığı gibi, benden sonra da hiçbir kimse için helâl olmayacaktır. Biliniz ki o (yalnız) bir günün bir sâatinde (yalnız) benim için helâl olmuştur. Ma'lûmunuz olsun ki işte bu sâatde benim için bile harâmdır.(Mekke'nin) dikeni (bile) kesilmez. Ağacına balta değdirilemez. Yitiğini kimse (elini uzatıp) alamaz. Meğer ki (sâhibini) aramak için ola. O halde her kim (in bir kimsesi) katlolunursa iki şeyden hangisi (hakkında) hayırlı ise onu isteyebilir (yâni iki şey beyninde muhayyerdir.): ya (kendisine) diyet verilir, ya maktûlün ehli kısâs ettirir. -Bunun üzerine Yemen ahâlîsinden biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, (Şu buyurduklarını) benim için yaz." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Ebû fülân için yazınız." buyurdu. Derken Kureyş'den bir zât: "Yâ Resûlâ'llâh, izhırdan başka. Zîrâ biz onu evlerimiz(in inşâsın) de, kabirlerimiz(in binâsın) de kullanıyoruz." dedi. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhü aleyhi ve sellem de: "İzhırdan başka." buyurdu. 93

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'in vasiyetnâme yazdırmak istemesi;Nizâ (anlaşmazlık) RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SON HASTALIĞINDA BİR VASIYYETNÂME YAZDIRMAK İSTEMESİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (son hastalığında) ağrısı iştidâd edince: "Yazı yazacak şey getiriniz. Size öyle bir kitâb (vasiyyetnâme) yazdırayım ki ondan sonra hiç dalâlette kalmayasınız." buyurdu. Ömer radiya'llâhu anh: "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hastalığı ağırlaştı. Elimizde ise Allâhu Teâlâ'nın Kitâb'ı vardır. O bize yeter." dedi. Bunun üzerine (oradaki Sahâbe beyninde) ihtilâf çıktı. Sözleri birbirine karıştı. (Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Yanımdan savulun. Benim yanımda nizâ' olmaz." buyurdu. 94

KİTÂBÜ'L-İLİM Kadınlar RESÛLULLÂH (S.A. VE S.)İN, ÜMMETİNİN İLERİDE FİTNE VE MUSÎBETLERE GİRİFTÂR, HEM DE SONSUZ Nİ'MET VE RAHMET HAZÎNELERİNE NÂİL OLACAKLARINI HABER VERMESİ
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem uyandı da: "Sübhânallâh, bu gece ne fitneler nâzil oldu! Ne hâzineler de açıldı! Hücre sâhiblerini (yâni ezvâc-ı tâhirâtı) uyandırınız. Dünyâda nice giyinik kadınlar vardır ki âhiretde çıplakdırlar." buyurdu. 95

KİTÂBÜ'L-İLİM Her şey fânidir YÜZ SENE SONRA YERYÜZÜNDE OLANLARDAN KİMSE KALMIYACAĞI HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem âhir hayâtında bir kere bize Yatsı'yı kıldırdı. Selâm verince ayağa kalktı ve: "Bu geceyi görüyorsunuz ya, işte bu geceden i'tibâren yüz sene başında (bu gün) yer yüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmıyacaktır." buyurdu. 96

KİTÂBÜ'L-İLİM  PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN GECE KILDIĞI NAMAZ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Bir gece Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcât-ı tâhirâtdan teyzem Meymûne binti'l-Hâris (radiya'llâhu anhâ'nın) evinde kaldım. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem o gece (nöbeti dolayısiyle) nezdinde idi. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Mescidde) Yatsı'yı kıldırdıktan sonra menzil (-i saâdet)ini teşrîf etti. Dört rek'at namaz kıldıktan sonra uyudu. Sonra kalktı: "Çocuk uyudu mu?" dedi. Yâhud buna benzer bir söz söyledi. Sonra (namaza) durdu. Ben de sol tarafına durdum. Beni sağ tarafına geçirip beş rek'at kıldı. Ondan sonra da iki rek'at kıldı. Ondan sonra uyudu. O kadar ki horultusunu duydum. Ondan sonra namaz (kıldırmak üzere mescid)a çıktı. 97

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN ÇOK HADÎS RİVÂYETİNİN SEBEB-İ HİKMETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Halk: "Ebû Hüreyre çok (hadîs rivâyet) ediyor." deyip duruyorlar. Halbuki Kitâbu'llâh'da (şu) iki âyet olmasaydı hiçbir hadîs nakletmezdim. -(Ebû Hüreyre bu sözden) sonra ... Âyet-i Kerîme'lerini okuyup derdi ki: Muhâcirîn kardeşlerimiz çarşılarda alış-verişle, Ensâr kardeşlerimiz de malları (ve toprakları) için çalışmakla meşgûl olurken Ebû Hüreyre boğazı tokluğuna Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e mülâzemet eder ve onların hazır bulunamadıkları meclislerde hazır bulunur, onların belleyemedikleri sözleri bellerdi. 98

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜREYRE (R.A.)'İN HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMAMASININ HİKMETİ
Ebû Hüreyre "Yâ Resûlâ'llâh, Sen'den bir çok hadîs işitiyorum da unutuyorum." dedim. "Ridânı (futanı) yay." buyurdu. Yaydım. Elleriyle (bir şey) avuçlayıp (ridânın) içine at(ıyor gibi yap)tı. Sonra: "Topla." diye emretti. Ridâmı topladım. İşte ondan sonra (artık) hiçbir şey unutmadım. 99

KİTÂBÜ'L-İLİM Ebû Hureyre'nin çok hadîs rivâyet etmesi EBÛ HÜRYERE (R.A.)'İN PEYGAMBER (S.A. VE S.) DEN İKİ KAP (DOLUSU) İLİM BELLEDİĞİNE DÂİR RİVÂYETİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den iki kap (dolusu) ilim belledim. Bunlardan birini (size) nisâr ettim. Diğerine gelince onu meydana çıkaracak olsam benim şu boğazım kesilir. 100

KİTÂBÜ'L-İLİM Dinlemek;Küfre dönmemek PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN VEDÂ' HACCINDA MÜSLÜMANLARA BİR NASÎHATİ
Cerîr b. Abdullâh el-Becelî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem Haccetü'l-Vedâ'da: "Halkı sustur da dinlesinler." diye emretti. (Halk sükût ettikten sonra): "Benden sonra birbirinin boynunu vuran kâfirlere dönmeyiniz." buyurdu. 101

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz.Mûsâ;Hızır;Mûsâ (A.S.);Vedâ Haccı Hutbesi HAZRET-İ MÛSÂ-HIZIR ALEYHİ'S-SELÂM KISSASI
Übey İbn-i Kâ'b Şöyle demiştir: Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Mûsâ Peygamber (salla'llâhu aleyhi ve sellem bir kere) Benî İsrâîl içinde hutbeye kalkmıştı. Kendisine: "En çok âlim olan kimdir?" diye soruldu. "En âlim benim." diye cevab verdi. (Bu hususdaki) ilmi (Allâhu a'lem diyerek) Allah'a havâle etmediğinden dolayı Allâh (u Azîmü'ş-Şân) ona ıtâb etti. Allâh (u Teâlâ): "İki denizin bitiştiği yerde kullarımdan biri var. O senden daha âlimdir." diye ona vahyetti. "Yâ Rab, ona nasıl yol bulayım?" dedi. Ona: "Bir zenbil içinde bir balık taşı. Onu nerede kaybedersen (o kulum) oradadır." denildi. (Mûsâ aleyhi's-selâm) gitti. Hâdimi Yûşa' b. Nûn (alehi's-selâm) ı da (birlikte) götürdü. Bir zenbil içine de bir balık koyup yüklendiler. (İki denizin bitiştiği yerdeki) kayanın yanına varınca başlarını (yere) koyup uyudular. (derken tuzlanmış ölü) balık zenbilden sıyrı(lıp kurtu)ldı. Ve deniz içinde kendine su küngü gibi (bir boşluk bırakarak) yol açtı. (Deniz içinde böyle bir yolun açılması) Mûsâ ile hâdimince (aleyhime's-selâm) şâyân-ı teaccüb bir şey olmuştu. (Uyandıktan sonra o gecenin bakiyyesi ile bütün gün gittiler. Sabah olunca Mûsâ (aleyhi's-selâm) Hâdimine: "Kuşluk yemeğimizi ver. Bu seferimizden yorgunluk duy(mağa başla)duk." dedi. (Halbuki) Mûsâ (aleyhi's-selâm) emrolunduğu o yerin ötesine geçmedikçe yorgunluk duymamıştı. Hâdimi: "Bak hele, taşın dibinde barındığımız zaman balı (ğın gittiğini haber verme) ğı unutmuşum." dedi Mûsâ (aleyhi's-selâm): "Zâten istediğimiz de bu idi." dedi. Bunun üzerine kendi izlerine baka baka geriye döndüler. Taşın yanına varınca bir de baktılar ki esvâbına bürünmüş bir zât (duruyor) Mûsâ (aleyhi's-selâm) selâm verdi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Acâyib! Bu (senin bulunduğun yerde) selâm ne gezer?" dedi. "Ben Mûsâ'yım." dedi. O: "Benî İsrâil Mûsâ'sı mı?" diye sordu. "Evet." dedi. Mûsâ (aleyhi's-selâm sonra yine söze başlayıp): "Sana ta'lîm olunan rüşd (ve hidâyet) den bana (bir şey) ta'lîm etmek üzere sana tebaiyyet edeyim mi?" dedi. Hızır (aleyhi's-selâm): "Sen, benimle hiç mi hiç edemezsin yâ Mûsâ! Bende Allâh'ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim vardır ki sen onu bilemezsin. Sende de Allâh'ın verdiği öyle bir ilim vardır ki onu da ben bilemem." cevâbını verdi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "Beni inşâ-Allah sabırlı bulursun. Sana hiçbir işinde de karşı gelmiyeceğim." dedi. Gemileri olmadığı için deniz kıyısında söyleştiler. Hızır (aleyhi's-selâm)ı (gemiciler) tanıdılar. Ve onları navulsuz (gemiye) aldılar. (O sırada) bir serçe, geminin kenarına konup denizden bir iki yudum (su) aldı. Hızır (aleyhi's-selâm): "Yâ Mûsâ, benim ilmimle senin ilmin, İlmu'llâhı bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar bile eksiltmez." dedi. Ve (ondan sonra) gemi tahtalarından birine el atıp söktü. Mûsâ (aleyhi's-selâm). "Adamcağızlar bizi (gemilerine) navulsuz almışlarken sen, gemilerine kasdedip içindekileri batırmak için mi deliyorsun." dedi Hızır aleyhi's-selâm: "Sen, benimle hiç edemezsin demedim mi?" dedi. (Mûsâ aleyhi's-selâm): "(Şu) dalgınlığımdan dolayı beni muâheze edip de bana güçlük gösterme." cevâbını verdi. (vâkıâ da) Mûsâ (aleyhi's-selâm'ın) bu ilk muhâlefeti dalgınlık (eseri) idi. Yine gittiler. Bir de baktılar ki bir çocuk (diğer) çocuklarla oynuyor. 102

KİTÂBÜ'L-İLİM  ALLAH YOLUNDA SAVAŞMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ MÛSÂ HADÎSİ
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e biri gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, Allâh yolunda kıtâl ne demektir? Kimimiz gazabına kapılarak, kimimiz ârından dolayı kıtâl ediyor. (Buna ne dersin?)" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem başını kaldırıp): "Her kim Kelimetu'llâh (yâni Kelime-i Tevhîd) daha âlî olsun diye kıtâl ederse onunkisi Allâh yolundadır." buyurdu. 103

KİTÂBÜ'L-İLİM Ruh YEHÛDÎLERİN PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'A, RUH NEDİR? DİYE SORMALARI Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (bir gün) Medîne harâbelerinde yürüyorduk. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) hurma dalından bir değneğe dayanıyordu. Derken bir kaç yahûdîye tesâdüf etti. Bir takımı diğer takımına: "Ona rûhu sorun." dedi. Bir takımı da: "Ona (bir şey) sormayın (belki) bunun hakkında hoşlanmayacağınız bir şey söyler." Bâzıları ise: "Herhalde soracağız." dedi. Derken biri kalkıp: "Yâ ebe'l-Kâsım, rûh nedir?" diye sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. (Kendi kendime): "Ona şüphesiz vahiy geliyor." diyerek (yanından) kalktım. 104

KİTÂBÜ'L-İLİM Hz. Peygamber'e itâat;İmanda İhlâs KELİME-İ ŞEHÂDET'İ KALBEN TASDÎK EDEN KİŞİYE CEHENNEM ATEŞİNİN HARÂM OLDUĞUNA DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Muâz (b. Cebel) deve üstünde Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in terkisinde idi. "Yâ Muâz!" diye nidâ buyurdu. (Muâz): "Lebbeyk yâ Resûlâ'llâh" dedi. (Ve bu) üç kere (vâkı' oldu. Üçüncüsünde): "Hiç kimse yoktur ki kalbinden tasdîk ederek Allah'dan başka İlâh olmadığına ve Muhammed'in Resûlu'llâh olduğuna şahâdet etsin de, Allâh (u Teâlâ) onu (Cehennem) ateşine harâm etmesin." buyurdu. (Muâz): "Yâ Resûlâ'llâh, bunu halka haber vereyim de sevinsinler mi?" dedi. "Hayır, söyleme. Çünkü (sonra buna) güvenirler." buyurdu. Bunu Muâz (b.Cebel) vefâtına yakın günahdan sıyrılmak için haber verdi. 105

KİTÂBÜ'L-İLİM Hayâ;İhtilâm olmak;İlimde ayıp olmaz;Kadınlar DÎNİ İŞLERDE UTANMANIN SUÂL SORMAĞA MÂNİ' OLMAMASI
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Ümmü Süleym radiya'llâhu anhâ, Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gelip: "Yâ Resûlâllâh, Allâh (u Teâlâ) hak (kı beyân etmek) dan hayâ etmez. Bir kadın ihtilâm olursa gusûl etmesi îcâb eder mi? diye sordu. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Suyu gördüğünde (evet.)" cevâbını verdi. Ümmü Seleme (hicâbından) yüzünü örterek: "Yâ Resûlâ'llâh, kadın da ihtilâm olur mu?" dedi. (Bunun üzerine Resûlu'llah salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Evet, Allâh cezânı kaldırsın, (bu olmasa) çocuğu kendisine nasıl benzeyebilir?" buyurdu. 106

KİTÂBÜ'L-İLİM  MEZÎNİN ABDESTİ BOZDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ ALÎ HADÎSİ
Alî b. Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Mezî ile müptelâ bir kimse idim. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e sorsun diye Mıkdâd (b. el-Esved)e söyledim. Sordu. "Abdesti îcâb eder." buyurdu. 107

KİTÂBÜ'L-İLİM Hac menâsikı;Mikat MÎKAT YERLERİ HAKKINDA ABDULLÂH İBN-İ ÖMER HADÎSİ Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri mescidde ayağa kalkıp: "Yâ Resûla'llâh nereden ihlâl edelim (yâni ihrâma girip Telbiyeye başlayalım?)" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Medîne ahâlîsi Zü'l-huleyfe'den, Şam ahâlîsi Cuhfe'den, Necid ahâlisi Karn'dan (i'tibâren) ihlâl etsinler." buyurdu. -(Abdu'llâh) b. Ömer der ki "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Yemen ahâlîsi Yelemlem'den (i'itbâren) ihlâh etsinler." buyurduğu da söyleniyor.- İbn-i Ömer: "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in böyle bir şey söylediğini bilmiyorum." derdi. 108

KİTÂBÜ'L-İLİM Hac menâsikı;İhram İHRÂMA GİREN KİMSENİN DİKİŞLİ BİR ŞEY GİYEMİYECEĞİNE DÂİR İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Biri Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den: "İhrâma giren (kimse) ne giyer?" diye sordu. Buyurdu ki, ne gömlek, ne don, ne burnus, ne cehri veya zağferân ile boyanmış bir kumaş giyer. Ne de sarık sarar na'leyn bulamadığı takdîrde mest giysin. (Mest giydiği vakitde de) onları topuklara varıncaya kadar kessin. 109

Sahih-i Buhari Bölüm 2

Bölüm 2

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'

 Abdestsiz namaz olmaz;Hades YEL'İN ABDESTİ BOZDUĞUNA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Kendisinde hades vâkı' olan kimsenin namazı (o kimse) abdest almadıkça kabûl olunmaz." buyurdu. -Hadramevt ahâlîsinden biri: "Yâ Ebâ Hüreyre, hades nedir?" diye sordu. "Sessiz veya sesli yel." cevâbını verdi. 110

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdestin fazîleti ABDESTİN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işitdim, buyuruyordu ki "Benim ümmetim Kıyâmet gününde (bedenlerindeki) abdest âsârından dolayı yüzü nurlular, elleri, ayakları segililer diye (mevkıf-i hesâba veya mîzan başına) çağrılacaklardır." Ebû Hüreyre: "Artık bu parlaklığını daha ziyâde uzatmak herhanginizin elinden gelirse yapsın." demiş. 111
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Namazda hades vâki' olmak ABDESTİNİN BOZULDUĞUNU VEHMEDEN KİMSENİN HÂLİ Abdullâh b. Zeyd Müşârün-ileyh namazda iken kendisinde bir şey (yâni hades) vukûunu hayâl eden kimsenin hâlini Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e arzetmiş. (Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem de): "Bir ses veya bir koku duymadıkca (namazdan) çıkmasın." buyurmuş. 112

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Uyku ABDESTİNİN BOZULDUĞUNU VEHMEDEN KİMSENİN HÂLİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir gece) uyudu, hattâ horladı bile. Ondan sonra abdest almaksızın namaz kıldı. (Bu sözü) İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'nın: "Uzanıp horla(yacak kadar uyu)dı. Ondan sonra kalkıp namaz kıldı." tarzında söylediği de rivâyet olunuyor. 113

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli;Namaza hazırlık PEYGAMBER (S.A. VE S.) EFENDİMİZ'İN AKŞAM VE YATSI NAMAZLARINI MÜZDELİFE'DE BİR ARADA KILDIĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Üsâme b. Zeyd b. Hârise Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Arefeden döndü. Caddeye girince inip su döktü. Ondan sonra abdest aldı. Şu kadar ki, bu abdesti hafif aldı. "Namaz mı kılacaksın? Yâ Resûlâ'llâh" diye sordum. "Namaz ileride (kılınacak)." buyurdu. Yine bindi. Müzdelife'ye varınca inip abdest aldı. Lâkin (bu sefer) abdesti (daha) uzunca tuttu. Sonra namaz ikâme edildi de Akşam namazını kıldırdı. Ondan sonra herkes devesini kendi durağında çökertti. Sonra Yatsı namazı ikâme edildi. (Yine) namazı kıldırdı. Ve iki namaz arasında (hiçbir namaz) kılmadı. 114

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PEYGAMBER (S.A. VE S.) İN NASIL ABDEST ALDIĞINA DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Müşârün-ileyh (bir def'a) abdest aldı da yüzünü yıkadı. Şöyle ki, bir avuç su alıp ağzını çalkaladı ve burnuna çekti. Sonra bir avuç su alıp onunla ve şöylece (yâni sağ avucunu) diğer avucu ile birleştirip yüzün yıkadı. Yine bir avuç su alıp sağ elini (yâni kolunu) yıkadı. Yine bir avuç su alıp sol elini (yâni kolunu) yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra bir avuç su alıp sağ ayağına tâ yıkayıncaya azar azar döktü. Yine bir avuç su alıp ayağını, yâni sol ayağını (yine öylece) yıkadı. Ondan sonra: "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'i gördüm, böyle abdest alıyordu." dedi. 115

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Helâya giderken okunacak duâ RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN HELÂYA GİRECEĞİ ZAMAN OKUDUĞU DUÂ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem, helâya gir(mek iste)diği zaman ... diye duâ buyurdu. 116

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN ABDEST SUYUNU HAZIRLAYAN İBN-İ ABBÂS'A DUÂSI
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) helâya girdi. Kendisine (yıkanacak ve abdest alacak) su (götürüp) bıraktım. "Bunu (buraya) kim koydu?" diye sordu. Haber verdiler. "İlâhî, onun dindeki anlayışını artır." diye duâ buyurdu. 117

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest bozarken kıbleye dönmemek KIBLE İSTİKÂMETİNDE KAZÂ-YI EHÂCET ETMENİN KERÂHETİNE DÂİR EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ HADÎSİ
Ebû Eyyûb-i Ensârî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, biriniz, kazâ-yı hâcet etmek istediği vaktide Kıble'yi ne karşısına alsın, ne arkasına. (Medîne'nin) şarkına veya garbına doğru dönünüz. 118

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest bozarken kıbleye dönmemek KIBLE İSTİKÂMETİNDE KAZÂ-YI EHÂCET ETMENİN KERÂHETİNE DÂİR EBÛ EYYÛB-İ ENSÂRÎ HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Bir takım kimseler "(kazâ-yı) hâcete oturduğun zaman ne Kıble'yi karşına al, ne de Beytü'l-makdis'i." diyor. Ben (ise) bir gün bizim evin damı üstüne çıkmıştım. Resulu'llâl salla'llahu aleyhi ve sellem'in (kazâ-yı) hâcet için Beytü'l-Makdis'e karşı iki kerpiç üzerine oturduğunu (gözümle) gördüm. 119

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Örtünmek HİCÂB ÂYETİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcât(-ı tâhirât)ı, geceleyin kazâ-yı hâcete çıktıklarında (Medîne'nin kenarında kâin) Menâsı' (nâm-ı mahall)a kadar giderlerdi. (Menâsı' denilen yer ise) açık bir yerdir. Ömer (radiya'llâhu anh) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Kadınlarını kapa (yâni evden dışarıya çıkmaktan men' buyur.)" derdi de Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (onun dediğini vahye intizâren) yapmıyordu. (Nihâyet) Ümmehât-ı Mü'minîn'den ... bir gece Yatsı namazı vaktinde çıktı. (Sevde radiya'llâhu anhâ) uzun boylu bir hâtun idi. Ömer, hicâb (yâni tesettür-i nisvân) emrinin nâzil olmasına o kadar harîs idi ki, ona: "Yâ Sevde, bilmiş ol ki biz seni tanıdık." diye bağırdı. Bundan sonra Allâhu Teâlâ hicâb (Âyetin)i inzâl etti. 120

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İstincâ SU İLE İSTİNCÂ HAKKINDA ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kazâ-yı) hâcete çıktığı zaman bir çocukla berâber yanımızda bir su mıtharası olduğu halde (hizmet için) gelirdik." Enes radiya'llâhu anh'in: "...... yanımızda bir su mıtharası ile bir harbe olduğu halde ....." dediği de rivâyet olunuyor ki, su ile istincâ edildiğini anlatmak istiyor. 121

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İstincâ;Su içme âdâbı BİR ŞEY İÇERKEN İÇİNE HOHLAMAMAK VE İSTİNCÂYI SOL ELLE YAPMAK HAKKINDA EBÛ KATÂDE HADÎSİ
Ebû Katâde Hâris b. Rıb'ıyy Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: İçinizden biri, bir şey içtiğinde kabın içine hohlamasın, helâya gittiğinde zekerine sağ eliyle dokunmasın. Sağ eliyle de silinmesin (yâni istincâ etmesin). 122

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İstincâda taş kullanmak RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN YÜRÜRKEN ARKASINA DÖNÜP BAKMADIĞI VE TAŞLA İSTİNCÂ ETTİĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (bir kere) Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (kazâ-yi) hâcet için çıktığında arkasından gittim. (yürürken) arkasına dönüp bakmak âdeti değildi. Kendisine yaklaştım. "Istinfâd (yâni istincâ) için bana taş ara." buyurdu, yâhud buna benzer bir söz söyledi. "(Şu kadar ki,) bana ne kemik getir, ne fışkı." dedi. Eteğimin içinde bir kaç taş getirip yanına koydum ve nezdinden savuştum. (Hâcetini) kazâ ettiği zaman onları kullandı. 123

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İstincâda taş kullanmak İSTİNCÂNIN ÜÇ TAŞLA YAPILACAĞINA DÂİR İBN-İ MES'ÛD HADÎSİ
Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) kazâ-yı hâcete gitti. "Üç taş getir." diye bana emretti. İki taş buldum. Üçüncüsünü aradımsa da bulamadım. Bir fışkı alıp (ve hepsini birden) götür(üp ver)düm. İki taşı alıp fışkışı attı ve "Bu, pistir." dedi. 124

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) İN NASIL ABDEST ALDIĞINA DÂİR RİVÂYETLER
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: (bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (abdest a'zâsını) birer kere (yıkayarak) abdest aldı. 125
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli RESÛLULLÂH (S.A. VE S.) İN NASIL ABDEST ALDIĞINA DÂİR RİVÂYETLER Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere a'zâsını) ikişer kere (yıkayarak) abdest aldı. 126

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli HATIRINA NAMAZDAN BAŞKA BİR ŞEY GETİRMEDEN NAMAZ KILAN KİMSENİN GEÇMİŞ GÜNAHLARI AFFEDİLCEĞİNE DÂİR HAZRET-İ OSMÂN HADÎSİ
Osmân b. Affân Müşârün-ileyh (bir kere) bir kab (içinde su) iste(yip abdest al)di. Sonra elini kabın içine sokup ağzını çalkaladı. Ve burnuna su verip yine çıkardı. Sonra yüzün ve ellerini dirseklerine kadar üç kere yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra iki ayağını üç kere topuklarına kadar yıkadı. Ve (nihâyet) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Her kim şu abdestim gibi abdest alıp iki rek'at namaz kılar ve bu iki rek'at içinde hatırına (namaz ile münâsebeti olmayan) bir şeyi getirmezse ne kadar geçmiş günâhı varsa mağfûr olur." buyurduğunu söyledi. 127

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdestin fazîleti ABDEST VE NAMAZIN KÜÇÜK GÜNAHLARA KEFFÂRET OLDUĞUNA DÂİR HAZRET-İ OSMAN HADÎSİ Osmân b. Affân Size bir hadîs nakledeyim ki, Kitâbu'llâh içinde bir Âyet olmasaydı onu size söylemezdim. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Hiçbir kimse yoktur ki abdest alsın da (âdâb ve erkânına) hüsn-i riâyet etsin, sonra (farz olan) namazı kılsın da o abdest ile (daha sonraki) namazı kılıncaya kadar (geçen zamân içindeki günahları) mağfûr olmasın." -Râvî der ki: (Osmân b. Affân radiya'llâhu anh'in dediği) Âyet ... Âyet-i Kerîme'sidir. 128

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Burun temizliği;İstincâda taş kullanmak ABDEST VE İSTİNCÂNIN ÂDÂBI HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre (Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Hadîs-i Kerîmi olmak üzere): "Her kim abdest alırsa burnunu ayıklasın, her kim (istincâ için) taş isti'mâl ederse adedini tek yapsın (yâni üç taş kullansın) dediği rivâyet olunuyor. 129
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Burun temizliği;İstincâda taş kullanmak;Sabah temizliği UYKUDAN KALKAN KİMSENİN ELİNİ YIKAMASINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki içinizden biri abdest alacak olduğu zaman burnuna su alsın, sonra çıkarsın. Her kim (istincâ için) taş isti'mâl ederse adedini tek yapsın. (Hiç olmazsa üç taş kullansın.) İçinizden biri uykudan uyandığında elini abdest suyu içine sokmadan evvel yıkasın. Zîrâ hiç biriniz (uyku arasında) eli, cesedinin neresine değdiğini bilemez. 130

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hac menâsikı;Telbiye ABDULLÂH İBN-İ ÖMER'İN SÜNNET-İ SENİYYE'YE UYGUN HAREKETLERİ
Abdullâh b. Ömer Biri gelip ravi'ye: "Görüyorum, Erkân (-ı Beyt-i Muazzam) dan rükn (-i Hacer-i) Esved ile rükn-i Yemânî'den başkasına el sürmüyorsun. Görüyorum, tabaklanmış (deriden ma'mûl) na'leyn giyiyorsun. Görüyorum sarı boya kullanıyorsun. Bir de görüyorum, Mekke'de bulunduğun zaman halk, hilâl (-i Zi'l-Hicce) i görür görmez ihlâle (yâni yevm-i Arefeden evvelki gün) girmedikce ihlâle başlamıyorsun." demiş. O da cevâben demiş ki. "Erkân (-ı Beyt-i Muazzam) a gelince, ben Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Hacer-i Esved ile rükn-i Yemânîden başkasına messettiğini görmedim. Tabaklanmış (deriden ma'mûl) na'leyne gelince ben, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in üzeri kılsız (deriden ma'mûl) na'leyn giyip (ayağı) içinde (iken) abdest aldığını görüdüm. Onun için ben onları giymeyi severim. Sarı boyaya gelince Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in sarı boya ile (elbîsesini veya Lihye-i Mübârekesini) boyadığını gördüm. Ben de onun için o boya ile boyamayı severim. İhlâle gelince Resûlû'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in hayvanı (hareket için) müheyyâ olmadıkça ihlâl buyurduğunu görmedim." 131

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Sağdan başlamak ÖNEMLİ İŞLERDE RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SAĞ UZUVLARINI TAKDÎM ETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ayakkabı giymekte; saçını, sakalını taramakta; abdest almakta; (hâsılı) kâffe-i husûsâtında sağdan başlamaktan hoşlanırdı. 132
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hz. Peygamber'in mu'cizeleri RESÛLULLÂH (S.A. VE S.)İN MÜBÂREK PARMAKLARINDAN SU KAYNAMASI MU'CİZESİ Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (bir kere) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'i şöyle gördüm. İkindi namazı yaklaşmıştı. Halk abdest suyu aradılar da bulamadılar. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (bir kab içinde bir mıkdâr) abdest suyu getirdiler. Mübârek elini kabın içine soktu. Ve halka oradan abdest alsınlar diye emretti. -Enes der ki: (İşte o zaman Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) parmakları altından (hâzırûndan) hiçbir kimse hâriç kalmamak üzere cümlesi abdest alıncaya kadar su kaynadığını gördüm. 133

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İhramdan çıkış için traş olmak ASHÂB'IN TEBERRÜKEN PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN SAÇINI HIFZETMELERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Haccetü'l-Vedâ'da) başını tıraş ettiği zaman saçından en evvel alan Ebû Talha oldu. 134

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Köpeğin ağzını soktuğu kap KELBİN AĞZINI SOKTUĞU KABIN YEDİ DEF'A YIKANMASINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleşhi ve sellem buyurdu ki, içinizden birinin kabından köpek (ağzını sokup bir şey) içerse o kabı yedi kere yıkasın. 135

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  KELBİN AĞZINI SOKTUĞU KABIN YEDİ DEF'A YIKANMASINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zamânında köpekler, mescidin içinde gider gelirdi de bundan dolayı (mescidi yıkamak için) hiç (su) serpmezlerdi. 136

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hades;Namaza hazırlık NAMAZ VAKTİNDEN ÖNCE CÂMİYE GİTMENİN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki; bir kul, mescidde namaza muntazır olduğu müddetçe hep namazdadır. Meğer ki kendisinden hades vâkı' ola. 137

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Cimada meni gelmemesi hali İNZÂL VÂKI' OLMADAN YALNIZ CİMÂNIN, GUSLÜ GEREKTİRMEDİĞİNE DÂİR ZEYD HADÎSİ, BU BÂBDA ULEMÂNIN İCMÂI
Zeyd b. Hâlid-i Cühenî Şöyle demiştir: Osmân b. Affân radiya'llâhu anh'e sordum, dedim ki: "(Bir kimse) mucâmeat eder de menîsi nâzil olmazsa ne (yapmalıdır) dersin?" Osmân (radiya'llâhu anh): "Namaz için abdest aldığı gibi abdest alır, bacakları arasını yıkar." cevâbını verdi. -Osmân (radiya'llâhu anh): "Bunu ben, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den işittim." dedi.- Râvî der ki: (Bu mes'eleyi) Alî, Zübeyr, Talha, Übeyy b. Kâ'b (radiya'llâhu anhüm) den de sordum. (Hepsi de) bana böyle söylediler. 138

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Cimada meni gelmemesi hali;Dâvete katılmak (icâbet);Hz. Peygamber'e itâat İNZÂL VÂKI' OLMADAN YALNIZ CİMÂNIN, GUSLÜ GEREKTİRMEDİĞİNE DÂİR ZEYD HADÎSİ, BU BÂBDA ULEMÂNIN İCMÂI
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Ensârdan bir zâtı istedi. (O zât) başı damlayan damlaya geldi. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Gâlibâ seni aceleye getirdik." buyurdu. "Evet." dedi. Bunun üzerine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki şâyed işin aceleye gelir, yâhud (menî) kahtına uğrarsan sana (yalnız namaz) abdest(i) lâzım olur. 139

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN MESTLERİ ÜZERİNE MESHETTİĞİNE DÂİR MUGÎRE HADÎSİ
Muğîre b. Şu'be Rivâyet olunuyor ki, müşârün-ileyh de Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte bir seferde bulunmuş. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bir hâceti (kazâ) için gitmiş. Abdest aldığı zaman suyunu Muğîre dökmeğe başlamış. (İşte bu abdestde) yüz ve ellerini yıkamışlar ve başları ile mestleri üzerine mesh buyurmuşlardır. 140

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Gece namazı (teheccüt);Teheccüd RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GECE İBÂDETİ
Abdullâh b. Abbâs Rivâyet olunuyor ki, bir gece Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevcât (-ı tâhirât) ından Meymûne radiya'llâhu anhâ'nın -ki teyzesidir- yanında kalmış. -İbn-i Abbâs (radiya'llâhu anhümâ) der ki, ben (başımı) yastığın enine (koyarak) uzandım. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile ehli de yastığın boyuna (başlarını koyarak) uzandılar. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem uyudu. Gece yarıyı bulduğunda, yâhud biraz evvelce, yâhud biraz sonraca uyandı. Uykuyu (gidermek için) eliyle yüzünü silmeğe başladı. Ondan sonra Sûre-i Âl-i İmrân'ın son on âyetlerini okudu. Sonra kalkıp asılı duran küçük bir kırbaya uzandı. Oradan güzelce bir abdest aldı. Sonra namaza durdu. -İbn-i Abbâs (radiya'llâhu anhümâ) der ki, (ben de) kalktım. Onun yaptığı gibi yaptım. Sonra gittim, yanına (yâni sol tarafına durdum. Sağ elini başımın üzerine koydu ve sağ kulağımı tutup büktü. Sonra iki rek'at, yine iki rek'at,, yine iki rek'at, yine iki rek'at, yine iki rek'at, yine iki rek'at kılıp ondan sonra tek (rek'atlı bir namaz) kıldı. Sonra müezzin (da'vete) gelinceye kadar yine uzandı. Ba'dehû yine kalktı, hafif iki rek'at kıldıktan sonra (Hucre-i Şerîfe'sinden) çıkıp Sabah namazını kıldırdı. Bu hadîs-i şerîf evvelce geçmişti. (Ancak şu var ki) her birinde diğerinde olmayan şeyler vardır. 141

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest alış şekli RESÛLULLÂH (S.A. VE S.)İN NASIL ABDEST ALDIĞINA DÂİR BİR RİVÂYET
Abdullâh b. Zeyd Biri (gelip): "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?" diye sormuş. O da "Evet." demiş. Bunun üzerine (bir mıkdâr) su istemiş. -(Râvî der ki) ellerine su döktükten sonra iki kere yıkadı. Sonra üç def'a ağzını çalkalayıp burnuna su verdi. Sonra yüzünü üç kere yıkadı. Sonra ellerini dirseklerine kadar ikişer def'a yıkadı. Sonra iki eliyle (bütün) başını mesh edip her iki elini ileri geri götürdü. (Oradan da) başladığı yere getirdi. Ondan sonra ayaklarını yıkadı. 142

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Sütre NAMAZDA SÜTRE İTTİHÂZINA DÂİR EBÛ CÜHAYFE HADÎSİ
Ebû Cuhayfe Şöyle demiştir: (Bir seferde) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, öğlenin sıcak zamânında yanımıza çıktı. Kendisine abdest suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, abdest suyunun artanını alıp (teberrüken) vücudlarına (üstlerine, başlarına) sürmeğe başladılar. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem önünde bir harbe olduğu halde Öğleyi ve İkindiyi ikişer rek'at kıldırdı. 143

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PEYGAMBER (S.A. VE S.) EFENDİMİZ'İN HASTAYA DUÂSI
Sâib b. Yezîd Şöyle demiştir: (Çocukluğumda) teyzem beni Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına götürüp: "Yâ Resûlâ'llâh, benim (şu) hemşîre-zâdemin ayağından ıztırâbı var." dedi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem eliyle) başımı sığayıp bana bereket duâsı etti. Sonra abdest aldı. Abdest suyundan içtim. Sonra arkasında durdum ve iki omuzu arasında gerdek çadırının koca düğmeleri (yâhud keklik yumurtası) gibi Hâtem-i Nübüvveti gördüm. 144

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  FERÂİZ ÂYETİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem zamânında (Âyet-i Hicâb nâzil olmadan) erkeklerle kadınlar birlikte (bir kab içinden abdest alırlardı. 145
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hasta ziyâreti FERÂİZ ÂYETİNİN SEBEB-İ NÜZÛLÜ Câbir b. Abdullâh Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem beni ıyâdete geldi. Kendimi bilmiyecek derecede hasta idim. Abdest alıp abdest suyundan üzerime döktü. Gözümü açtım. "Yâ Resûlâ'llâh mîrâs (ım) kime kalacak? Benim vârislerim, kelâle (yâni usûl ve fürûumdan olmayan kimseler) dir" dedim. Bunun üzerine ferâiz âyeti nâzil oldu. 146

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PEYGAMBER (S.A. VE S.) EFENDİMİZ'İN ABDEST SUYU İLE BİR MU'CİZESİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: (Bir def'a) namaz vaktif girdi. (Evi) mescide yakın olanlar (abdest almağa gittiler.) (Abdesti olmayan) bir takımları da kaldı. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e içinde (pek az) su bulunan bir taş tekne getirdiler. Tekne ise içinde (geniş geniş) avuç açılamıyacak kadar küçük idi. Oradakilerin hepsi o (teknenin suyu)ndan abdest aldılar. (Enes b. Mâlik radiva'llâhu anh'den) râvî: "Kaç kişi idiniz?" diye sormuş. "Seksen, belki de daha ziyâde idik." demiş. 147

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PEYGAMBER (S.A. VE S.) EFENDİMİZ'İN ABDEST SUYU İLE BİR MU'CİZESİ Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem, içinde su bulunan bir kab istedi. Ellerini, yüzün kabın içinde yıkadıktan sonra içine (mübârek ağzından su) püskürdü. Sonra onlara: "Bu sudan içiniz ve yüzünüze, göğsünüze dökünüz." buyurdu. 148

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hz. Peygamber'in hastalığı PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN SON HASTALIĞINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (hastalığı) ağırlaşıp da ağrısı iştidâd ettiği zaman benim evimde bakılmak üzere zevcât (-ı tâhirât)ından izin istedi. onlar da izin verdiler. (Ondan sonra) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, bir tarafında Abbâs (radiya'llâhu anh), diğer tarafında da bir zât olduğu halde ayakları yerde sürünerek çıktı. -Âişe (radiya'llahu anhâ) naklederdi ki, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem evine girip de ağrısı iştidâd ettikten sonra: "Üzerime, bağları çözülmedik yedi kırba su dökün. (Böylelikle) vücûdümde biraz hıffet bulup halka belki vasiyyette bulunabilirim." buyurdu. Bunun üzerine Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem, zevce-i (pâki) Hafsa (radiya'llâhu anhâ)nın (malı olan) bir (bakır, yâhud ağaç) liğen içine oturtuldu. Sonra o kırbaların suyunu üzerine dökmeğe başladık. Nihâyet: "Artık oldu!" diye işâret buyurdu. Ondan sonra halkın yanına çıktı. 149

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hz. Peygamber'in mu'cizeleri PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'IN PARMAKLARI ARASINDA SU KAYNADIĞINA DÂİR ENES HADÎSLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) bir kab su istedi. İçinde biraz su bulunan ağzı geniş, dibi dar bir kab getirildi. Parmaklarını içine koydu. -Enes (radiya'llâhu anh) der ki, artık (mübârek) parmakları arasından suyun kaynadığını temâşâya daldım. O sudan abdest alanları yetmiş ile seksen arasında tahmîn ettim. 150

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  GUSÜLDE VE ABDESTDE NE MİKDAR SU KULLANILACAĞINA DÂİR ENES HADÎSLERİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bir sâ' ve nihayet beş müd (mıkdârı su) ile gusleder, bir müd (mıkdârı su) ile de abdest alırdı. 151

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Mest üzerine mesh MESTLER ÜZERİNE MESHİN CEVÂZI HAKKINDA İBN-İ ÖMER HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in mestler (i) üzerine mesh buyurduğunu Sa'd b. Ebî Vakkâs (radiya'llâhu anh) bana söyledi. Bunu (babam) Ömer (radiya'llâhu anh) den sordum da Ömer (radiya'llâhu anh): "Evet (mesh buyurdu). (Hem de) Sa'd (radiya'llâhu anh) Nebiyy-i Ekrem sall'allâhu aleyhi ve sellem'den rivâyeten sana birşey söylerse onu artık başkasına sorma." cevâbını verdi. 152

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Mest üzerine mesh ABDESTLİ İKEN GİYİLEN MESTLER ÜZERİNE MESHİN CEVÂZI HAKKINDA RİVÂYETLER
Amr b. Ümeyye ed-Damrî Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in mestler(i) üzerine mesh ettiğini gördüğü rivâyet olunuyor. 153

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Mest üzerine mesh ABDESTLİ İKEN GİYİLEN MESTLER ÜZERİNE MESHİN CEVÂZI HAKKINDA RİVÂYETLER
Amr b. Ümeyye ed-Damrî "Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in sarığına ve mestlerine mesh buyurduğunu gördüm." dediği rivâyet olunuyor. 154

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Mest üzerine mesh ABDESTLİ İKEN GİYİLEN MESTLER ÜZERİNE MESHİN CEVÂZI HAKKINDA RİVÂYETLER
Muğîre b. Şu'be Şöyle demiştir: Bir seferde Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte idim. (Abdest aldığı sırada) mestlerini çıkarmağa davrandım. "İlişme. Zîrâ ben ayaklarımı tâhir (yâni abdestli) iken (mestlerimin) içine soktum." buyurdu. Ve (mestleri) üzerine meshetti. 155

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Et yedikten sonra namaz kılmak PİŞMİŞ YEMEK YEMEKLE ABDESTİN BOZULMAYACAĞINA DÂİR HADÎSLER
Amr b. Ümeyye ed-Damrî Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in, pişmiş koyun küreğinden (et) kesip yediğini gördüm. (O sırada Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) namaza çağırıldığı. Bıçağı, (Eti elinden) bırakıp abdest almadan namaza durdu. 156

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PİŞMİŞ YEMEK YEMEKLE ABDESTİN BOZULMAYACAĞINA DÂİR HADÎSLER
Süveyd b. Nû'mân Şöyle demiştir: Hayber yılında Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (sefere) çıktıktı. Sahbâ'ya -ki Hayber'in alt başlarındadır- varıldıkta (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem inip) İkindiyi kıldırdı. Sonra (mevcud) azıkları istedi. Kavuddan başka bir şey getirmediler. Islatsınlar diye emretti. Sonra (o kavuddan) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de, biz de yedik (içtik) sonra Akşam namazına kalktı, ağzını çalkaladı. Biz de (ağzımızı) çalkaladık. Sonra abdest almadan namaza durdu. 157

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Et yedikten sonra namaz kılmak PİŞMİŞ YEMEK YEMEKLE ABDESTİN BOZULMAYACAĞINA DÂİR HADÎSLER
Ümmü'l-Mü'minîn Meymûne b. el-Hâris Hânesinde Resûl-i Ekrem'in, bir kürek (etin) den yedikten sonra abdest almadan namaza durduğu rivâyet olunuyor. 158

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  PİŞMİŞ YEMEK YEMEKLE ABDESTİN BOZULMAYACAĞINA DÂİR HADÎSLER
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem süt içip ağzını çalkaladı. Ve: "Bu yağlıdır." buyurdu. 159

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Namazda uyuklamak UYUKLARKEN NAMAZ KILMANIN KERÂHETİNE DAİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, biriniz namaz kılarken uyuklarsa uykusu dağılıncaya kadar yatsın. Zîrâ uyuklayarak namaz kılarsa istiğfâr edeyim derken belki kendine sebbeder. 160

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Namazda uyuklamak UYUKLARKEN NAMAZ KILMANIN KERÂHETİNE DAİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in "Biriniz namazda uyuklarsa uyusun. Tâ ki ne okuduğunu bilsin." buyurduğu rivâyet olunuyor. 161

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Her namaz için ayrı abdest almak NEBİYY-İ EKREM (S.A. VE S.)İN HER NAMAZ İÇİN ABDEST TÂZELEDİKLERİNE DÂİR ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in her namaz vaktinde abdest al (mak mu'tâd-ı şerîfleri ol)dığı rivâyet olunuyor. (Ya siz nasıl yapardınız? suâline cevâben) Enes (radiya'llâhu anh): "(Bize gelince) her birimize hades vâkı' olmadıkca (bir vakitten ziyâde namaz için) bir abdest kifâyet ederdi." demiştir. 162

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Koğuculuk;Sidikten korunmak BEVLİNDEN SAKINMAYAN VE KOĞUCULUK YAPAN KİMSELERİN, KABİRLERİNDE AZÂB GÖRDÜKLERİNE DÂİR İBN-İ ABBÂS HADÎSİ
Abdullâh b. Abbâs Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Medîne, yâhud Mekke bahçelerinden birinin yanından geçiyordu. Kabirlerinde azab gören iki insanın sesini duydu. Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bunlar azab görüyorlar. Hem de azab görmeleri büyük bir şey için değildir." buyurduktan sonra (yine devâm ederek): "Evet (günâhları büyüktür) biri, bevlinden istibrâ etmez (yâni sakınmaz) di, diğeri de koğuculuk ederdi." buyurdu. Ondan sonra yaprakları soyulmuş tâze bir hurma dalı istedi. Dalı iki parça etti. Her birinin kabri üzerine birer parça dikti. "Yâ Resûlâ'llâh, bunu ne için yaptın!" diye sordular. "Bunlar tâze kaldıkca belki (azapları) hafifler." cevâbını verdiler. 163

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN SU İLE İSTİNCÂ ETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ENES HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (kazây-ı) hâceti için dışarıya çıktığında kendisine su götürürdüm. O da onunla yıkanırdı. 164

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Kolaylık göstermek DİNDE GÜÇLÜK DEĞİL KOLAYLIK GÖSTERİLMESİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: A'râbî'nin biri mescid'(in bir tarafın) de durup bevletti. Oradakiler bağrıştılar. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem onlara buyurdu ki, bırakın (işini görsün)... sonra bevlinin üzerine bir kova su dökün. Zîrâ siz güçlük değil, kolaylık göstermek üzere meb'ûs olmuşsunuzdur. 165

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Çocukları sevmek;Sidiğin temizlenmesi RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN, ÜSTÜNE BEVLEDEN, HENÜZ YEMEK YEMİYEN ERKEK SÜT ÇOCUĞUNUN BEVLİ ÜZERİNE SU SERPMEKLE YETİNMESİ
Ümmü Kays bint-i Mıhsan Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e henüz taâm edemeyen (yâni süt emen) küçük bir oğlumu götürdüm. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem çocuğu kucağına oturttu. Çocuk (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) rubasını bevletti. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) su isteyip (üstüne) azar azar döktü de yıkamadı. 166

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN, ÜSTÜNE BEVLEDEN, HENÜZ YEMEK YEMİYEN ERKEK SÜT ÇOCUĞUNUN BEVLİ ÜZERİNE SU SERPMEKLE YETİNMESİ
Huzeyfe b. el-Yemânî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere Ensârdan) bir kavmin sürpüntülüğüne varıp ayakta su döktü. Sonra su istedi. Bir mıkdâr su götürdüm. Onunla abdest aldı. 167
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Abdest bozarken gizlenmek RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN, ÜSTÜNE BEVLEDEN, HENÜZ YEMEK YEMİYEN ERKEK SÜT ÇOCUĞUNUN BEVLİ ÜZERİNE SU SERPMEKLE YETİNMESİ Huzeyfe b. el-Yemânî Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den uzaklaştım. Bana işâret etti. Yanına vardım. Ve işini birinceye kadar (zât-ı şerîfini setr için) ardında durdum. 168

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Hayız kanının temizlenmesi HAYIZ ESERİ OLAN ELBÎSENİN NE ŞEKİLDE TEMİZLENECEĞİNE DÂİR ESMÂ' (R.A.) HADÎSİ
Esmâ' b. Ebî Bekr Şöyle demiştir: Bir kadın Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e gelip: "(Yâ Resûlâ'llâh,) birimiz, elbîse (si) üzerinde hayz (eseri) görürse ne yapsın buyurursun?" diye sordu. (Resûlu'llâl salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Elbîsesini (eliyle) uvaladıktan sonra (üzerine) su döküp sıkar. Sonra azar azar üzerine su döker. Ondan sonra onunla namaz (ını) kılar." buyurdu. 169

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' İstihâza İSTİHÂZA VE HÜKMÜ HAKKINDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Fâtıma bint-i Ebî Hubeyş (radiya'llâhu anhâ) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gelip: "Yâ Resûlâ'llâh, ben istihâzaya müptelâ bir kadınım. Temizlenemiyorum, namazı terk mi edeyim?" diye sordu. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, bu hayız değildir. Bir damar (dan gelen kan) dır. Senin (asıl) hayızın (ın başlama zamânı) geldiği vakit namazı bırak. Kesilme zamânı gelince de kanını yıkadıktan (ve iğtisâl ettikten) sonra namaz kıl. Ondan sonra (yine) o vakit gelinceye kadar her namaz için abdest al." buyurdu. 170

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Meninin temizlenmesi ELBÎSEDEKİ MENÎNİN YIKANMASINA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in rubasından cenâbet eserini yıkardım da elbîsesinde (yer yer) su ıslaklığı göründüğü halde namaza çıkardı. 171

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Kısas HÂRRE VAK'ASI
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Ukl veya Ureyne kabîlelerinden bâzı kimseler (Medîne'ye) geldiler. (Tutuldukları) mîde ağrısından (veya istiskâ hastalığından) dolayı Medîne'de ikâmet etmek istemediler. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (Beytü'l-mâl-i Müslimîne âid) sütlü develerin bulunduğu yere gidip develerin bevillerinden ve sütlerinden içmelerini emretti. (Oraya) gittiler. Sıhhat bulunca Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in çobanını öldürüp ve develerini önlerine katıp götürdüler. Bu haber sabah vakti geldi. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) arkalarından (adam) koşturdu. Gün yükselince herifleri getirdiler. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem kısâs olarak) ellerinin, ayaklarının kesilmesini emretti. (Bu cânîlerin) gözleri de oyulup Harre (denilen yere) atıldılar ki (ölünceye kadar) su istediler de kendilerine su verilmedi. 172

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  KOYUN AĞILLARINDA NAMAZ KILDIRILDIĞINA DAİR RİVAYET
Enes b. Mâlik Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in mescid binâ olunmadan evvel koyun ağıllarında namaz kıldırdığı rivâyet olunuyor. 173

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Yiyecek içine fare düşmesi İÇİNDE FÂRE ÖLEN YAĞIN HÜKMÜ
Ümmü'l-Mü'minîn Meymûne b. el-Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'den (donmuş) yağın içine düş(üp öl)müş fâre (nin hükmü) soruldu. "Fâre ile etrâfındakini (alıp hepsini) atınız, yağınızı da yiyiniz." buyurdu. 174

KİTÂBÜ'L-VUDÛ'  ALLÂH YOLUNDA SAVAŞMANIN FAZÎLETİ HAKKINDA EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, Müslümanın Allah yolunda alacağı her yara, Kıyâmet gününde yeni açıldığı andaki hey'eti üzerine kan fışkırıyor gibi görünür: rengi kan rengi, fakat kokusu misk kokusu. 175

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Durgun suya abdast bozmak DURGUN SUYA BEVLETMENİN NEHYİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki; hiç biriniz, akmayan durgun suya bevl ettikten sonra ondan (su alıp) yıkanmasın. 176

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Müşriklerin Hz. Peygamber'e eziyetleri PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'A KUREYŞ RÜESÂSININ EZÂSI VE RESÛLULLAH'IN BEDDUÂSI
Abdullâh b. Mes'ûd Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (bir kere) Beyt(-i Muazzam)in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehil ile bâzı arkadaşları da oturuyorlardı. Derken biri, diğerlerine: "Falancalarda (yeni boğazlanan) devenin döl eşini hanginiz (muhteviyâtiyle berâber) getirip secdeye vardığında Muhammed'in sırtına kor?" dedi. Oradakilerin en şakîsi seğirdip getirdi. Bekledi, tâ Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem secdeye varınca iki omuzu arasına mübârek sırtının üzerine koydu. Ben ise hiçbir işe yaramıyarak (bel bel) bakıyordum. (Ah, ne olurdu o zaman) elimde kuvvet olaydı. -(İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh) der ki, (herifler) gülmeğe ve (eğlenmek için bu işi) birbirine isnâd etmeğe başladılar. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihâyet Fâtıma (radiya'llâhu anhâ) gelip onu sırtından attı. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) başını kaldırdı. (Namazı itmâm buyurduktan) sonra (da) üç kere: "İlâhî, Kureyşi sana havâle ederim." (diye duâ) buyurdu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) aleyhlerinde böyle duâ buyurması onlara (pek) girân geldi. Zîrâ o makamda duânın müstecâb olduğuna kâil idiler. Ondan sonra (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem birer birer) isim sayarak: "İlâhî, Ebû Cehl'i sana havâle ederim, Utbe b. Rebîa'yı, Şeybe b. Rebîa'yı, Velîd b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i, Ukbe b. Ebî Muayt'ı sana havâle ederim." buyurdu. Yedinciyi de saydıysa da (ismini) râvî unutmuştur.- İbn-i Mes'ûd (radiya'llâhu anh) der ki nefsim, kabza-i kudretinde olan Allâh'a kasem ederim ki Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (bu) saydıklar(ının ekser)ını Kalîb'de yâni Bedir çukurunda serilmiş gördüm. 177

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Tükrüğün temiz olduğu PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂM'A KUREYŞ RÜESÂSININ EZÂSI VE RESÛLULLAH'IN BEDDUÂSI
Enes b. Mâlik "Salla'llâhu aleyhi ve sellem (namazda iken) elbîsesinin içine tükürdü." dediği rivâyet olunuyor. 178
KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Kanı temizlemek UHUD'DA PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN YARALANMASI Sehl b. Sa'd "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yarası ne ile müdâvât edildi?" diye kendisine sorulan suâle cevâben şöyle dediği rivâyet olunuyor: Bunu benden ziyâde bilen kalmadı. Alî (b. Ebî Tâlib radiya'llâhu anh) kalkanı ile su getiriyor, Fâtıma (radiya'llâhu anhâ) da (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) yüzündeki kanı yıkıyordu. (Sonra) bir hasır (parçası) alınıp yakıldı. Ve yarası onunla dolduruldu. 179

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Diş temizliği;Misvak kullanmak MİSVÂK KULLANMANIN FAZÎLETİNE DÂİR HADÎSLER
Ebû Mûsâ el-Eş'arî Şöyle demiştir: (Bir def'a) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına vardım. Elindeki bir misvâk ile dişini temizlediğini ve ağzında misvâk olduğu halde öğürür gibi (ö', ö') dediğini gördüm. 180

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Misvak kullanmak MİSVÂK KULLANMANIN FAZÎLETİNE DÂİR HADÎSLER
Huzeyfe b. el-Yemânî "Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem gece kalkınca ağzını misvâk ile oğardı." dediği rivâyet olunuyor. 181

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Büyüye hürmet;Misvak kullanmak MİSVÂK KULLANMANIN FAZÎLETİNE DÂİR HADÎSLER Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, rü'yâda kendimi bir misvâk ile dişlerimi ovar gördüm. Yanıma biri diğerinden yaşlı iki kişi geldi. Misvâk'ı en küçüğüne uzattım. Bana: "Büyüğüne ver." denildi. Ben de büyüğüne verdim. 182

KİTÂBÜ'L-VUDÛ' Uykudan önce duâ etmek;Yatarken temizlenmek PEYGAMBER (S.A. VE S.)İN BERÂ' İBN-İ ÂZİB (R.A.)E YATMA ÂDÂBINI ÖĞRETMESİ Berâ' b. Âzib Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem bana buyurdu ki, yatağına vardığında (ibtidâ) namaz abdesti gibi (bir) abdest al. Sonra sağ tarafına uzanıp ... de. Şâyed o gece ölecek olursan fıtrat, yâni dîn-i İslâm üzere ölürsün. Bu sözler, söyliyecek (in dünyâ kelâm) lerinin en sonu olsun. -Berâ' radiya'llâhu anh der ki, bunu Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûrunda tekrâr ettim. ... ye varınca ... dedim. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, ... buyurdu. 183

KİTÂBÜ'L-GUSL

 Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem cenâbetten (çıkmak için) yıkandığı zaman (işe) ellerini yıkamaktan başlardı. Sonra namaz için abdest alır gibi abdest alırdı. Sonra parmaklarını taldırıp saçlarının dibini hilâllardı. Sonra suyu başına üç avuç döker, ondan sonra da bütün bedeninin üzerinden akıtırdı. 184

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Ümmü'l-Mü'minîn Meymûne b. el-Hâris Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem yalnız ayaklarını (yıkamak üzere) namaza abdest alır gibi abdestini aldı. Bacak aralarını ve oralarına isâbet eden yıkanacak şeyleri de yıkadı. Sonra kendi üzerine su döktü. Sonra ayaklarını uzatıp yıkadı. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) cenâbetten (çıkmak için) guslü işte budur. 185
KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile ben bir kaptan guslederdik. (Bu kap da) ferak denilen bir kadeh idi. 186

KİTÂBÜ'L-GUSL Guslederken gizlenmek;Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (keyfiyet-i) guslü sorulmuş. (Âişe radiya'llâhu anhâ) bir sâ' mıkdârı (su alır) bir kap istedi. Onunla yıkandı. Ve başının üzerine su akıttı. Şu kadar ki, kendisi ile soranlar arasında (bedeninin aşağısını görünmemek için ) bir perde vardı. 187

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Câbir b. Abdullâh Biri Câbir'e gusl(ün keyfiyyetin)den suâl etmiş. O da: "Sana bir sâ' (mıkdârı su) yeter." cevâbını vermiş. Bir diğeri "Bana bu kadarı yetmez." demiş. Bunun üzerine Câbir (radiya'llâhu anh): "Saçı senden daha gür, kendisi de senden hayırlı olan zâta (bu kadarı) yetiyordu." cevâbını vermiş. -Sonra (Câbir radiya'llâhu anh) oradaki cemâate (üstünde yalnız) bir parça libas olduğu halde imâm olmuş. 188

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Cübeyr b. Mut'im Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Başımın üzerinden üç kere (de suyu avuç avuç) akıtırım." buyurup her iki eliyle de (ta'rîf için) işâret buyurdukları rivâyet olunuyor. 189

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NE ŞEKİLDE GUSLETTİĞİNE DÂİR RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem, cenâbetten (çıkmak için) yıkandığında külek gibi bir şey isterdi. Sonra iki avucuyla (su) alıp başının sağ tarafından başlayarak sol tarafını (da) yıkadıktan sonra (yine) iki avucuyla başının ortasına (su) dökerdi. 190

KİTÂBÜ'L-GUSL İhrama girmek İHRAMDAN ÖNCE RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜZEL KOKU SÜRÜNDÜDÜĞÜNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e ben ıtır sürerdim. O da (gece) zevcâtını tavâf ettikten sonra sabahleyin ıtır âsârı (daha) üzerinde iken ihrâma girerdi. 191

KİTÂBÜ'L-GUSL Hz. Peygamber'in âilelerini dolaşması İHRAMDAN ÖNCE RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜZEL KOKU SÜRÜNDÜDÜĞÜNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Enes b. Mâlik Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem gecenin, yâhud gündüzün bir saatinde (bütün) zevcât (-ı tâhirât)ını devr ederdi. Bunlar da onbir ve diğer rivâyetde dokuz (hâtûn) idi. "Buna tâkat getirir mi idi?" diye soran râvî (Katâde)ye: "Biz, aramızda ona (yâni Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e) otuz erkek kuvveti verilmiştir diye söyleşirdik." cevâbını vermiş. 192

KİTÂBÜ'L-GUSL İhrama girmek İHRAMDAN ÖNCE RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GÜZEL KOKU SÜRÜNDÜDÜĞÜNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe "Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ihramda iken (mübârek) başında ıtrın parıldaması sanki hâlâ gözümün önündedir." dediği rivâyet olunuyor. 193

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NASIL GUSLETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem cenâbetten (çıkmak için) yıkanacağı vakit (iptidâ) ellerini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı. Sonra gusle başlardı. Sonra saçlarını elleriyle hilâllardı. Nihâyet derisinin iyice ıslandığına kanâat getirince üç kere su akıtır, bütün cesed(-i şerîf)ini yıkardı. 194

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN NASIL GUSLETTİĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: (Bir def'a) namaz ikâme edildi. (Herkes) ayakta iken saflar düzeldi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (hücresinden) yanımıza geldi. Namazgâhında durunca cünüb olduğunu hatırladı. Bize: "Yerinizde durun." (diye işâret buyurdu. Sonra dönüp yıkandı. Başı damlaya damlaya yanımıza çıktı. Tekbîr aldı. Biz de birlikte namazı kıldık. 195

KİTÂBÜ'L-GUSL Hayâ;Hz.Mûsâ;Mûsâ (A.S.) HAZRET-İ MÛSÂ'NIN YIKANIRKEN ELBÎSESİNİ KAÇIRAN TAŞI GERİ ÇAĞIRMA MU'CİZESİ
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Buyurdu ki: Benî İsrâîl çıplak ve biribirine baka baka yıkanırlardı. Mûsâ (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) ise (kemâl-i hayâsından) yalnızca yıkanırdı. Benî İsrâîl: "Vallâhi Mûsâ'yı bizimle berâber yıkanmaktan men' eden şey (mutlakâ) debbe, yâni kasığı çıkık olmasıdır." der (ve bu guftugû ile zât-ı celîl-i Risâlet-Penâhına ezâ eder)lerdi. (Mûsâ salla'llâhu aleyhi ve sellem) bir def'a yıkanmağa gitti. Elbisesini de bir taşın üstüne koydu. Taş, elbisesini alıp kaçtı. Mûsâ (aleyhi's-selâm): "Aman taş, rubamı! Aman taş, rubamı!" diyerek (ve alabildiğine koşarak) arkasına düştü. Benî İsrâîl onu (bu halde) görüp de: "Vallâhi Mûsâ'da bir kusur yokmuş." deyinceye kadar (ardınca gitti). (Ondan sonra Musâ aleyhi's-salâtü ve's-selâm) elbisesini alıp taşı döğmeye başladı.- Ebû Hüreyre (radiya'llâhu anh) der ki: Vallâhi o taşta dayaktan hâlâ altı, yâhud yedi bere izi kalmıştır. 196

KİTÂBÜ'L-GUSL Eyyup (A.S) kıssası ALLÂH'IN BEREKETİNDEN MÜSTAĞNÎ KALAMAYAN HAZRET-İ EYYÛB'UN KISSASI
Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, Eyyûb (salla'llâhu aleyhi ve sellem) çıplak yıkandığı sırada üzerine altından çekirgeler üşdü. Eyyûb (aleyhi's-selâm) avuç avuç (alıp) rubasının içine (atmağa) başladı. Rabb(-i Kerîm)i: "Eyyûb, şu gördüğünden seni ganî kılmamış mı idim?" diye nidâ edince: "Evet (Yâ Rabbi,) Senin İzzet (ve Celâline) kasem olsun ki (beni ganî kılmıştın.) Lâkin Senin bereketinden müstağnî kalacağım yok." cevâbını verdi. 197
KİTÂBÜ'L-GUSL Guslederken gizlenmek;Gusül YIKANIRKEN SETREDİLMEĞE DÂİR ÜMMÜ HÂNÎ HADÎSİ
Ümmü Hânî-i bint-i Ebî Tâlib Şöyle demiştir: Feth(-i Mekke) senesi Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in yanına gittim. Baktım yıkanıyor. Fâtımâ da onu setrediyor. (Selâm verdim.) "Bu (kadın) kimdir?" diye sordu. "Benim, Ümmü Hânî" cevâbını verdim. 198

KİTÂBÜ'L-GUSL Cünüp durmamak;Gusül CENÂBET OLMAKLA VÜCÛDUN NECİS OLMADIĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Ebû Hüreyre Rivâyet etmiş ki, cünüb iken Medîne sokaklarından birinde kendisine Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem tesâdüf etmiş. - (Ebû Hüreyre) der ki, yanından savuşup gittim. Ve gusledip geldim. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem): "Yâ Ebâ Hüreyre, nerede idin." diye sordu. "Cünüb idim. Tahâretsiz olarak seninle birlikte oturmak istemedim." dedim. Bunun üzerine "Sübhana'llâh Mü'min (hiç) necis olmuz." buyurdu. 199

KİTÂBÜ'L-GUSL Cünüp olarak uyumuk CENÂBET OLMAKLA VÜCÛDUN NECİS OLMADIĞINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ
Abdullâh b. Ömer Şöyle demiştir: Ömer b. el-Hattâb radiya'llâhu anh, Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Birimiz, cünüb iken uykuya varabilir mi?" diye sordu. "Evet. Herhangi biriniz abdest aldıktan sonra (canı isterse) cünüb iken (de) yatsın." buyurdular. 200

KİTÂBÜ'L-GUSL Gusül gerektiren haller İNZÂL OLMASA BİLE CİNSÎ MUKÂRENETİN GUSLÜ GEREKTİRDİĞİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ebû Hüreyre Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, (erkek kadının) dört şu'besi arasına oturup da dokundurdumu (her ikisine) gusül vâcib olur. 201


KİTÂBÜ'L-HAYZ

 Hayız HÂİZ KİMSENİN BEYT'İ TAVÂF EDEMİYECEĞİNE DÂİR HZ. ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Hac'dan başka bir niyyetimiz olduğunu bilmeksizin (Medîne'den) çıktık idi. Serife gelince âdetimi gördüm. Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem yanıma girdi. Ben (Menâsik-i Haccı îfâ edemiyeceğim diye) ağlıyordum. "Nen var? Yoksa kirlendin mi?" diye suâl buyurdu. "Evet." dedim. Buyurdu ki bu, Allâh'ın benât-ı âdem üzerine yazdığı bir şeydir. Huccânın edâ ettiği menâsiki (sen de) edâ et. Şu kadar ki, Beyt(u'llâh-ı Muazzam)i (hâiz bulunduğun müddetçe) tavâf etme. -(Âişe radiya'llâhu anhâ) der ki: Bir de Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem ezvâcı nâmına sığır kurban etti. 202

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HÂİZ HAKKINDA RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe "Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in (mübârek) başını hâiz iken tarardım." dediği rivâyet olunuyor. 203

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız;İ'tikâf HÂİZ HAKKINDA RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyette kendisi hâiz ve hücresinde mukîm ve (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) Mescid(-i Şerîf)de (mu'tekif) iken (aleyhi's-salâtü ve's-selâm) Efendimiz (mübârek) başını ona doğru uzatır, o da tarar imiş. 204

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HÂİZ HAKKINDA RİVÂYETLER
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Ben hâiz iken Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (mübârek) başını kucağıma yaslar, sonra Kur'ân okurlardı. 205

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HÂİZLİ KADININ KOCASI İLE YATABİLECEĞİNE DÂİR ÜMMÜ SELEME VE ÂİŞE HADÎSLERİ
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile bir abaya bürünerek yatıyorduk. Derken âdetimi gördüm. (Yavaşcacık) sıvışıp hayza mahsûs elbisemi giydim. "Âdetin mi geldi?" diye sordular. "Evet." dedim. Bunun üzerine beni çağırdılar. Saçaklı kadifenin aldında kendileriyle birlikte yattım. 206

KİTÂBÜ'L-HAYZ Gusül;Hayız HÂİZLİ KADININ KOCASI İLE YATABİLECEĞİNE DÂİR ÜMMÜ SELEME VE ÂİŞE HADÎSLERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte -her ikimiz de cünüb iken- bir kaptan yıkanırdık. (Âdet gördüğümde) onun emri üzerine futa bağlardım. Ben hâiz iken (mübârek) tenini tenime dokundururdu. (Kezâlik) O (mescitde) mu'tekif, ben hâiz iken (mübârek) başını halvetgâhından çıkarırdı da ben yıkardım. 207

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HÂİZLİ KADININ KOCASI İLE YATABİLECEĞİNE DÂİR ÜMMÜ SELEME VE ÂİŞE HADÎSLERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: İçimizden (yâni Ümmehât-ı Mü'minînden) biri hâiz olup Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem de kendisi ile mübâşeret arzu ettiği zaman ona hayzın hemen bidâyetinde iken futa bağlamasını emreyler ve ondan sonra mübâşeret ederlerdi. (Halbuki) sizin hanginiz, nefsine Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem nefsine mâlik olduğu kadar mâlik olabilir? 208

KİTÂBÜ'L-HAYZ Kadınlar KADININ DÎNEN VE AKLEN ERKEKLERDEN DÛN OLDUĞUNA DÂİR EBÛ SAÎD HADÎSİ
Ebû Saîd-i Hudrî Şöyle demiştir: Bir Kurban, ya Ramazan bayramında Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, yanımıza namezgâha çıktı. Kadınların yanından geçti. Ve (onlara): "Kadınlar, sadaka veriniz. Zîrâ bana Cehennem halkı gösterildi, çoğu sizler idiniz." buyurdu. (Kadınlar): "Yâ Resûlâ'llâh, neden?" diye sordular. "Çünkü siz (ötekine, berikine) çokca lâ'net eder, zevclerinize karşı küfrân-ı ni'met gösterirsiniz. (Ne acîbdir ki kendini zapteden tam akıllı ve dîninde) hazimli kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı ve dîninde) hazimli kimsenin aklını sizin kadar eksik akıllı, eksik dinli hiç bir kimsenini çelebildiğini görmedim." buyurdu. "Aklımızın, dînimizin eksikliği nedir? Yâ Resûâ'llâh." dediler. "Kadının şahâdeti, erkeğin şahâdetinin yarısı değil midir?" diye sordu. "Evet." dediler. "İşte bu aklın eksikliğinden. Hayız gördüğü zaman da namaz kılmaz, oruç tutmaz değil mi?" buyurdular. "Evet." dediler. "İşte bu da dîninin eksikliğinden." cevâbını verdi. 209

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız kanının temizlenmesi;İstihâza MÜSTEHÂZANIN İ'TİKÂFININ MEŞRÛİYETİNE DÂİR HZ. ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Bir kere Resûl-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte zevcât-ı tâhiratından biri istihâza hâlinde ve kanı gelirken i'tikâf etti. Kanının akmasından dolayı altına bir leğen koyduğu da olurdu. 210

KİTÂBÜ'L-HAYZ Ölüye yas tutmak ZEVC İÇİN DÖRT AY ON GÜN YAS TUTMAĞA, HAYIZDAN YIKANMAK İSTEDİĞİNDE KOKU SÜRÜNMENİN CEVÂZINA VE KADINLARIN CENÂZENİN ARDINCA GİTMELERİNİN NEHYİNE DÂİR ÜMMÜ ATIYYE HADÎSİ
Ümmü Atıyye Şöyle demiştir: Biz, bir meyyit(imiz)in vefâtı üzerine üç günden ziyâde ihdâddan, (yâni yas tutmaktan) nehyolunurduk. Meğer ki (meyyit, kadının) zevci ola. (Zevc için) dört ay, on gün yas tutardık. (Yas içinde gözlerimize) sürme çekmez, (süs için) boyanmış kumaş giyinmezdik. Meğer ki (Yemen'in) Asb (denilen kumaşları) ola. Tuhr (yâni hayız kesilmesi) zamânında birimiz hayızdan yıkanmak istediğinde azıcık kust-ı azfâr kullanmasına ruhsat verilirdi. Bir de cenâzelerin ardınca gitmekten nehyolunurduk. 211

KİTÂBÜ'L-HAYZ Gusül;Hayız RESÛL-İ EKREM (S.A. VE S.)İN GUSLÜN KEYFİYETİNDEN SORAN BİR KADINA CEVÂBI
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: (Ensâr'dan) bir kadın Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hayızdan sonra (keyfiyet-i) guslü sordu. (Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) nasıl yıkanacağını ta'rîf etti: (Sonra) bir tutam misk al da onunla temizlen." buyurdu. (Kadın: "Onunla nasıl temizleneyim?" diye sorunca: "Sübhâna'llâh, temizlen işte!" buyurdu. Bunun üzerine kadını tutup kendime (doğru) çektim ve: "Kanın izince gezdir." dedim. 212

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız;Ulû'l-Emre itâat İHRAMDA İKEN ÂDET GÖREN KADININ DURUMUNA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE RİVÂYETLERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Haccetü'l-Vedâ'da Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte ihlâl (yâni ihrâma girip yüksek sesle telbiye) ettim. Ben mütemetti olup hedy (yâni kurban) sevk etmiyenlerden biri idim. -Âişe (radiya'llâhu anha) âdetini görüp Arefe gecesi girinceye kadar tuhra dâhil olmadığını (îmâ eder söz) söyledi. (O gece): "Yâ Resûlâ'llâh, işte bu gece Arefe gecesidir. Ben ise Umre ile temettü" (yâni Umreyi niyyet) etmiştim" demiş. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem de ona: "Yıkanmak üzere saçlarını çöz, taran, Umrenden vazgeç buyurmuş." -Âişe (radiya'llâhu anhâ) der ki, ben de öyle yaptım. Haccı edâ ettikten sonra Hasbe gecesi (yâni Muhassab da bulunduğumuz gece kardeşim) Abdu'r-Rahmân'a emretti. Evvelki (başladığım) Umre'nin yerine (yeni bir) Umre'yi bana ten'îmden edâ ettirdi. 213

KİTÂBÜ'L-HAYZ Ulû'l-Emre itâat İHRAMDA İKEN ÂDET GÖREN KADININ DURUMUNA DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE RİVÂYETLERİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Şöyle demiştir: Hilâl-i Zi'l-Hicce'ye doğru (Medîne'den) çıktık. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Her kim Umre ile ihlâl etmek isterse (öylece) ihlâl etsin. Ben de eğer hedy sevketmemiş bulunaydım Umre ile ihlâl ederdim." buyurdu. Bunun üzerine kimi Umre ile, kimi de Hac ile ihlâl etti. -(Âişe radiya'llâhu anhâ bunu söyledikten sonra evvelki) hadîs (deki sözler) i söylepi gördüğü hayızdan bahsetti. Ve: "(Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem) birâderim Abdu'r-Rahmân'ı benimle birlikte ten'îme yolladı. Ben de Umre ile ihlâl ettim. Ve bundan dolayı (keffâret olarak) ne kurban lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka." dedi. 214

KİTÂBÜ'L-HAYZ  HAYIZ GÖREN KADININ HÂİZ İKEN FEVTETTİĞİ NAMAZLARI KAZÂ ETMİYECEĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Kadınlardan biri: "Kadın, tâhir olduktan sonra (hayız zamânında fevt ettiği) namaz (lar)ını kazâ etmeli mi?" diye sormuş. Âişe (radiya'llâhu anhâ): "Sen Harûriyye misin?" (ki böyle söylüyorsun). Biz, Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte (iken) âdet görürdük de bize bunu emretmezdi.", diğer rivâyette "Bunu yapmazdık." cevâbını vermiş. 215

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız;Oruçlunun âilesini kucaklaması TAKBÎLİN ORUCU BOZMIYACAĞINA DÂİR ÜMMÜ SELEME HADÎSİ
Ümmü'l-Mü'minîn Ümmü Seleme Ümmü Seleme (radiya'llâhu anhâ bâlâdaki 206 ıncı hadîsde geçtiği üzere) Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ile birlikte hamîle (yâni kadife yorgan) içinde iken âdet gördüğünü naklediyor. Bu rivâyette de Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in sâim olduğu halde kendisini takbîl ettiğini (hadîsin râviyesi Zeyneb bint-i Ebî Seleme'ye) söylüyor. 216

KİTÂBÜ'L-HAYZ  HÂİZ OLAN KADINLARIN NAMAZGÂHDAN UZAK BULUNMALARINA DÂİR ÜMMÜ ATIYYE HADÎSİ
Ümmü Atıyye Şöyle demiştir: İşittim, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki "Tâzelerle zevât-ı hudür ve hâizler çıkıp (mecâlis-i) hayrda ve mü'minlerin duâsında hazır bulunsunlar. (Yalnız) hâizler, namazgâhdan uzakca dursunlar. Biri: "Hâizlerde mi?" diye sordu. Ümmü Atıyye cevâben: "Bunlar Arafat'da, fülân ve fülân yerlerde hazır bulunmuyorlar mı?" dedi. 217

KİTÂBÜ'L-HAYZ İstihâza HAYIZ KANININ RENGİNE DÂİR ÜMMÜ ATIYYE HADÎSİ
Ümmü Atıyye Şöyle demiştir: Biz (asr-ı celîl-i Risâlet'de kandaki) sarılığı ve bozluğu hiçbir şey (yâni mâni-i salât) addetmezdik. 218

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HAYIZ HÂLİNDE BEYT'İN TAVÂF EDİLEMİYECEĞİNE DÂİR HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyet olunuyor ki, Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e Safiyye (bint-i Huyeyy) radiya'llâhu anhâ'nın âdet gördüğünü haber vermiş. Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Sakın bizi (yolumuzdan) alıkoymasın. Tavâf (-ı ifâda'y)ı sizinle birlikte acabâ etmemiş mi idi?" buyurdu. "Evet." dediler. "Öyle ise çıkınız." buyurdu. 219

KİTÂBÜ'L-HAYZ  KADININ CENÂZE NAMAZINI KILANIN DURACAĞI MAHAL HAKKINDA SEMURE HADÎSİ
Semüre b. Cündeb Şöyle demiştir: Bir kadın lohusalığında vefât etti. Nebiyy-i Mükerrem salla'llâhu aleyhi ve sellem namazını kıldılar. (kılarken de bedeninin) ortası hizâsına doğru durdular. 220

KİTÂBÜ'L-HAYZ Hayız HÂİZİN NECİS OLMADIĞINA DÂİR HAZRET-İ MEYMÛNE HADÎSİ Ümmü'l-Mü'minîn Meymûne b. el-Hâris Şöyle demiştir: (Bâzı keri) öyle olurdu ki (ben) hâiz bulunur, namaz kılmazdım da Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (hasır) seccâdeleri üzerinde namaz kılarlarken secdegâhlarının hizâsında uzanmış bulunurdum. Secde buyurdukları vakit elbiselerinin bâzı yerleri bana dokunurdu. 221